Kayıp Topraklar Balkanlar
Bir küçük valizim ve fotoğraf çantamla, düştüm Balkan yollarına. Evliya Çelebiye göre çok avantajlıyım tabi.
Onun kimi zaman deve kervanlarıyla, kimi zaman katırlarla, kimi zaman at arabalarıyla, kimi zaman yürüyerek aylarca katettiği yolları, şimdi bir saat yirmi dakika gibi kısa bir zamanda katediyor insan.
¥
Kayıp topraklardaki ilk durağımın ilk istasyonu, Kosovanın başkenti Priştineydi.
Atalarımızın yaklaşık 500 yıl kaldığı topraklara, daha yakın zamana kadar vizesiz girmek hayal iken şimdi gerçekleşmişti.
Topraklarımızı kaybetmiş olsakta insanlarımızı kaybetmemişiz demek ki.
Her iki tarafta yaşayan insanlarımız arasındaki yüz yıllık bir uçurum tamir edilmiş, bakım ve onarımdan geçmiş ve yeniden bir ve beraber olmaya başlamışız.
İşte seyahatimin bu kısmında, Kayıp topraklarda kaybolmamış insanlarımızı anlatmaya çalışacağım.
¥
Priştine Havaalanına inince pasaport kontrolünden geçerken görevliler gülümsüyor veya Hoşgeldiniz diyor veya Allaha emanet deyip geçişinize izin veriyor.
Yalnız benim pasaporta dikkatli bakıyor, ayıp olmasın diye bir şey de soramıyor. Çünkü pasaportta pek çok giriş çıkış vizesi var. Haliyle neden geldiğimi merak ediyor.
Memuru daha fazla zorda bırakmamak için gazeteci olduğumu söylüyorum. İşimi öğrenince memnun oluyor ve Türkçe Hayırlar diyerek uğurluyor.
Havaalanının dışında ise birbirimizin sadece adını bildiği ama hiç karşılaşmadığımız bir dost bekliyor.
- Hiç tanışmıyorsanız nasıl dost oluyorsunuz diye kaba ve soğuk bir soru akla gelebilir. Sıcak ve lokum gibi cevap vereyim.
- Müslümanlık inancında, Müminler kardeştir buyrulur. Dolayısıyla ikimizde Müslümanız ve kardeşiz. Kardeşler aynı zamanda birbirlerinin dostlarıdırlar.
İlk durağım Priştine olsa da yolum bir hayli uzun. Önce Karadağa sonra Sırbistan bölgesine geçeceğim.
Osmanlı tüccarlarının, Osmanlı beylerinin izinden iz sürüp, gözlemlerde bulunacağım.
¥
Beni bekleyen bir dost yüz ararken, o dost yüz; Hocam hoşgeldiniz diyerek kucak açıyor ve hasretle kucaklaşıyoruz. Sanki uzun seneler önce; bugün buluşalım demişiz gibi.
Yanındaki yol arkadaşını tanıştırıyor hemen ve Kayınpederim diyor. Kayınpederine dönüp hakkımda Boşnakça bilgi veriyor.
Kayınpederi Türkçe bilmiyormuş, Karadağa götürmek üzere birlikte gelmişler. Unutmadan bu dostu tanıtayım.
Balkanlarda bulunan bütün şehirlerde İslam Birlikleri var. Müslüman halkın dini meselelerini düzenleyen birliklerdir bunlar.
Beni karşılayan dost insan da; Karadağ Rojaye İslam Meşihat Birliği Başimamı Ernad Ramoviçti. Konya İlahiyat mezunu ve güzel Türkçe konuşan saygın birisi.
Önemli bir özelliği de Türkiyeyi çok iyi tanıması. Siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar toplumumuzun her kesimini yakından öyle tanıyor ki, çok şaşırdım.
Neyse, Priştineden ayrılarak, İstiklal Şairimiz Mehmed Akifin baba memleketi İpek şehrine doğru yola koyulduk. Arkası yarın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.