İsmet İnönü, Atatürkün silah arkadaşı mıydı?
Hani, atalarımız; Bir adama kırk gün boyunca Deli derseniz, o adam delirir demişler ya... Ve bir de; Siz, adama Deli der, onu delirtir, dama çıkartır, sonra da Damda deli var diyerek, başlarsınız onu taşlamaya! demişler ya...
Aynen böyledir...
Adama 40 gün Deli deriz, onu delirtir ve sonunda dama çıkartır, sonra da Damda deli var deyip, başlarız taşlamaya... Yani, akıllı adamı delirten aslında bizizdir!..
Şimdi de, bunun tersini düşünelim... Adama Deli değil, Kahraman ve Önder diyelim... Ehh, kahramanı da dama çıkartacak halimiz yok ya... Onu da Köşklere çıkartalım...
Köşkteki adama da taş atılmaz ki... Atılsa atılsa, gülücük atılır!..
İşte, millet olarak yıllardır yaptığımız tam da budur...
Sevmediğimiz bir adam olduğunda onun için itibarsızlaştırma kampanyaları açar ve konuyu Deli demekle bırakmaz, Damda deli vara kadar götürürüz!..
Ama adam sevdiğimiz biri ise, onu da pohpohladıkça pohpohlar, kahraman yapar, önder yapar, yere-göğe sığdıramayız!..
Uzun lâfın kısası;
Kimini rezil ederiz,
Kimini de vezir!
İNÖNÜ, NEYİN ÖNDERİ?
Bu girizgâhtan sonra, gündemdeki bir tartışmaya gelmek istiyorum.
Efendim;
Önceki günkü Aydınlık gazetesinde manşetten verilen şöyle bir başlık vardı:
Siz İsmet İnönünün tırnağı olamazsınız!
Düğün değil, bayram değil; eniştem beni niye öptü? misali, bu başlığın nereden çıktığını merak ediyordum ki, manşetin spotunda izah etmişler:
AKP iktidarı; Kurtuluş Savaşı önderlerinden İsmet İnönünün adını, Uluslararası İlişkiler dersi müfredatından kaldırıyor... İsmet Paşanın adını ders kitaplarından silenlerin hedefinin Atatürk olduğunu söyleyen siyasetçi ve aydınlar, bu girişimle tarihin tahrif edilmek istendiğini söylediler.
Haber, özetle bu...
Aydınlık, sadece haberi vermekle kalmamış, haberini destekleyen görüşler de almış... Meselâ Demirel demiş ki; Bu kin milleti birleştirmez, ayrıştırır!..
CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan; Bir sonraki adım Atatürktür derken, eski CHP milletvekili Şahin Mengü de, İntihalden sabıkalı Bakandan farklı bir davranış beklenemez ifadeleri kullanmış!..
İsmet İnönünün torunu olan CHP milletvekili Gülsün Bilgehan da; Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçere şu soruları yöneltmiş;
Oy kaygıları ile ülke ve dünya tarihini değiştirmek mümkün mü?.. Şu Atatürk ve İnönü olmasa, öğrencilere tarihimizi nasıl anlatırdık acaba?
Lütfen dikkat...
Tüm bu haberler, görüşler ve eleştiriler, bir tek temele oturtuluyor:
İsmet İnönü, Atatürkün en yakın silâh arkadaşıdır!.. İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı önderlerindendir!
Mi acaba?..
İSMET AĞA... KAZIM AĞA!
Şahsen ben; Atatürk ve millî mücadele ile ilgili onlarca kitap okumuş biri olarak, İnönünün Atatürkün en yakın silâh arkadaşı olduğuna dair bir belgeye rastlayamadım!..
Hele de, Feridun Kandemirin kitaplarında anlatılan çiftlik olayından sonra!..
Herhalde duymuşsunuzdur.
İsmet İnönü, işgalden kurtuluş savaşı veren Kazım Karabekire der ki;
Bırak bu savaşı... Asla başarılı olamazsın!.. Savaşmak yerine, gel birer çiftlik alalım... Sen Kazım Ağa ol, ben İsmet Ağa!
İsmet İnönünün bu teklifine karşı, Kazım Karabekirin cevabı şu olmuştur:
Ülkemde tüten son baca sönünceye ve üzerine çıkacağım son taş buluncaya kadar Amerikan mandasını kabul etmeyecek ve hürriyet mücadelesi vereceğim!
