Modern kalıplarıyla Zerdüştlük ve şuubiye akımları
Hedonist Ahmet geçenlerde bir yazı yazmış, Peygamber hayatta olsaydı Uludere hakkında ne derdi? diye zahiri ilaç batını zehir bir soru ortaya atmış. Hazreti Peygamber değil, kim olsa Uludere konusunda eseflerini dile getirecektir. Çünkü bu bedihi yani açık bir meseledir.
Lakin Hedonist Ahmet bazen peygamberin ağzından dile geliyor. Bazen de Allahın katından konuşuyor. Ama haktan değil hep sureti haktan konuşuyor. Hakikat katından konuşup da bir defa olsun PKK neye ve kimin işine yarar, kime hizmet eder? diye sormuyor! Soramaz zira o vakit kendini inkar eder. Allah ve resulünün bu örgüt hakkındaki hükmü nedir? diye bir kez olsun içinden sormuş mudur, geçirmiş midir? Vicdanının vereceği cevabı tasdik edebilmiş midir? Uludere meselesiyle birlikte öldürülen masum imam Mehmet Uzun veya diğer imamlar konusunda ne düşünüyor ve bu konuda Hazreti Peygamberin buyruğunu ve cevabını merak ediyor mu? Orman yerine yolu Meclise düşmüş olan Kaplanlardan biri de Hedonist Ahmet gibi sureti haktan görünerek Uludere emrini veren hayvanın kim olduğunu soruyor. Bu mesele indirgenmiş bir soru meselesi değildir. Cevabı ancak birçok soru ile birlikte alınabilir. Bu sorunun cevabı tek değil terkiptir. Ağaç üzerinden giden ve ormanı gizleyen veya görmezlikten gelen kimse söz ve mantık olarak mugalatacı eylem olarak anarşisttir. Dolayısıyla mugalatacı sorular üzerinden hakikati tahrif etmeyelim. Sorunun meşruiyeti hakikati götürdüğü ve açığa çıkardığı orandadır. Yoksa saçma sorunun doğru cevabı yoktur. Bunun için soru cevabın yarısıdır demişlerdir. Doğru yol gibi doğru soru da ancak doğru adrese götürebilir,
¥
Başbakan Erdoğan Pakistanda gazetecilere yaptığı değerlendirmede PKK zihniyetinin Zerdüşt ve Ateist olduğunu ifade ediyor. Bu zihniyetin zerdüştlüğe dayandığını söylüyor. Sadece günümüzde değil, tarihi arka plan olarak da öyledir. Bu meselenin çok hakkı verilmedi. İslam sonrası Zerdüştlük İslama karşı konumlanmış ve Şuubilerin bineği olmuştur. İslama kerhen girenlerin gizli intikam aracı ve silahı olmuştur. Günümüzde Zerdüştlük cereyanı nerede bulunursa bulunsun zındıkanın ikinci adresi ve zındıka cereyanının ta kendisidir. İnanç ile ırkçılığın kaynaşmış halidir. PKKnın terkiplerinden birisi de Marksizm ve onun kalıntılarıdır. Dolayısıyla bu terkip yıkıcılığın ve anarşizmin ta kendisidir. Irkçılık kisvesine bürünen Zerdüştlük günümüzün meselesi de değildir. İslam karşısında yenilen kalıntılar Zerdüştlük maskesi altında faaliyet yürütmüşlerdir. Güçlerini ondan almışlardır.
¥
İslam fütuhatlarıyla birlikte Mustafanın (S.A.V) getirdiği risale ve mesaj bir halkın dini olmaktan çıkmış ve küresel ve evrensel bir din haline gelmiştir. Zaten iptidaen de böyledir. Lakin fiiliyatı fetihler aracılığıyla olmuştur. Mevali adıyla birçok halk ve onların yaşadıkları belde İslamla kucaklaşmıştır. Bu topluluklardan bir kısmı dil olarak Arapçayı benimseme ve hazmetmelerine rağmen Araplarla imtizaç etmemiş yani Bedeviler gibi iman kalplerine tam olarak yerleşmemiştir. Sürekli mazilerine, gelenek ve göreneklerine karşı bir özlem beslemişlerdir. Mevalinin çoğunluğu İrandandır. Diğer bir ifadeyle Perstir. İran ve Pers kökenli bazıları özellikle erken dönem İslama girenler İslam potası içinde erimişler ve Araplara karşı bir kompleks duymamışlardır. İslama giren yeni unsurların şehirlere yerleşmesi ve şehirlerdeki oranlarını artırmalarıyla birlikte şevket ve etkileri de artmıştır. Abbasiler tehlikeyi sezdiklerinde adeta iş işten geçmiştir. Bermekiler, Kabeye Zerdüştlerin sönmeyen ateşinin yakılmasını bile teklif etmişlerdir. Şuubiyye ve propagandistlerine ve dailerine karşı Cahız gibi hakkın hatırını ali tutan ve şuubiliğe haddini bildiren isimler çıkmıştır. Ebu Hanife gibi İran ve Pers kökenli olmasına rağmen Cahız, Arapların hakkını ve fazlını teslim etmiştir. Bu bir ırkın diğer ırka üstünlüğü değil sabikun/öncü olmalarının faziletidir. Arapların Hasune İslamuhu/ İslama güzelce girdi dedikleri gibi İslam ruhunu içmiş ve onunla bütünleşmiş Cahız gibi örnekler şuubiliğin tehlikesini görmüş ve kalemleriyle bu tehlikeye karşı set çekmeye çalışmışlardır (El Cahız, Cemil Cebr, Darul Kitab el Mısri, Darul Kitab el Lübnani, s: 130, 131). El Beyan vet Tebyin, Buhala ve muhtelif risalelerinde Arapların meziyetlerini sayıp dökmüş ve ihkak-ı hak etmiştir. Cahız, İslamı kerhen kabul etmiş ve içlerine sindirememiş şuubilerin gizlice ve derinden Zerdüştlük ve Mani kaynaklı zındıklık cereyanı ve akımını teşvik ve terviç ettiklerini ifade etmektedir. Şimdi şuubilik terkibi Marksizmle yani Ateizmle Zerdüştlük eksenlidir. Başbakanın dediği de budur. Dün Zerdüştlüğe ve onun içine gizlenmiş şuubiliğe karşı nasıl ki Cahız gibiler siper olmuş ve yalın kılıç ortaya atılmışsa bugün de yine risaleleriyle Bediüzzaman yeni şuubiliğe karşı aynı mücadelesini sürdürmektedir. Bediüzzaman hiçbir biçimde ırkçılığın girdabına düşmeden kardeşlik ekseninde Arapların ve Türklerin İslama hizmetlerini öne çıkararak şuubileri İslam potasına çağırmaktadır. Abbasilerin başına bela olan Pers şuubiliği hala aramızda farklı kalıplarla yaşadığı gibi bir de onlara Kürt şuubiliği eklenmiştir. Elbette bunu Türkçülük namına yapanlar da vardır. Bununla birlikte şuubilik birbirinin zıddı gibi görünse de mesele İslam olunca ittifak etmektedirler. Zira birbirinden beslenen bu şuubilerin gerçek panzehiri ve dolayısıyla ortak düşmanı İslamdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.