AB rüzgârına neden ihtiyaç var?
Cumhurbaşkanı Gül, Chicago'daki NATO zirvesi sırasında baş başa görüştüğü Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı François Hollande'a 3 soru sormuş.
1. "Türkiye'ye AB yolunda engel çıkarmada ne çıkarınız var?" 2. "Fransa ile Türkiye arasında hangi çıkar çatışması var?" 3. "20 senedir Türkiye'ye Fransız Cumhurbaşkanı gelmemesi, çıkarınıza mı?"
Bu sitemlerin sebebi belli. Fransa, geçen dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy döneminde Türkiye'nin AB üyeliğini engelleyen ülkelerin başındaydı. İkinci sırada da Almanya Başbakanı Merkel var. Yani şu anda Avrupa'da inisiyatif alan iki ülkenin engellemesi yüzünden Türkiye'nin AB üyelik yolu sıkıntılar ve problemlerle dolu.
Türkiye, Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakerelerine 2005'te başladı. Bizden sonra müracaat edenler tam üye olduğu halde biz hâlâ tekerine taş konulan bir ülkeyiz. Türkiye'nin AB üyeliğine, hem ülkemizden hem de Avrupa'dan ciddi ve etkili karşı çıkışlar var.
Avrupa'dan bakınca karşı çıkışların temelinde; Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması, hızla artan nüfusunun büyüklüğü, yaşlı Avrupa nüfusuna göre genç bir nüfusa sahip olması, tam üyelikte Avrupa'ya büyük bir göçün olacağı gibi sebepler var. Sarkozy ve Merkel açıkça, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'nin, Avrupa'nın parçası olmadığını savundular. Türkiye'ye, tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık verilmesini teklif ettiler. Tabii ki Türkiye bu teklifi reddetti.
Şu anda üyelik müzakereleri rayında gitmiyor. 2005'ten bu yana Türkiye, Katılım Müzakereleri Fasıllarından sadece 13'ünü açabildi. Müzakerelere açılmayan 20 fasıldan 17'si, dondurulmuş durumda. Bunlardan sekizi, Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs bandıralı gemilere açmayı reddetmesi nedeniyle AB Konseyi tarafından askıya alındı. Beş fasıl ise Fransa'nın vetosu nedeniyle dondurulmuş durumda. Türkiye, AB üyeliğini önemsediğini, AB Bakanlığı kurarak hatırlattığı halde, yapılan muamele gerçekten onur kırıcı.
Neden o halde AB üyeliği için ısrarcı oluyoruz? Hemen belirtmeliyiz ki, Avrupa'nın bakışı tek değil. Türkiye'nin üyeliğine sıcak bakan, ısrar edenler de var. AB Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle'nin de aralarında bulunduğu çevreler ve bazı Avrupa ülkeleri, Türkiye'nin üyeliğini önemsiyor. Nitekim Füle, geçen hafta ülkemize geldi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile görüştü. Tıkanan üyelik yolunu açmak için bulunan "Pozitif Gündem"le ilgili müzakereler yapıldı. Pozitif Gündem, bloke edilen fasıllar açıldığında hazırlıklı olmayı amaçlayan, başka bir ifadeyle aktif sabır diyebileceğimiz bir çalışma sistemi. Pozitif gündem, enerjiden sosyal politikaya kadar sekiz ayrı alanda işliyor. Bu çalışmaların psikolojik ve motivasyon etkisi de cabası. Bir nevi kararlılık gösterisi...
Türkiye'nin AB üyeliği gerçekten önemli. Bakınız Türkiye bir kutuplaşmadan başka kutuplaşmalara geçiyor. Devam eden darbe ve darbeye teşebbüs davaları vesayetçileri ürkütüyor. Statükonun muhafızları direniyor. İşte Uludere olayı, beş aydır neyin nesidir bir türlü açığa çıkmıyor/çıkamıyor. Yeni bir anayasa için en kritik düzlüğe gelindi. Türkiye'nin şu anda AB üyelik rüzgârına, her dönemden daha fazla ihtiyacı var. Aslında demokratikleşmeden yana olanlar içeride ve Avrupa'da tam bir sınavdan geçiyor.
Türkiye'nin AB üyeliği Avrupa, hatta küresel sistem için de çok önemli. Küresel barış adına, medeniyetler ittifakı adına, bugün dünyada Türkiye'nin AB üyeliğinden daha önemli bir proje yoktur. Avrupa'da yaşayan Müslümanlar, Arnavutluk ve Bosna gibi Müslümanların yoğun olduğu ülkeler, Türk dünyası ve İslam coğrafyasının dikkati bu üyeliğe odaklanmıştır. Avrupa ve dünya, ırkçılığın ve İslamofobinin derinleştireceği kutuplaşmaları ve çatışmaları kaldıramaz. Önyargıları kaldırmak ve birlikte yaşamanın sağlıklı zeminini oluşturacak entegrasyonu sağlamak adına Türkiye'nin AB üyeliği, yeni milenyum için tarihi bir fırsattır...
[email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.