Erdoğan-Kılıçdaroğlu diyaloğu terörü çözer mi?
Dünkü gazetelerde bir haber vardı... Kimi gazete Karanlık cinayet demişti, kimi de Esrarengiz cinayet başlığını kullanmıştı... Haber, televizyonlarda da geniş şeklide kullanıldı.
Haber, özetle şöyleydi:
TSKya insansız hava aracı üreten Özdemir Bayraktarın, sahibi olduğu Baykar Grup şirketinde muhasebe departmanında çalışan yeğeni Mehmet Mert Bayraktar, Pazartesi günü Sarıyerdeki evinde öldürüldü.
Cinayet, öğle saatlerinde Sarıyer, Maden Mahallesi, Emlak Konutları Sitesi A-11 Daire 9da meydana geldi... 8 ay önce Merve Bayraktar ile evlenen muhasebeci 28 yaşındaki Mehmet Mert Bayraktar hasta olduğu için sabah işe gitmedi. Sabah saatlerinde eşini işe yollayan ve hasta olduğu için de ilaçlarını alıp uyuduğu belirtilen Bayraktar, eve giren iki kişi tarafından önce darp edildi. Daha sonra boğazı kesilerek öldürüldü.
Bu olay;
Sıradan bir cinayet mi?..
Yoksa plânlı bir cinayet mi?..
İnsan, ister istemez ASELSANda meydana gelen ve İntihar denilen, ancak cinayet oldukları ortaya çıkan mühendis ölümlerini hatırlıyor.
Mehmet Mert Bayraktar da, sıradan bir yerde değil, çok önemli bir yerde görev yapıyordu... Çünkü o, insansız hava aracı Bayraktarın muhasebesinde çalışıyordu...
Herhalde hatırlarsınız;
Türk Silahlı Kuvvetlerinden 400 adet sipariş alan Bayraktar adlı pilotsuz uçaklar halen başta Güneydoğu olmak üzere aktif olarak kullanılıyor... Elden atılan uçak, elektrik motoru ile sessiz uçarak 20 kilometre menzili ile yer istasyonuna yüksek çözünürlükte görüntü yolluyor...
CİNAYET KİME YARAR?
İşte bu karanlık cinayet olayı, şu soruyu gündeme getiriyor: Mehmet Mert Bayraktarın ölümü kimin işine yarar?
Ne enteresandır ki;
Sarıyerdeki cinayet olayının gazetelerde yer aldığı gün, PKKnın yayın organı Fıratnewste de bir haber yayınlandı... Bu haber; Cinayet kimin işine yarar? sorusuna da cevap niteliğindeydi...
Zira;
PKKnın yayın organı Fıratnewste yayınlanan haberde Predatorun zararları konu ediliyordu... Haberde, silahlı İHAların savaş kurallarını ihlal ettiği öne sürülüyordu...
Silahlı İHAların neden olduğu ölümlerin protesto gösterilerine yol açtığı belirtilen Fıratnewsin söz konusu haberinde, uzmanların da İHAların kullanımının yaygınlaşmasından endişe duyduğu savunuluyordu...
Bu haber de gösteriyor ki;
PKK, insansız hava araçlarından son derece rahatsızdır... Zira, havadan sürekli gözetlenmekte ve nerede ne yaptıkları anında kayda geçmektedir.
Kısaca ifade edecek olursak, hareket alanları gittikçe daralmaktadır...
Haa, bunu söylerken; Mehmet Mert Bayraktarı öldürenler PKKlılardır demek istemiyorum.
Ama; PKKyı korumaya ve kollamaya çalışanların işi olabileceği ihtimalini de göz ardı etmiyorum.
Niye olmasın?..
PKK, sadece bir terör örgütü değil ki!.. Aynı zamanda uzantıları ve bağlantıları olan bir örgüt!..
PKKdan daha küçük çaplı olsalar da; İspanyada ETA, İngilterede IRA örgütleri de, dış destekleri olan örgütlerdi.
