Bir Devrin Yıldızı Bekir Berk
Bu ülke yani Müslüman Türkiye, din adına hakikaten çok büyük badireler atlatmış.
Cenab-ı Hak özel olarak bu milleti ve devleti, malum zihniyetlerden; gün gün, saat saat, dakika dakika korumuş ve kollamış.
Ve Allah o zamanlarda da bu zamanda da halkımızın karşısına nice kahramanlar çıkarmış. İşte bu yıldızlardan birisi de Avukat Bekir Berktir.
Avukat Bekir Berk, Risale-i Nur davaları başta olmak üzere 163. madde ve tarifi yapılmamış benzeri suçlara muhatap olan herkesin davasını üstlenen birisidir.
Önceki gün İstanbul İlim ve Kültür Vakfında, Bediüzzaman Hz.lerinin talebesi Mehmet Fırıncı ağabeyin ev sahipliğinde, Bekir ağabeyi anma toplantısı vardı.
Bekir ağabeyin; çocukluk, gençlik ve avukatlık yıllarından sonra Cidde radyosundaki hayatına dair nezih ve nefis ömründen detaylar dinledik.
¥
Mesela aklımda kalanlardan birini paylaşayım.
Milli Şef döneminin yani CHPnin Allah diyenleri avladığı yıllar. Cami sözünün bile suç sayıldığı bir Türkiye fotoğrafı düşünün.
Evinde, yolda, tarlasında namaz kılan insanların fişlendiği, söylediği türkünün içerisinde Allah geçtiği için gözaltına alınan insanları düşünün.
Bir de bunun üzerine Risale-i Nurları yazan, okuyan ve dağıtanları düşünün. Hepsinin suçu idamlık.
Avukat Bekir Berkin görevi de bu idamlıkların kendilerini değil inançlarını savunmak.
Şimdi o yıllarda yaşanmış bir dava trafiği çizeceğim.
Pazartesi İstanbul, Salı Rize, Çarşamba Çanakkale, Perşembe Diyarbakır, Cuma günü de Bitliste davası vardır.
Yol yok, yolak yoktur. Ulaşım çok kısıtlıdır. Otobüslerin saati belli, uçak varsa o da zaten bir seferdir. Bulunabilirse bir tek hususi araba imkânı vardır.
¥
Bugün ulaşım şartlarının zirvesindeyiz. Sanıyorum bu davalara bugün bile yetişmek mümkün değildir. Ama Bekir Berk, tüm yokluklara rağmen davaların hepsine yetişmiştir.
Elbet nefes almadan yaşanmaz ama adeta nefes almadan koşturmuş denilse yeridir. Peki nasıl yetişmiş birbirine böylesine zıt şehirlere.
Sırtı sandalye sırtı görmemiş. Kimi zaman taksi, kimi zaman otobüs, bir defa da uçak koltuğunda, kucağında daktilosu, sırtında cüppesi savunmalarını yazarak, oradan oraya adeta bir koşucu gibi koşarak yetişmiş.
İnanırsanız başarırsınız sözü işte burada gerçekleşmiş. Yani kendi tabiriyle;
-Biz bu davaya yetişmek için yola çıkalım! Geç bırakacaksa Allah bıraksın. Engel çıkaracaksa Allah çıkarsın. Yetiştirecek olan da olmayan da Allahtır. Biz Onun adına hüküm vermeyelim der yollara düşermiş.
Bu arada tedbirlerini de alırmış tabii.
Mesela Çanakkaleden Diyarbakıra geçmeden önce telgraf çekip davanın en son celseye alınmasını istermiş.
Bu ve benzeri tedbirlerini de aldıktan sonra Allaha dayan Saye sarıl diyerek büyük bir coşkuyla yola revan olur ve başarı Allahtan gelirmiş.
Ruhu için el Fatiha.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.