Son olaylar üzerine şair dostum Şükrü Ünal diyor ki: "Esed" aslan demekmiş, söyle kime aslansın?

Suriye'de Müslüman bilmem kime yaslansın

Hule'de kan ağlıyor çoluk çocuk ihtiyar,

Zulüm ile bu dünyada kimse olmaz bahtiyar.

Yolun sonuna gelmiş olmasına rağmen Suriye yönetimi henüz bulunduğu noktanın farkında görünmüyor.

El Hule'de yaptığı son katliamdan sonra en yakın destekçileri Rusya, İran ve Hizbullah'ın bile tepkisini çeken Suriye yönetiminin iktidarda üç gün fazla kalmanın ihtirasıyla gözleri görmez olmuş.

Rusya'nın, Yemen usulü bir çözüm için gizil pazarlıklar yürüttüğü basına sızan haberler arasında.

Rus Dışişleri Bakanı Layrov'un el Hule katliamının "tarafsız ve tüm yönleriyle soruşturulmasını" istemesi Rusya için bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Aynı şekilde İran Cumhurbaşkanının ve Hizbullah'ın el Hule katliamını kınaması da Suriye yönetimine olan desteğin sarsılmaya başladığını gösteriyor.

Rusya, İran ve Hizbullah'ın tek kişiyi korumaktan ziyade çıkarlarını korumayı esas alacakları uzak ihtimal sayılmaz. Basına sızan Rusya'nın ABD ile pazarlık haberleri bu ihtimali güçlendirmektedir.

El Hule katliamı hem batı ülkeleri için hem Türkiye için önemli bir kırılma noktasını oluşturdu. Diplomatlar çekildi.

Türkiye de Halep konsolosluğunu boşaltarak, Türkiye'deki Suriye diplomatlarına kapıyı göstererek Suriye yönetimi ile olan diplomatik hatların tamamını kesti.

Artık Türkiye için Suriye'nin mevcut yönetimi resmen yok hükmünde.

Başbakanın Suriye yönetimi hakkında kullandığı ifadeler ise bir terör örgütü hakkında kullanılabilecek ağırlıkta.

Evet BM kınadı, batı kınadı hatta Suriye yönetiminin destekçileri bile son katliamı kınadılar. Kimileri diplomatlarını çektiler.

Katliam bitti mi?

Bitmedi, aksine Suriye yönetimi dünya ile alay edercesine şiddete devam ediyor. Ağır silahlarla şehirleri bombalıyor, sonra şebbiha denen paramiliter güçler şehre girip katliam yapıyor, sonra da "biz yapmadık muhalefet yaptı." diyerek dünya ile dalgasını geçiyor.

Yani uluslar arası camianın son kararları Suriye'deki akan kanı durdurmadı. Kan akmaya devam ediyor. Masum insanlar öldürülüyor.

Suriye'deki masum insanların münferiden ya da topluca öldürülmesi artık Suriye'nin iç meselesi olmaktan çıkmış bir insanlık dramına dönüşmüştür. Yönetim çeteleşmiş elindeki ağır silahlarla şehirleri tahrip etmekte kendi halkını öldürmektedir.

Suriye yönetimi ile mücadele terörle mücadele kapsamında değerlendirilecek boyutlara gelmiştir ve geçmektedir.

Suriye Annan Planı ile zaman kazanmış ve bu arada gözlemcilere rağmen bin beş yüzden fazla insan ölmüştür.

Artık diplomatik çabaların, kınamaların açıklamaların bir faydası yoktur. Yönetim diyalog çağrılarının tamamını halkı katletmek için zaman kazanımı olarak değerlendirmiştir.

Bundan sonra konuşarak, kınayarak vakit geçirmek yerine harekete geçerek kan banyosunu durdurmak gerekir.

İlla savaşmak gerekmiyor. Bölge ülkelerinin askerlerinden oluşacak askeri birlikler kuzeyden ve güneyden Suriye topraklarına girerek, sivil halkın katliamdan kaçabileceği ve sığınabileceği güvenli bölgeler oluşturmalıdır.

Bu hareket sivil halkı korumaya yönelik olacağı için ne Rusya'nın ne de başka bir ülkenin itiraz etmeye yüzü olmayacaktır, itiraz etse bile müdahaleye cesaret edemeyecektir.

Sadece böyle bir kararın alınması ve askeri birliklerin oluşturulması bile Suriye ordusundaki çözülmeyi ve korkudan sesini çıkaramayan kesimlerin cesaretlenmesine sebep olacaktır.

Bu da yönetimin içerden çöküşü demektir. Askeri birlikler güvenli bölge için harekete geçtiği gün ise Suriye yönetiminin bittiği gündür. Yönetimin güçlü olduğunu zannedenler bu hareket ile yönetimin gidici olduğunu görecekler ve desteklerini çekeceklerdir.

Bundan sonra Suriye yönetimi için ya ülkeyi terk etmek ya da yakalanıp yargılanmaktan başka üçüncü yol kalmayacaktır.

Yeter ki Suriye halkını destekleyen komşular artık konuşmayı bitirip harekete geçebilsin.

Diplomatların çekilmesi inşallah harekete geçmenin işaretleridir.

İnşallah!