Diyarbakırda neler oldu?
Birileri aynada kendi yüzlerine bakmaktan hiç hoşlanmıyor! Ayna tutuyorsun, zorlarına gidiyor. Bu biz değiliz diye kendilerini inkâr ediyorlar! Ayrıntılarıyla görüntüyü yeniden aksettiriyorsun, bu kez yalancı şahitlerini devreye sokup aynadaki yüz bunların değil dedirtiyorlar! Bu ne yanmaz yapışmaz, teflon yüzeyli insanlardır Allahım? Bu ne haysiyet fukarası insanlar?
2007 seçimlerinde Diyarbakırda neler oldu? başlıklı yazımda, seçimlerde, AK Partinin Güneydoğu ayağına saplanan entrikalardan söz etmiştim! O dönemde, bir bayan milletvekili aday adayını destekliyorduk.
Emine Erdoğan Hanımın hemşehrisi olan, AK Parti MKYK üyesi hanım da bizim gibi aynı hanım aday adayını destekliyordu.
Sonra bu hanım sekizinci sıradan milletvekili adayı oldu.
Eh Diyarbakır toplumunda AK Partide sözü geçen bir insan olarak nam salan MKYK üyesinin karizması da fena halde çizilmiş oldu tabii...
Bir Neron ihtirasıyla Romayı yakma kararı aldı ve AK Partiden çekileceğini, başka bir partiyle çalışacağını açıkladı. Küskün milletvekili adayı ile birlikte, AK Partiden ayrılarak muhalif bir kanat oluşturacak ve AK Parti için çalışmayacaklardı.
Derken konuştuk ikna ettik. Ancak itiraf edelim, hanım adayımız sekizinci sıraya kondu diye de bayağı içerlemiştik!
Derken tuhaf bir seçim kampanyası başlatıldı. Ortalıkta Tayyip Erdoğanın, Diyarbakırdaki siyasi karizmasını eşeleyen fısıltılar dolaşmaya başladı. Bürütüsvari bir arkadan vurma furyası...
Bu yüzden de tüm resmi organizasyonlara, sürekli olarak kendini doğrulayıp ululayan, başına kendi akrabalarını yerleştirdiği STKları çağırdı ve diğerlerinin dışlanmasını sağladı.
Şimdi Diyarbakırda aynı MKYK üyesinin, bu yazımın yayımlanması sonrasında her fırsatta Başbakana methiyeler dizdiğini duyar oldum ne garip!
Pes dedim doğrusu!
Bizim, kadın hak ve özgürlükleri açısından, Diyarbakırda kadınların sesi olsun, mücadele etsin diye uğraştığımız bayan aday, aynı zamanda rektör adayı olduğundan, üniversitedeki bir kısım öğretim görevlileri üzerinde kadınlar seçimler konusunda işe karışmasın diye baskı kurdu.
Bu rektör adayının emri, ona iman eden erkeklerin kavliyle, kadınlar işe karışmasın (istisnai bir iki itiraz dışında) uygulamaya konuldu. Gerçekten de yaşananlar, kadınlar üzerinde kurulan bu emsali görülmemiş baskı, Güneydoğuda kadının aklının, kadının bireysel iradesinin, üniversitelerde bile ne denli aşağılandığının ve de dışlandığının kanıtıydı!
Cahiliye dönemlerindeki töresel zulmün en beter örneğiydi, bu süreçte düşünen kadınlara uygulananlar!
Rektör adayı, konuşulan mevzuları hanımlarınıza söylemeyin diye, çevresindekileri yemin etmeye zorladı!
Fikri olan kadınların kocaları üzerinde çok yönlü mahalle baskıları kurduruyor, her türlü sözlü ve sosyal tacizle kadınları pasifize etme mücadelesi veriyordu.
Geçenlerde Fatma Şahin Hanıma da ilettiğim bu zulmün mimarı olan bayan aday, töre baskılarının had safhada olduğu Diyarbakırda bir eğitim kurumunun başında rektör olması Türkiyedeki kadın hakları açısından gerçekten de çok acı!