Bu yazıyı neden geç yazdım? 2
Sevgililer günü, anneler günü, doğum günü, babalar günü gibi ithal edilen gün ve haftalar modern insanın hayatında olmazsa olmaz kutlamalar haline gelmiştir. Bizleri bu kutlamalara teşvik eden kapital zihniyet, piyanın büyümesine ve üretim tüketim hacminin artmasına hizmet etmektedir. Ancak ne yazık ki, İslami hassasiyeti olan çevreler de, bu esintilerden fazlasıyla etkilenmiş durumda. Oysa bu ritüllerin hiç biri insana hizmet amacı taşımamaktadır. Sınırsız bir tüketim ihtiyacı oluşturmak için, çeşitli günlere ve kutsallara ihtiyaç vardır dolayısıyla bu unsurlar toplum içinde üretiliyor ve insanlara servis ediliyor. Rütiellere katılmayanlar ise kendilerini toplumdan dışlanmış hissediyorlar.
Örf ve adetler, toplumun kültür, inanç ve birikimlerinden süzülüp gelen kurallardır. Yazılı olmayan bu kurallar, toplumun inanç birlikteliğinin de bir göstergesidir. Ancak, küresel kültürün hakim olduğu dünyada, toplumların inancıyla kültürüyle ve yaşam tarzıyla uyumlu olmayan rütieller üretiliyor ve toplumların dönüşümü sağlanıyor.
Sevgililer, günü Anneler günü babalar günü gibi belirlenmiş gün ve haftalar da bizim kültürel dokumuzla uyumlu değildir ve kapitalist ağlara hizmet etmektedir.
Toplumların inanç ve görüş transferi, zaman içinde aynileşmeye ve benzeşmeye dönüşeceğinden Hazreti Peygamber müminleri uyarmakta ve "Kim kime benzerse ondandır" buyurmaktadır. Bu sözüyle Efendimiz bizleri İslam şemsiyesi altında toplanmaya davet etmektedir. Çünkü, kişi nasıl bir hayat yaşıyorsa zaman içinde duygu ve düşünceleri de bu minvalde dönüşüyor. Geçen yazımda da ifade ettiğim gibi, bu yazıyı gündemin akabinde yazmayı düşündüm. Çünkü günün sadece birkaç saatlik dilimine sığdırılan kutlama programlarının ne annelere ne de evlatlara bir faydasının olduğunu düşünmüyorum. Aksine annelerin sadece yılın bir gününde hatırlanmasının, ebeveyn ve çocuklar arasındaki bağı zayıflattığını düşünüyorum.
Artık çocuklar, anneyi sadece yılın bir gününde arayıp sordukları takdirde sorumluluğun üzerlerinden kalktığını düşünüyorlar. Huzur evlerinde ya da ya da evlerinde çocuklarının yolunu gözleyen anneler de ümitlerini o güne bağlıyorlar. Anneyi bir telefonla dahi arayıp sormayan, minnettarlığını ifade edemeyen ve işin kolayına kaçan Batı toplumu için bu bir gereksinim olarak görülebilir. Çünkü bu toplumlarda, insanlar günün tamamını, iş, eğlence, gezme, tatil, alış veriş peşinde tüketerek, sevdiklerine vakit ayıramıyorlar. Bunun gerekliliğine de zaten inanmıyorlar. Ebeveynine sevgisini ifade edemeyen evlatlar, her şeyde olduğu gibi bu konuda da işin kolayına kaçıyor ve anneyi sadece yılın bir gününde hatırlayabiliyorlar. Ancak biz Müslüman toplumlarda aile bağlarına önem verilir. Dolayısıyla, annelerimize biçtiğimiz değer sadece yılın bir gününde ortaya çıkmaz. Anne babaya olan sevgi ve hürmetimiz ölünceye kadar devam eder. O yüzden ne anneler gününü ne sevgililer gününü ne de babalar gününü hiçbir şekilde sahiplenemiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.