Balkanlara ekonomik ve kültürel seferler
100 yıl öncesine kadar bizim olan Balkan coğrafyasının neresinde dolaşırsanız dolaşın, en ücra köyünden en merkezi şehrine kadar her yerde bir Osmanlı izi bulursunuz.
Balkanlara ekonomik ve kültürel seferlerimiz ne kadar çoğalırsa, o kadar çok izlerimizi yeniden bulur ve üzerinde yürüyebiliriz.
Mesela şehirlerden şehirlere yolculuk ederken, ormanların içinden birer müjde bayrağı gibi görünen köylerin beyaz minareleri bir harikadır.
İnsanın gönlüne, yüreğine, kalbine, duygu ve düşüncelerine öyle arkadaşlık, dostluk ve muhabbet serper ki, susuzluktan kıvranıp da suya kavuşmuş gibi hissedersiniz kendinizi.
¥
Kosovanın Mamuşa adında bir Türk köyü var. Mamuşa Camiinin avlusunda bir ihtiyarla tanıştım. Oradan ayrıca söz edeceğim.
Kendisi daha 7 yaşındayken Çanakkale Savaşına katılan babasından dinlediği ve unutmadığı şiirini paylaşacağım ama şimdi başka bir anekdotu aktarayım.
Bu arada Başbakanlığa bağlı TİKA kurumunun, Balkanlardaki hizmetleri tek kelimeyle muhteşem. Geçelim.
Kosovanın bir şehrinden Prizrene doğru ilerliyoruz. Arabamız arızalandı. Hemen yol kenarındaki benzin istasyonuna çektik.
Kendi imkânlarımızla ne yapabiliriz diye bakınırken, arkadan bir ses; Selamünaleyküm demez mi?
Mal bulmuş mağribiye döndük. Bir de üstüne Türkçe; Geçmiş olsun, yapabileceğimiz bir şey var mı deyince, bu söz ballı lokma oldu.
Yüzler güldü, kucaklaştık. Ben acemilik yapıp; Siz Türkçe konuşuyorsunuz dedim. O da; Ben Mamuşalıyım, biz Türküz dedi.
Meğer Mamuşa köyünün yakınındaymışız. Benzin istasyonu da Mamuşalı kardeşlerimizinmiş. Eliyle benzinliğin levhasını gösterdi. Kocaman Hoşgeldiniz yazıyordu.
Hemen otomobille ilgilendiler, tamirci getirdiler ve arızamız giderildi.
¥
Balkanlarda yaşayan Müslümanlar ekonomik olarak zor durumdalar. Sadece halk değil, ticaretle uğraşanlar da öyle.
Çok mal ve mülkleri yok. Bu sebeple; Balkanların tümüne ekonomik ve kültürel seferler düzenlenmeli.
Belki meramımı Münevver Ayaşlı daha iyi anlatır diye onun; Hatırlayabildiklerim isimli anılarından bir parça paylaşmak istiyorum.
İstiklal Harbi bitince, Türkiye Anadoludaki Rumlardan kurtulmak istedi ve mübadeleye karar verdiler.
Türkler Rumelinden Anadoluya gelecekler ve Anadolu Rumları, Rumeliye gidecekler, yani Avrupai Osmanide bir tek Türk kalmayacak...
Fakat Rumelinin zenginliği Türklerin elinde idi, halbuki Anadoluda bulunan Rumların malları, Türklerin Rumelide bıraktıkları malların karşılığı durumunda değildi.
Mübadelede Rumlar çok kârlı çıktı. Zengini, orta hallisi bütün Rumeli Türkleri sefil ve perişan oldular. Yine Yunanlılar kazanıyordu. Üstelik mübadele çok fena idare ediliyordu.
Meseleyi hafife almışlar, umursamıyorlardı. Türkler 600 sene vatan bildikleri Rumeliden koparılıyor, ana vatanda onları sıkıntılar ve yoksulluklar bekliyordu.
¥
Tabii Münevver Ayaşlının tespitleri bu kadar değil. Yalnız mübadaleye kimlerin karar verdiğini ve kimlerin yönettiğini sizlere bırakıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.