Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Kayıp Topraklar Balkanlar

Kayıp Topraklar Balkanlar

Bir küçük valizim ve fotoğraf çantamla, düştüm Balkan yollarına. Evliya Çelebi’ye göre çok avantajlıyım tabi.

Onun kimi zaman deve kervanlarıyla, kimi zaman katırlarla, kimi zaman at arabalarıyla, kimi zaman yürüyerek aylarca katettiği yolları, şimdi bir saat yirmi dakika gibi kısa bir zamanda katediyor insan.

¥

Kayıp topraklardaki ilk durağımın ilk istasyonu, Kosova’nın başkenti Priştine’ydi.

Atalarımızın yaklaşık 500 yıl kaldığı topraklara, daha yakın zamana kadar vizesiz girmek hayal iken şimdi gerçekleşmişti.

Topraklarımızı kaybetmiş olsakta insanlarımızı kaybetmemişiz demek ki.

Her iki tarafta yaşayan insanlarımız arasındaki yüz yıllık bir uçurum tamir edilmiş, bakım ve onarımdan geçmiş ve yeniden bir ve beraber olmaya başlamışız.

İşte seyahatimin bu kısmında, “Kayıp topraklarda kaybolmamış insanlarımızı” anlatmaya çalışacağım.

¥

Priştine Havaalanına inince pasaport kontrolünden geçerken görevliler gülümsüyor veya “Hoşgeldiniz” diyor veya “Allah’a emanet” deyip geçişinize izin veriyor.

Yalnız benim pasaporta dikkatli bakıyor, ayıp olmasın diye bir şey de soramıyor. Çünkü pasaportta pek çok giriş çıkış vizesi var. Haliyle neden geldiğimi merak ediyor.

Memuru daha fazla zorda bırakmamak için gazeteci olduğumu söylüyorum. İşimi öğrenince memnun oluyor ve Türkçe “Hayırlar” diyerek uğurluyor.

Havaalanının dışında ise birbirimizin sadece adını bildiği ama hiç karşılaşmadığımız bir dost bekliyor.

- “Hiç tanışmıyorsanız nasıl dost oluyorsunuz” diye kaba ve soğuk bir soru akla gelebilir. Sıcak ve lokum gibi cevap vereyim.

- “Müslümanlık inancında, ‘Mü’minler kardeştir’ buyrulur. Dolayısıyla ikimizde Müslümanız ve kardeşiz. Kardeşler aynı zamanda birbirlerinin dostlarıdırlar.

İlk durağım Priştine olsa da yolum bir hayli uzun. Önce Karadağ’a sonra Sırbistan bölgesine geçeceğim.

Osmanlı tüccarlarının, Osmanlı beylerinin izinden iz sürüp, gözlemlerde bulunacağım.

¥

Beni bekleyen bir dost yüz ararken, o dost yüz; “Hocam hoşgeldiniz” diyerek kucak açıyor ve hasretle kucaklaşıyoruz. Sanki uzun seneler önce; “bugün buluşalım” demişiz gibi.

Yanındaki yol arkadaşını tanıştırıyor hemen ve “Kayınpederim” diyor. Kayınpederine dönüp hakkımda Boşnakça bilgi veriyor.

Kayınpederi Türkçe bilmiyormuş, Karadağ’a götürmek üzere birlikte gelmişler. Unutmadan bu dostu tanıtayım.

Balkanlarda bulunan bütün şehirlerde “İslam Birlikleri” var. Müslüman halkın dini meselelerini düzenleyen birliklerdir bunlar.

Beni karşılayan dost insan da; “Karadağ Rojaye İslam Meşihat Birliği Başimamı Ernad Ramoviç’ti. Konya İlahiyat mezunu ve güzel Türkçe konuşan saygın birisi.

Önemli bir özelliği de Türkiye’yi çok iyi tanıması. Siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar toplumumuzun her kesimini yakından öyle tanıyor ki, çok şaşırdım.

Neyse, Priştine’den ayrılarak, İstiklal Şairimiz Mehmed Akif’in baba memleketi İpek şehrine doğru yola koyulduk. Arkası yarın...




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi