Bu yazıyı neden geç yazdım?
Bizim için önemli olan şeyleri hep erteleriz. Gündelik işlerimizi, arkadaşlarımızı, eşimizi çocuklarımızı ve sevdiklerimizi ihmal eder, küçük meseleleri mazeret göstererek yakınlarımıza karşı sorumluluğumuzu her zaman öteleriz. Oysa her konuda olduğu gibi insan ilişkilerinde de emek ve süreklilik önemlidir. Sevdiklerinize değer verdiğinizi iddia ediyorsanız, ona vakit ayırmalı, arayıp sormalı ve gerektiğinde destek vermelisiniz. Ama nedense, sevdiklerimizin değerini onlar hayattayken pek kavrayamayız. Mesela kadın eşini arar ve konuşmak ister, adam soğuk bir ses tonuyla " o an müsait olmadığını ve görüşemeyeceğini söyler. Çocuk anneyi arar ve "işten ne zaman geleceksin, seni özledim" der anne müsait değilim, ödevlerini yap" der. Bir arkadaş bir arkadaşı arar ve " neden kendisini hiç arayıp sormadığını ifade eder, ama karşılığında "işim gücüm var, nasıl vakit bulabilirim" cevabını alır. Oysa sevdiklerine vakit ayırmayan kişi eve geldiğinde hiçbir şeyi olduğu gibi bulamaz. Kırılan dökülen örselenen bir şeylerin olduğunu görür. Günümüz insanı ne yazık ki, sevdiklerine ayırdığı vakti bir kayıp olarak görüyor. Bunu yılda ayda ya da haftada bir kere yaptığı kutlamalarla gidermeye ve kendini ikna etmeye çalışıyor. Geçtiğimiz hafta, anneler günüyle ilgili yapılanlar kutlamalar bana bu gerçeği çağrıştırdı. Kutlamalar bütün yurtta hissedildi. Annelerle ilgili yoğun iltifatların ve destekleyici yorumların yapıldığına şahit olduk. Ama hemen ertesi gün her şey külleniverdi. Gözlerim bir gün önce gördüğüm işittiğim ve şahit olduğum o güzellikleri aradı ama geriye sadece alış veriş merkezlerinin ticari kazanımları kalmıştı. O yüzden bu yazıyı geç yazmayı düşündüm. Çünkü annelerin yılın her günü sevgi ve saygıyı hak ettiklerini düşünenlerdenim.
Gün içinde öncelikli olarak değer verdiğimiz şeyler hiçbir zaman güncelliğini kaybetmez, kaybetmemelidir de... Annemi haftada bir kere arayacağım diyerek ona kota koyamayız. Çocuğumla haftada bir gün ilgileneceğim diyemeyiz. Sevdiklerimizle ilişkilerimizi, yılın bir gününe indirgeyemeyiz. Çünkü insan ilişkileri süreklilik ister ve anneyle ilişkiler de bu süreklilik dahilindedir. Batıdan ithal aldığımız her şeyde bir boşluğun içine düşüyoruz. Çünkü bizlere aktarılan bu ritüeller, asıl yapmamız gerekenleri ertelemeyi hedefliyor ve hiçbir şeyi vaktinde yapamıyoruz. O yüzden yakınlarımızla ilişkilerimiz çatlamış ve onarılmaz yaralar almış durumda. Bir şeye çok aşırı odaklanırken asıl önemli olanı askıda bırakıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.