Meselâ IRAya ABDnin gizli desteği olmasaydı, ETA da sırtını Avrupa ülkelerine dayamasaydı, bu kadar uzun süre ayakta kalamazlardı.
Hortumları kesildi, bittiler!..
PKK da öyle!..
Eğer ABDden ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden destek almasaydı, PKK da, 30 yıl boyunca ayakta kalamaz, yediği darbelerden dolayı, çoktaan dağılırdı!..
PKK bugün yaşıyorsa;
Bunu Kürt tabana değil, yabana borçludur... Evet; ABDnin dolarına, Avrupanın eurosuna borçludur!..
Dolayısıyla;
Mehmet Mert Bayraktarı vahşice öldürenler de, İHAlara darbe vurmak isteyen PKK yandaşları olabilir!..
CIA de olabilir!..
MOSSAD da!..
Ve tabii, İngiliz istihbaratı da!..
Öyle sanıyorum ki;
Başbakan Tayyip Erdoğanın burnuna da pis kokular gelmiş olmalı ki; cinayet haberini alır almaz; Olayı çözün talimatı vermiş... Öyle ya, bu cinayet; pekalâ, Türkiyenin çok önem verdiği İHAlarla ilgili olabilir!..
Ne yani, olamaz mı?..
ERDOĞAN RİSK ALDI AMA!
Şu tevafuka bakın ki;
Mehmet Mert Bayraktarın öldürüldüğü haberinin gazetelerde yayınlandığı gün, yani dün Başbakan Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti Genel Merkezinde bir araya geldi... Her iki lider, saat 15.30da başlayıp, 1 saat süren görüşmede, terör sorununun çözümü konusunda fikir teatisinde bulundular.
Bu yazıyı yazdığım saate kadar görüşme ile ilgili bir açıklama yapılmamıştı... Ama zaten, hiç kimse bir sonuç beklemiyordu.
Önemli olan, böyle bir adımın atılması idi... Erdoğan da, Kılıçdaroğlu da, bu kritik buluşma ile son derece önemli bir adım atmışlardı!..
Mı acaba?..
Şahsen ben, gerek terörün sonlandırılması, gerek Kürt sorununun çözümü konusunda hayli cesur adımlar attığını ve bundan da beklentisinin neler olduğunu yakınen bilenlerdenim.
Birçok insanın da ifade ettiği gibi;
Erdoğan, bugüne kadar hiçbir liderin cesaret edemediği ya da edip de yapamadığı veya yapmaya çalışırken öldürüldüğü işleri yaptı.
Mesela;
PKK ve Öcalan ile devlet arasında diyaloğun önünü açtı...
Osloda MİT temsilcileriyle PKK temsilcilerinin görüşmesine izin verdi.
İmralıya heyetler yolladı.
TRTde Kürtçe kanaldan başlayarak, Kürtçe isimlerden tutun, cezaevlerindeki Kürtçe konuşma yasağına varıncaya kadar, birçok alandaki kısıtlamaları kaldırdı.
Güneydoğuya büyük yatırım yaptı, teşvikleri artırdı.
Kürt Açılımı olarak bilinen Milli Birlik Projesini devreye soktu.
SABOTE EDENLER KİMLER?
Bunları yaparken büyük risk aldığının farkındaydı... Ama Erdoğan, şöyle düşünüyordu:
Söz konusu millet ve memleket ise, Tayyip Erdoğan bir teferruattır!
Bu derece fedakârdı.
Ne var ki;
Cinayet işlememiş PKKlıları dağdan indirme projesi olarak bilinen Habur Projesinin, tek kelimeyle dinamitlenmesi, Erdoğanı fena halde üzdü... Habur olayı, aslında Kürt Açılımına vurulan ilk darbedir... Daha sonra Oslo görüşmelerinin torpillenmesi var ki; Erdoğan, şöyle düşünmeye başladı;
Mutfakta biri mi var?