Bunu aktardıktan sonra, şimdi de Adalet gazetesinin 8 Ağustos 1966 tarihli manşetinden söz etmek istiyorum.
ABD MANDASI İSTEDİ!
Kupürden de göreceğiniz gibi; bu tartışma 46 yıl önce de yapılmış... Gazetenin başlığı gayet net ve yorum gerektirmeyecek kadar açık;
Dün Amerikan mandalığı isteyen ve bugün Cumhuriyetin kurucusu olarak gösterilen Millî Şef İsmet İnönü, İstiklâl Harbinden nasıl kaçmıştı?
Meğer;
2002de ölen İnönünün damadı Metin Toker, o yıllarda çıkardığı Akis adlı derginin 11 Haziran 1966 tarihli sayısında, kayınpederinin 3 resmini yayınlamış, altına da şu resimaltını yazmış:
İsmet İnönü basın toplantısında konuşuyor... Cumhuriyetin kurucusu konuşuyor.
Adalet gazetesi, işte bu satırları aktarıp, arkasından soruyor:
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk değil; İnönü, öyle mi?.. Nasıl olur bu?.. Yıllarca Türk vatanı ve Türk milleti için çırpınan, büyük zaferler kazanan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyetin kurucusu değil de, İnönü ha?!?
Gazete; İnönünün, merhum Kazım Karabekir Paşaya yazdığı mektubun kupürünü de yayınlamış.
O mektupta; İsmet İnönü, Kazım Karabekire diyor ki;
Kurtuluş yolu mücadelede değil, yabancı yardımı sağlamakta. (...) Bugünkü siyasî vaziyete göre; Sivas Kongresinin, dört devlet temsilcisinden, Amerika mandasını istemesinin pek mühim bir fayda sağlayacağı ve mühim surette lehimize ağır bastıracağı teklif ve beyan olunur!
İnönü, bir teklifte daha bulunuyor Kazım Karabekire:
Elimizde biraz paramız var, gidelim Anadoluya, birer çiftlik alıp, hayatımızı devam ettirelim... Girişilecek mücadelenin bir netice vereceğini zannetmiyorum.
Enteresan olan şu ki;
İsmet İnönü ve o dönemin kalburüstü şahsiyetleri İstanbulda oturup, Amerikan mandasını isterlerken, Atatürk; en yakın ve samimi ideal arkadaşları ile birlikte Anadoludadır ve Erzurum Kongresinin kararlarını tesbit ve tatbikle, yani İstiklâl Savaşını başlatmakla meşguldür!..
Diyeceksiniz ki; tüm bunların Aydınlıkın haberi ile ilgisi ne?..
İlgisi şurada ki;
Aydınlıka görüş verenlerin iddia ettiği gibi, CHP; Cumhuriyeti kuran parti, İnönü de Cumhuriyetin kurucusu değildir!.. Millet, bu dolmalardan bıkmıştır!..
İNÖNÜ, NERELERDEYDİ?
Tüm bunlardan sonra;
Birisi, bana, Atatürk ile İsmet İnönünün yakın silah arkadaşları olduğuna dair bir belge göstersin!..
Atatürk ile İnönünün, cephede çekilmiş fotoğrafları, onların yakın silâh arkadaşı olduğunun delili değildir!..
Hani, hep İkinci İnönü Zaferinden söz edilir ya; birisi çıksın ve bana, bunun birincisinin nerede ve ne zaman olduğunu belgeleriyle anlatsın!..
Yok böyle bir savaş!..
Dolayısıyla, zafer de yok!..
Söyleyin Allah aşkına;
Atatürk, Samsuna çıkarken...
Atatürk Erzurumda, Kazım Karabekirle kongre toplarken!..
Atatürk, Sivas Kongresini yaparken, İnönü nerelerdeydi acaba?..
Aydınlık, şimdi kalkmış; Kurtuluş Savaşı önderlerinden diyor İsmet İnönü için!..
Söyleyin Allah aşkına;
Kurtuluş Savaşında hiç yer almayan adam, nasıl önder olur?..
O, MİLLETLE SAVAŞTI!
Millî Eğitim, bence son derece isabetli bir karar almış... Çünkü İsmet İnönünün adının geçmesi gereken yer Kurtuluş Savaşı değil, milletin inançlarıyla savaştır!..
İsmet İnönü denildi mi, akla ilk gelen kavram Millî Şefliktir, despotluktur ve dahi Kuran-ı Kerimin yasaklanması, ezanın Türkçe okutulmasıdır!..
