D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Urumçi’de akşam namazı!

Urumçi’de akşam namazı!

Kaç Türk vatandaşı, “Urumçi”nin bir şehir olduğunu ve bu şehirde dili, dini ve kültürü bize çok yakın insanların yaşadığını bilir? Dahası, bu şehrin 4 bin küsur kilometre doğuda, bugünkü Çin’in sınırları içinde, “Şincan” veya “Uygur Özerk Bölgesi”nde bulunduğundan haberdardır?

Henüz coğrafya safhasındayız...

Galiba “Sincan” olacaktı da “Şincan” dedik!

Sincan, birçok Ankaralının günlük seyrüsefer güzergâhında olduğundan, tanıdık bulup Çin’in Şincan’ını da “Sincan” olarak okuyabiliriz.

Hadi size, bir benzerlik veya yakınlık daha!

Urumçi’yi anlatırken yakınlıktan mı, yoksa uzaklıktan mı söz etmeliyiz?

Coğrafi olarak elbette gerçek anlamda bir uzaklık sözkonusu. Dünyanın yeni devi Çin bu coğrafyayı bize yaklaştıran bir unsur mu, yoksa coğrafî mesafeyi artıran bir müessir mi?

Çok fazla tarihe girmeyeceğiz elbette...

Şincan’ı, Uygur bölgesini ve Urumçi’yi yakın dönem hâfızamız nasıl hatırlar?

3 yıl önce, neredeyse bugünlerde, Urumçi’de ciddi olaylar cereyan etti. Resmî rakamlara göre, 156 kişi öldü... Bu kayıtlara muhtemelen son “Uygur ayaklanması” olarak geçti. Akabinde camiler bir süre tamamen kapatıldı. Olaylar cereyan ederken, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan çok da diplomatik olmayan “sert” açıklamalar yaptı. O zaman şaşırtıcı bulunan bu açıklamaların üzerinden 3 yıl geçmeden, Tayyip Erdoğan Urumçi’ye geldi ve büyük ilgi ile karşılandı. Bu sene nisan ayında yapılan ziyaret gerçek bir değişimin başlangıcı olabilir miydi?

Türkistan’ın batısını neredeyse bütünüyle görmüş, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’a defalarca gitmiş ve bu gezilerin intibalarını da yansıtan bir medeniyet tahlili mahiyetinde, Türkistan –Türkiye: Türk Kimliğinin Coğrafyaları isimli bir kitap yazmış olmamıza rağmen, Doğu Türkistan’ı görmek imkânını bir türlü bulamamıştık.

Çok seyahat eden, bunların ekserisini de yazıya geçiren değerli dostum Dr. Mehmet Sılay’la birlikte bu uzak ata yurdunu görmek arzusuna hoş bir vesile ile nail olduk. O Saraybosna’da Ayvaz Dede şenliklerinde idi, gezisini yarıda kesip geldi; ben de İzmir’den yola çıktım. Pazartesi günü, 5 saat süren bir yolculuktan sonra Urumçi Havaalanı’nda idik.

Urumçi’nin nüfusu 3 milyonu geçiyormuş. Fakat havaalanı, bu nüfusa göre hayli büyük tutulmuş. Dış hatlardan geçerken, bir günde İstanbul, Almatı, Bişkek, Oş (ikisi de Kırgızistan şehri), İslâmabad, Duşanbe ve Bakü gibi yakın ve tanıdık yerlerden gelen uçaklar dışında sefer olmadığını gördük.

Başka bir şey daha gördük ki, bu çok daha önemli veya şaşırtıcı!

Türkiye’nin 1928’de yıldırım hızıyla yasakladığı alfabenin, yani “elifbe”nin Uygur bölgesinde havaalanından başlayarak kullanıldığını gördük!

Dünyanın çeşitli ülkelerindeki Türkler, 1920’li yıllara kadar “Arap alfabesi” veya “İslâmi yazı” denilen tek bir alfabe kullanıyordu, bu da ciddi bir iletişim kolaylığı sağlıyordu. Şimdi ise, Türklerin müşterek bir alfabesi yok! 20. Yüzyılda köklü milletlerden bir tek Türklerin alfabesi değiştirildi! Yalnız Türkiye’de değil, Sovyetlerde de! Şu anda Latin ve Kiril alfabeleri kullananlar çoğunlukta. Bir tek Uygur bölgesinde eski yazı kullanılmaya devam ediliyor. “Diplomatlar tazim yolu” ibaresi size bir şey anlatıyordur her halde!