Öyle ya; bir yandan PKK ile, bir yandan BDP ile temaslar kuruluyor ama sonuç hüsran!..
Demek ki; bu diyaloglar, üçüncü kişilerin işine gelmiyor!.. Bu üçüncü kişiler ABD ve Avrupa da olabilir, İsrail de olabilir!.. Ve tabii, yabancı ülkelerin örgütteki işbirlikçileri de olabilir!..
BDP OLAMAZ, ÇÜNKÜ!
İşte bu sabotajlardan sonradır ki, Erdoğan, Apoyu devredışı bıraktı ve yol haritasını şöyle çizdi:
Terörle mücadele
siyasetle müzakere!
Hemen belirtelim ki;
Erdoğanın dün Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi, aslında BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yapması gerekirdi... Ne var ki; BDP, üzerinde PKK ipoteği olan bir parti... Aponun izni olmadan, BDPliler tuvalete bile gidemezler!..
O kadar PKK güdümündeler ki;
Başbakan Erdoğan, bir ara, BDPyi muhatap alabiliriz dediğinde, BDPli Pervin Buldan demişti ki; Muhatap İmralıdır!.. Biz sadece uzantıyız!
Böyle diyen bir parti ile elbette müzakere yürütülemezdi... Bana sorarsanız, CHP ile diyalogtan bir sonuç alınacağından da pek umudum yok!..
CHPnin, Güneydoğuda bir tabanı ve karşılığı yok ki, önerilerinden sonuç alınsın!.. Hele de, bu önerilere MHP, daha en başında Hayır deyip, kapılarını kapatmışsa!..
Bana öyle geliyor ki;
Güneydoğu bölgesinin en güzel sahil şehri Mersindir diyen, yani Mersini de, ancak Kağıttepe(!) kadar tanıyan bir Kılıçdaroğlunun getireceği teklif, Kürt tabanında kabul görmez!..
Hepsi bir yana da;
Güneydoğunun üzerinde PKK ipoteği, PKKnın üzerinde de ABD, Avrupa, İsrail ipoteği varken, bu diyalogtan bir sonuç çıkacağına pek ihtimal vermiyorum.
İnşaallah çıkar da, ben yanılırım!..
İnşaallah;
Bayraktarın öldüğüne değer!..
Fazıl Say da Nobeli haketti!
Adam habire ağlıyor, neredeyse bir yerlerini yırtıyor ama ağzına mama veren yok... Nobelden bir ödül kapabilmek için atmadık takla, çıkarmadık bakla bırakmadı ama yine de Saymadılar adamı!..
Oysa, Orhan Pamuktan hiç de aşağı kalır yanı yok...
Sanatçılıksa, o da sanatçı!..
Millete ve değerlerine hakaret ise, Orhan Pamuku aratmaz!..
Minarelerin şerefelerine Caminin balkonu diyen, 1.5 milyon Ermeniyi, 30 bin Kürtü kestiğimizi iddia eden Orhan Pamuka Nobel Ödülü verildiyse, Fazıl Saya niye verilmiyor?..
Nerede yavşak, adi magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı! demekle de Nobel verilmiyorsa, daha ne desin bu yavşak!
Sözlerinin kendisine ait değil de alıntı olduğunu söyleyen bu hırsız ve şaklaban, ödül alabilmek için daha ne yapsın?..
Alın işte; Hakkında 1.5 yıl hapis talebiyle dâvâ açıldı diye, yine ağlamaya başlamış...
Sözlerimi farklı yere çekenler yüzünden, en büyük ilham kaynağım olan ülkemle karşı karşıya kaldım demiş!..
Ağlatmayın şu adamı!.. Eline bir Nobel Ödülü, cebine de biraz para koyun da, daha fazla zırlamasın!..
Bakın, Orhan Pamukun sesi hiç çıkıyor mu?!?..