Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Sabri Ülker.....

Sabri Ülker.....

“Yurduma bir daha dönemeyeceğimi hissediyordum. İstasyonda anam, babam, kardeşlerim, hısım akraba toplanmıştı....

Kompartıman penceresinden onlara bakarken, hayatımın acı tatlı günlerini düşünüyordum. Bu onları son görüşümdü.
Annem sağ elini bana doğru kaldırmış, sol eliyle omuzlarından aşağı sarkan atkısının ucunu tutarak gözlerinin yaşını siliyordu.
Tren son bir düdük daha çaldı, sonra lokomotifin bağrından fışkıran kara bir duman aramıza girerek, bizi birbirimizden ayırdı.
Kompartımanın penceresinden, elimizden alınmış ata topraklarına baktım, baktım. Bu topraklar, vagonların tekerlekleri altında yılların kanlı türküsünü söylüyordu.
Bu türküyü saatlerce dinledim, sonra ‘Allah’ım, Allah’ım’ diye yakardım ve;
- ‘Sen bizi ayırma bu topraktan! Bu toprak bizimdir. Atalarımızın mirasıdır. Aç çıplak kalsak da bu toprakta olalım. Ölsek de bu toprakta ölelim. Vatanım, vatanım! Dünyanın hangi köşesinde olursam olayım, ben yaşadıkça sen de bizimle beraber olacaksın...’ dedim.”
¥
Bu ayrılık destanı, merhum Sabri Ülker’in ailesiyle yaşadığı dramların aynısını yaşayan ve kendisi de bir Kırımlı olan ünlü romancı Cengiz Dağcı’ya ait.
Sabri Bey’in ailesi de aynı akıbeti yaşar ve 1929 yılında çok zor şartlar altında Kırım’dan ayrılarak İstanbul’a göç eder.
Sabri Bey’in hafızasından o günlerin izi asla silinmez. Duygularını şöyle anlatır:
“Çok acılı anlarımız, günlerimiz ve aylarımız geçti. Unutmak mümkün mü? Bütün bağ, bahçe ve tarlalara el konularak, ‘Hepsi devletindir, baştan dağıtacağız’ dendi.
Güzelim bağ ve bahçeler tanınmaz hale geldi. Eğitimli, çalışkan ve kendi düşüncelerinde olmayan insanları, Urallar’a Sibirya’ya sürmeler ve toplu kurşuna dizmeler başladı. Babamızı ve bizi defalarca sürgün kafilelerine soktular.”
¥
Savaş, yokluk, kıtlık, korku, endişe ve benzeri tüm belirsizlikler içerisinde çocuk olmak başka, büyük olmak başkadır.
Bu şartları yaşamış çocuk yaşta birisinin, dişini tırnağına takarak bugünkü seviyeye gelmesi, bir dünya devi olması, tamamen Allah’ın bir lütfudur.
Sabri Ülker de işte bu lütfa şükran ifadesi olarak; çeşitli hayır ve hizmet kurumlarına, bir kısmı bilinen bir kısmını da sadece kendisinin bildiği pek çok destek sağlamıştır.
Sabri Ülker’i yakından veya uzaktan tanıyan her “namuslu insan,” eminim ki onun memleketimize, milletimize büyük hizmetleri olduğunu söyleyecektir.
¥
Sabri Bey’in esas kazancı, milletimizin değer yargılarına sahip çıkmasıdır. Toplumumuzun da hemen her kesimi, bu sebeple Ülker’e sahip çıkmaktadır.
Yine kendi ifadesiyle;
“Bu ülke bizim ülkemiz. Biz çalışmalıyız, kazanmalıyız, üretmeliyiz. Çalıştığımızı, kazandığımızı da bu ülke ile paylaşmalıyız” der.
Bu paylaşım anlayışı, sağduyu sahibi insanlarımızın zihninde “güvenin” adıdır. İşte Türkiye böylesine güvendiği bir insanını kaybetmiştir.
Ailesinin ve sevenlerinin başı sağolsun, ruhu için el Fatiha.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi