Mehtap Yılmaz

Mehtap Yılmaz

Uçak enkazında İsrail’in parmak izleri!

Uçak enkazında İsrail’in parmak izleri!

Uludere olayı ve düşürülen uçağımız arasında ciddi bir bağ olduğunu düşünüyorum. Her ikisinde de dünyadaki derin güçler tarafından Türkiye’ye ayar çekildiğini...


AB, ABD ve İsrail, Müslüman Kardeşler’in Suriye’de iktidarı ele geçirmesini kesinlikle istemiyor. Bu güçler, Ortadoğu politikalarının güvenliği açısından Suriye’de Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesindense, etkinsizleştirilmiş ve yönetilebilir bir Baas rejiminin iktidarda kalmasını tercih ediyor. Zira rejimin Müslüman Kardeşler’in eline geçmesi, İslâmîleşmesi demek! Daha açık ifade etmek gerekirse, Suriye rejiminin İslâmîleşmesinden sonra, bu ülkede İran’da olduğu gibi bir ABD ve İsrail düşmanlığının zuhur edebileceği düşünülüyor. Dolayısıyla bu olası gelişme, AB, ABD ve İsrail’in korkulu rüyalarının gerçeğe dönüşmesi anlamına geliyor.


Hâlihazırda uçağımızın düşürülmesi hadisesi bana, CIA ve MOSSAD’ın, Suriye’deki muhaliflere Türkiye tarafından silah sevkıyatı yapılması iddialarına karşı bir ayar çekme girişimi olduğunu düşündürüyor. Bir başka açıdan da Hakan Fidan’a karşı ikinci darbe olasılığını!


Uçağımızın düşürülmesi hadisesi sonrası İsrail’in sismik durgunluğu bana göre bunun açık delili...


Peki, şimdi ne olacak?


Planları istedikleri gibi işlerse Esed, ailesiyle birlikte burnu kanamadan iktidardan çekilecek, ama mevcut yönetim AB, ABD ve İsrail’e uyumlu hale getirilmiş bir biçimde yönetimde kalmayı sürdürecek. Aksi halde, bölgede olaylar daha da kışkırtılacak! Derin ABD ve İsrail, ortamı kızıştırmak için elinden geleni ardına koymayacak! Zira Obama’nın bu seçim arifesinde İsrail’in güdümünden çıkması neredeyse imkânsız gibi görünüyor! Zaten ABD’nin, İsrail’den bağımsız bir Ortadoğu politikası geliştirmesini beklemek saçmalık olur! Bilindiği üzere Amerika’da başkan olmanın yolu, Yahudi lobilerinin onayından geçer. Belki de var olmanın yolu...


Vaktiyle Hafız Esed öldüğünde, Suriye yönetiminin başına getirilen Esed’in, bir Truva atı olduğunu düşünenler vardı! Beşar Esed’in, babasının keskin ve geçitsiz yönetim anlayışını törpüleyen, daha ılımlı ve uyumlu hale getiren bir yönetim anlayışı söz konusuydu. Bu yüzden amcası ve babasının kadrosuyla aralarında ciddi manada yönetim uyuşmazlıkları olduğu biliniyordu.


Belki de, Hafız Esed’in ölümünden hemen sonra bir yönetim değişikliğine gitmektense, yönetimin ılımlı hale getirilmesinin temelinde de şimdi orada cirit atan derin güçlerin parmak izleri vardı. İçlerinde kök salan rejimin İslâmîleşmesi korkusu...


Burada varsayalım ki Türkiye’nin Müslüman Kardeşler eliyle Suriye’ye silah sevkıyatı yaptığı doğru! Peki, neden? Acaba bu kaosun ortasında Suriye konjonktüründe kendine yer açan PKK’nın, etkinsizleştirilmiş Suriye yönetiminin boşluğunda kontrolden çıkmış olması, Türkiye’yi teröre karşı böyle bir kontrol noktası oluşturma çabasına itmiş olabilir mi?


Birileri teröre yardım ve yataklık ederken Türkiye’nin eli armut mu toplasaydı yani? Türkiye, terörün burnunun dibinde yuvalanmasına seyirci mi kalacaktı?


* * *


Uçak düştü, lakin akılda sayısız soruların yanıtını arıyor durumdayız!


Emekli Tümgeneral Yaşar Demirbudak, geçen gün Cevizkabuğu programının konuğuydu. Askeri kesimin bildik ketumluğuyla, hiçbir şey söylemeden konuşan bir asker emeklisi. Ancak şu içinde bulunduğumuz durumu resmetmesi açısından çok anlamlı bir bilgi verdi. Dakikalar süren tutuk ve tedirgin konuşmasını dinlemeye değen samimi bir ifadeyle verdiği bir bilgi... Emekli Tümgeneral, “Kırk bir sene hep ABD hibesi uçaklara bindim! Asla sıfır bir uçağa binmedim” derken içim sızladı aniden. Neden bilmiyorum, ama tuhaf bir suçluluk duydum. Çok tesir etti bana emekli askerin ifadesi! Beni çok daha üzen yanı ise, her uçuş öncesinde bu uçaklara binerken kendilerinden imza alınması.


Şimdi düşürülen uçaktan elde kalan boş kask ve botları düşündükçe isyan edesi geliyor insanın! Hep kullanılmış elbise giymek zorunda kalmış bir besleme ezikliğiyle görev yapan bir asker, nasıl ve hangi onurla bu güçlere karşı mukavemet edebilir? Hibe uçağına bindiği bir ülkeye, ülkenin derin güçlerine hangi cesaretle kafa tutabilir? Böyle bir ülkede nasıl bağımsızlıktan söz edilebilir?


Çok utanıyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehtap Yılmaz Arşivi