Uygur bölgesi, Türkiye’nin iki katı araziye sahip uzaktaki yakın bir ülke! Çin’de Müslümanların çoğunlukta olduğu tek bölge Şincan. Çin’de Müslümanlık, 7. yüzyılda Orta Asya’daki Müslüman tüccarlar tarafından yayılmaya başlandı. 10. Yüzyılın başında Karahanlı hükümdarı Satuk Buğra Han’ın kendisi Müslüman olduğu gibi halkını da İslâmiyete yönelttiği biliniyor. Bu hadise Türk tarihinin dönüm noktalarından.

Çin’de resmî rakamlara göre halen 20 milyon kadar Müslüman var. (Gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğu iddiasını da hatırdan çıkarmamak gerekiyor.) Çin’de Batılı Müslüman tüccarlarla evlenen Han Çinlisi hanımların oluşturduğu Hui’ler, Dongxiang (Dungan, döngen-dönmeler, Müslüman olan Çinliler), Sala’lar, Baoan’lar ve nihayet Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar ve Tacik gibi Türkler veya akraba topluluklar bulunuyor. 47 etnik grubun yaşadığı söylenen Doğu Türkistan’ın/Uygur bölgesinin 20 milyona yakın nüfusunun yüzde 45’ini Uygurlar, yüzde 40’ını Han Çinlileri, geriye kalanı da diğer azınlıklar teşkil ediyor.

Ziyaret programını uygulamak için dolaşırken şehrin muhtelif yerlerinde camiler dikkatimizi çekiyor. İlgililer, şehirde 40’dan fazla cami/mescid olduğunu söylüyorlar. İlk akşam kaldığımız otelden çıkıp, namaz kılacak bir cami arıyoruz. 500 metre kadar yürüdükten sonra bir seyyar satıcıya selâm veriyoruz, selâmımızı alınca, Müslüman olduğuna kanaat getirip, akşam namazını kılabileceğimiz bir cami soruyoruz. Yakında bir Dungan camisi vardır ama, farklı istikamete ve biraz daha uzakta bir Uygur camisine de gidebileceğimizi söylüyor...

İlk gün biraz daha uzak, fakat cemaatle anlaşma imkânı daha fazla olanı tercih ediyoruz. Epeyce yürüdükten sonra, yüksek binaların arasında sıkışmış, iki katlı bir camiye ulaşıyoruz. Akşam ezanı okunmak üzere...

Camide üç kişi var. Üçü de genç, üniversiteli. Onlarla konuşurken ezan okunuyor ve yaşlı bir hoca mihraba geçiyor. Namaz bittiğinde cemaatin on kişiye yaklaştığını görüyoruz. İmamla kısa bir sohbet yapıyoruz. İyi kötü anlaşıyoruz. Yüz yıllık olduğu söylenen camiin adı Canyakan veya Canayakın... İki katlı camiin asıl namaz kılınan üst katı tamir ediliyor.

Ertesi akşam, başka bir yoldan gidip başka bir cami daha keşfediyoruz. Sokakta gördüğümüz “Kaşgar Pilavhanesi” tabelası, bize camiyi haber veriyor. Bu cami de avlulu ve iki katlı. Avluda dut ağacı dikkatimizi çekiyor. Daha bakımlı ve temiz bir camide olduğumuzu fark ediyoruz. Cemaat de dünkünün iki katı!

Cemaatle namazdan önce ve sonra sohbet etmeye çalışıyoruz. Cemaattekiler camiin adını bir türlü bilemiyorlar. “Öttü köprük cenup camii” adını doğru yanlış not ediyoruz... Cemaattekiler pek konuşmak istemiyorlar... Almatı’dan gelmiş bir misafir Kazak konuşuyor sürekli...

Buraya bir “mim” koyuyoruz... (Yarın devam edeceğiz)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi