Arnavutlukta nasibimize salatalık düştü
Samimi okur ve dostlarımız hatırlarlar.
Yıllar önceydi, İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu ile yurt genelindeki temsilcilerimizi ziyaret ediyorduk.
Mustafa ağabeyle çalışmak için yürümek değil, koşmak gerekir. Bu sebeple şehirlerarası yolculuklarımız ve ziyaretlerimiz, rüzgâr gibi geçerdi.
Hal böyle olunca; nerede yiyip içtiğimiz, nerede geceleyip sabahladığımız pek belli olmaz, tan yeri ağarırken sabahın ilk sessizliğine biz ses katardık.
Yine bir sabah, Batı Karadeniz tarafından başlamıştık seyrü sefere.
Hele şu ziyareti yapalım, şurada çorba içeriz derken, çorba zamanı da yemek zamanı da uçup giderdi.
Yine böyle koşuşturduğumuz günlerdeydi. Bartının köylerinin birinde ihtiyar bir teyzeden aldığımız iki kilo salatalıkla altı şehir merkezi dolaşmıştık. O günleri yazmıştım.
¥
Şimdi ise Arnavutlukta İkinci salatalık vakası yaşadım. Lafa baştan gireyim.
Prizrenin en güzel camilerinden birisi Saraçhane Camiidir. Buranın hocası Ömer Huduti de en güzel imamlarındandır.
Ömer Huduti; Türkçe, Arnavutça ve Boşnakça bilir. Türkçenin ise Osmanlıcasını konuşur. Benim kırk yıl önce rahmetli dedemden duyduğum tüm sözleri ondan işittim.
Ömer hoca; hem üstlendiği görev hem de karakteri gereği çok sağlam bir Müslüman. İslamın tarif ettiği bir aile yapısı var. Ömer hoca sert mizaçlı ama şefkat yumağı birisi.
Arnavutluk seyahatimdeki rehberim, işte bu Ömer Huduti hocaydı.
Yine güneşin ilk ışıklarıyla Prizrenden yola çıktık. 10 km. sonra Arnavutluk sınırına ulaşıp, işlemlerimizi yaptırarak geçtik.
Vizenin olmaması pek bir kolaylık. Hele bir de Türkiyedenseniz, eliniz ayağınız düzgünse, sorgu sualden muaf tutuluyorsunuz.
¥
Erkence olduğu için kahvaltı yapacak yer yoktu. Yolda yaparız diye planlamıştım. Meğer bizim Ömer hoca, bilmediği yerlerde yemez ve içmezmiş.
Arnavutlukta Ataizmden kalma bir baskı ve alışkanlık gereği, lokantalarda domuz eti rahatlıkla kullanılırmış.
Ömer hoca bunu bildiği için güvenilir bir yer buluncaya kadar açlığını gidermezmiş. Elbet domuz eti kullanmayan yerler vardır ama oraları nasıl bulacağımızı bilmiyoruz.
Neyse hocanın tabiriyle; Hele arabayı kovalım bakalım nereye ulaşacağız derken, Arnavutlukun büyük şehirlerinden Elbasana yönümüzü çevirdik.
İçimden; Elbasana gittiğimize göre herhalde artık bir Elbasan tava yeriz diye geçirmiştim.
Ne gezer. Bırakın Elbasan tavayı, yemeğin adını bilen birine bile rastlayamadık. Ayrıca domuz eti kullanmayan emin bir yer de bulamadık.
Şehir gezimizi tamamladık, Elbasanın Osmanlılarca yapılmış kalesinin içindeki Yıldırım Beyazıt Camiini ziyaret ettik.
Osmanlıdan kalan bulabildiğimiz izleri fotoğrafladık, bulamadıklarımız hakkında çat pat Türkçe konuşan ihtiyarlardan bilgi almaya çalıştık.
¥
Ataizmin veya Komünizmin, insanları bitkisel hayata soktuğunu Arnavutlukta çok daha iyi müşahade ettim.
Mevzu dağıldı farkındayım. Devamı yarın inşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.