Buyrun, iki örnek verelim:
Yıl 1944... Yani ülke yönetimine, tek başına CHPnin egemen olduğu yıllar!..
O yıllarda, Hazreti Muhammed adlı bir kitap çıkarılır piyasaya... Çıkarılır çıkarılmaz da, toplatma kararı verilir ve toplatılır!..
Oysa, kitapta; İslâmiyet ve Peygamberimiz hakkında bilgiler vardır.
Kitap toplatılınca, yayınevi ve yazar, İçişleri Bakanlığına, o günkü adıyla Dahiliye Vekâletine bir mektup gönderip, kitabın niye toplattırıldığını sorarlar...
Verilen cevap şudur:
Mektubunuzu aldım... Biz, her ne şekil ve surette olursa olsun; memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak, dinî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dinî bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz!
Bu resmî yazının altında kimin imzası var dersiniz?..
Vedat Nedim Törün!..
Vedat Nedim Tör; o yıllarda Matbuat Umum Müdürüdür!.. Yani, bugünkü adıyla Basın Yayın Genel Müdürü!..
Dahası da var!..
Yıl, 1945tir!.. Yani, iktidarda tek parti olan CHP vardır!..
O yıllarda, gençlere okutulan bir kitapta, aynen şu ifadeler vardır:
Tanrıların en sonuncusu, en verimlisi Muhammedin haber verdiği Tanrıdır... Bu Tanrının da, diğer ilkel tanrılara benzer tarafları vardır!
Ümit edelim ki; yarının dünyası; göklerden gelecek görünmez kuvvetlerle ve fizik ötesi fikirlerle beslenmesin!
Hemen kaynağını açıklayalım... Yukarıdaki satırlar Köy Enstitüleri Dergisinden alınmıştır!..
Dahası;
Millî Eğitim Basımevinde basılmıştır!..
Bana inanmayanlar, arşivlere gidip, bu derginin 1945 tarihli nüshasının 2. sayısına ve o sayının 304. sayfasına bakabilirler!..
MİLLET, ARTIK YEMİYOR!
Diyeceğim o ki;
İsmet İnönü isminin Uluslararası İlişkiler müfredatından çıkarılacak olması, doğru bir karardır.
Çünkü İnönü, Kurtuluş Savaşı önderlerinden biri olmadığı gibi, hiçbir şekilde Atatürkün yakın silâh arkadaşı da olmamıştır!..
Yıllar yılı, bize bu dolmaları yutturmaya çalıştılar, hiç olmazsa, bundan sonraki nesil gerçekleri okusun!..
Bırakın artık;
Despotlara Kahraman demeyi!..
Yıllar yılı; kendiniz çaldınız, kendiniz oynadınız... Ama millet oyununuza gelmedi!..
Vazgeçin artık oyundan!..
7 yaşındaki general!
Dün öğle saatlerinde ajanslardan geçen bir haberde;
Ergenekon dâvâsında tutuksuz yargılanan Emekli Org. Şener Eruygurun, mevcut rahatsızlığının ceza ehliyetini etkileyip etkilemediğinin tesbiti için Adlî Tıp Kurumuna yatırıldığı ve burada en fazla 3 hafta gözlem altında tutulacağı bildiriliyordu.
Eruygurun Adlî Tıpa götürülmesinin sebebi, avukatı Filiz Esenin iddialarıydı...
Çünkü, avukat Filiz Esen; son duruşmada müvekkilinin hiçbir şekilde ifade vermesinin mümkün olmadığını söylemişti... Eruygurdaki organik beyin sendromunun kalıcı olduğunu, her iki beyinde de hasar olduğu için iyileşme sağlanmadığını, demansın ilerlediğini ifade eden Esen, Şu anda 7 yaşında bir çocuk gibi. Okuma yazma bilmiyor diye konuşmuştu...
İşte bu sözler üzerine, Org. Şener Eruygur, 7 yaşında bir çocuk gibi olup olmadığının tesbiti için Adlî Tıpa yatırılmış!..
Haberlere göre;
Eşi Mukaddes Eruygur da bir çocuk gibi elinden tutmuş!..
Merak ettim; anne ve babasının ismini bile hatırlayamayan 7 yaşındaki Eruygur(!) acaba eşinin adını hatırlayabildi mi?..
Ve elinden tuttuğu kadını kim zannetti, ona nasıl hitap etti?..