Siz işinizi yapın, biz de işimizi
Meclis Adalet Komisyonunda görüşülen 3. yargı paketine, son dakikada bir madde eklendi. Bu maddeye göre; aleni olmayan ses kayıtlarını yayınlayan basın yayın organlarına 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Tek tek bugüne kadar yayınlanmış ve yeri yerinden oynatmış ses kayıtlarını hatırlatıp da, onlar üzerinden değerlendirme yapmayacağım. Ben bir medya mensubu olarak, komisyondaki parlamenterlerin ufkunu açmak istiyorum bugün. Sadece okuru oldukları gazetelerin, sadece izleyicisi oldukları televizyonların nasıl çalıştığı konusunda bilgi sahibi olmadıkları için atıp tutuyorlar.
DİKKATLİ OKUYUN
Şimdi gelin dinleme, izleme meselesini bir kenara bırakalım. Herhangi bir haber yapalım birlikte. Sıradan. Konusunu siz belirleyin.. Mesela bir üçüncü sayfa haberi. Cinayet.. Komşusunu kesen adam Hatta bir de hikâyesi olsun.. İşten eve erken dönen adam, evin kapısını anahtarla açıp içeri girdiğinde, karısını komşusuyla aynı yatakta bastı. Öfkeli adam, komşusunu, mutfaktan kaptığı ekmek bıçağıyla, 20 yerinden bıçaklayıp öldürdü.. Haber mi bu? İçeriğinden mideniz bulanmış olsa bile, bal gibi haber.. Adam komşusuyla yasadışı ilişki yaşıyor. Kadının kocasına yakalanıyor. Öfkeli koca, cezayı kesiyor. Tarihi belli, konusu belli, kişileri belli. Hiçbir eksik yok bana soracak olursanız. Yayınlar mıyım? E okuyucusu vardır elbet. Yayınlarım. Peki ama nasıl yazacağım ben tüm bu evde yaşanan hadiseleri? Yasadışı ilişkiyi, cinayeti, bıçaklanma sayısını, aldatılan kocanın hangi aşamada eve girdiğini, karısını hangi şekilde bulduğunu, bıçağı nereden aldığını, kaç kez sapladığını?.. Ben bunları nereden biliyorum ki? Biri mi anlattı? Polis mi? Savcı mı? Yarım yamalak komşular mı bir şeyler söyledi olanlarla ilgili.. Ya da cinayeti işleyen kişinin polis sorgusunda mı çıktı bunlar ortaya? Sıkıntılı.. Belki de külliyen yalan. İki erkek bir kadın hırsızlık şebekesi belki bunlar. Kadın iki erkeği oyuna getirip birbirine düşürmüş, birini cezaevine diğerini de mezara yollayarak son yaptıkları işin parasını yemeye hazırlanıyor belki.. Mümkün mü? Geçmişte yaşanan onca örneğe bakarak söyleyebilirim ki, mümkün.. Demem o ki, gerçek olup olmadığı konusunda bile mutabık kalmadığımız bir hikâyeyi haberleştirmemizde bir sakınca yok.. Ama, gerçek olduğu apaçık ortada bir konuşmayı yayınlamamız mı suç sayılacak?..
BİZ SAVCI DEĞİLİZ
Görüntünün ya da ses kaydının nasıl ve de kim tarafından elde edildiği bizim konumuz değil. Bu kayıtlarda, içinde haber değeri olmayan unsurların yayınlanmasının, bir haberci için rasyonel olmadığını ayrıca söylememe, sanırım gerek yok. Yargı kendi üzerine düşen ne varsa yapsın. Dinlemeyi yapanı mı, bulup suçlayacak? Yapsın. O dinlemeyi delil kabul etmeyip, onu destekleyen ek deliller mi temin etmeye çalışacak? Hiçbir mahsuru yok. Ama haber başka bir şeydir. Bazen bir dedikodudur haber. Bunun bir dedikodu olduğu da belirtilerek yapılır. Kamuoyu bu dedikodu sonrası kendi çıkarır belgesini koyar ortaya. Bazen uzun bir demecin satır aralarında saklıdır, bazen önde basın toplantısı yapılırken arkadan geçen bir kedidir. Açık kalan mikrofondan yapılan bir ifşaattır bazen haber. İsteseniz de engelleyemeyeceğiniz. Ve eğer bir şey haberse, onu yasaklayarak da gizleyemezsiniz. Çeşitli dönemlerde denendi, başarıya ulaşamadı. Bir politikacıyı, koltuğundan edecek kadar büyük bir görüntüyü, isteseniz de saklayamazsınız. İyisi mi gelin savcılar işini yapsın. Mesela Deniz Baykalın kasetini kim çekmiş, onu bulsunlar. Niye çekmiş, onu sorsunlar.. Özel hayatın gizliliğini ihlalden mi sürdürürler soruşturmayı, haberleşmenin gizliliğini ihlalden mi, ne yaparlarsa yapsınlar. Ancak, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül için, akla-hayale gelmeyecek küfürler eden bir adamın, bu küfrü ettiğini, kusura bakmayın, ama ben okurumdan gizleyemeyeceğim.
Kalın sağlıcakla..