İzmire suikast!
1923 Haziranında yapılan seçimde, 2. Büyük Millet Meclisine Mustafa Kemal Paşa (veya Halk fırkası) listesinden seçilmeyen tek isim olan Kadirbeyoğlu Zeki Beyin hatıralarını karıştırıyordum. Meğer o da bu İzmir suikastı dolayısıyla tutuklananlardanmış!
Haziran sıcağında, tam da bu günlerde İzmir, 86 yıl önce...
İstiklâl Mahkemesi harareti bir kat daha artırıyor... Yargılananlar arasında Millî Mücadelenin Kâzım Karabekir gibi, Ali Fuat Paşa ve Refet Paşa gibi birinci dereceden kahramanları da var...
Kadirbeyoğu, evinde misafir olan Rüşdü Paşa ile gazetede, İzmirde Reis-i cumhur hazretlerine bir suikast tertib edilmiş olduğunu okur. Zeki Bey haberi şöyle yorumlar:
Paşa sakın bu bazı açıkgöz müfsidlerin külâh kapmaları için uydurdukları bir efsane olmasın? Böyle ise kim bilir ne kadar masumların günahlarına girilecektir...
Kadirbeyoğlu, Erzurum milletvekili olan muhatabının da o günahsızlardan olacağını bilmemektedir elbette. Hatta önce Kadirbeyoğlu tutuklanır. Sorgulanır, hapishaneye gönderilir, oradan da vapurla İzmire yollanır.
O sırada Zeki Bey Gümüşhane mebusudur... Teşriî masuniyeti vardır. Yani yasama dokunulmazlığına sahiptir. Buna rağmen sorgulanır ve tutuklanır. İstanbul Valiliğindeki sorgulama sırasında, bir ara Meclis Reisi Kâzım (Özalp) Paşa da içeri girer, Bizim mebuslar da boyuna ifade veriyorlar der! Halbuki, Meclis tarafından dokunulmazlıkları kaldırılmadan, vekillerin sorgulanmaması gerekir!
Zeki Bey mahkeme sorgusunu da şöyle anlatır: Bütün mürettep (düzmece) olan bu yarım yamalak evlat ve esami sorguları biter bitmez, mevkuflardan (tutuklulardan) iki üç kişi bırakarak bizleri geldiğimiz gibi yerlerimize iade ettiler. Bu hadise bana şu fikri ilham etti ki, verilecek hükümler ve her şey vaktiyle ihzar edilmiş (hazırlanmış) ve bu yapılan hareket birkaç gösteriden ibarettir.
Suikastın mürettep olmadığı söylenebilir mi?
Söylense bile, bunun üzerine kurulan mahkeme ve mahkemenin kararları nasıl sonuçlar doğurmuştur? Asıl buna bakmak lâzımdır.
İzmir suikastı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük tasfiye hareketinin bahanesi olmuştur. Suikastı önce kapatılmış olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının tertiplediği öne sürülmüş, bu yüzden partinin başkanı Kâzım Karabekir başta olmak üzere, bütün ileri gelenleri tutuklanmıştır. (Rauf Bey Avusturyada tedavide olduğu için bundan kurtulmuş ve 1936ya kadar ülkesine dönememiştir).
Terakkiperver Fırkanın yöneticileri Milli Mücadelenin önde gelen kahramanları arasında bulunduğundan, halkın ve askeriyenin tepkisinden çekinildiği için bunun üzerine fazla gidilememiş, bu arada İttihat ve Terakkinin a takımından önemli isimler, idam edilerek, saf dışı bırakılmıştır.
Atatürkün yakın arkadaşlarından bazıları da bu dava dolayısıyla idam edilmiştir. Başta Samsuna çıkarken yanında bulunan Albay Ârifi (Ayıcı Ârif) zikredebiliriz. İsmail Canbulat onun mütarekeyi imzalayan İzzet Paşa kabinesine girmesi için çalıştığı bir arkadaşıdır. İttihat Terakkinin efsanevi ismi Dr. Nazımı Selanikten beri tanımaktadır. Kadir Beyin hatıralarında ismi geçen Rüştü Paşa da çok değer verdiği komutanlardan biriydi.
İzmir suikastı davasında bir de Çeşme safahatı var ki, mahkemenin nasıl bir komedi olduğunu ayan beyan ortaya koyar.
Cumhurbaşkanı Gazi, mahkeme heyetini Çeşmeye davet eder. Onlarla öyle bir konuşur ki, onlar binayı kapıdan değil pencereden terk etmek durumunda kalırlar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.