İçeride katil solcu kalmadı ki, tahliye edilsin!
Tek kelimeyle el insaf!..
Gerçekten el insaf...
12 Eylül mahkûmlarının tahliye edilmeleri ile ilgili neler yazmadılar ki?..
Hele bakın şu yazdıklarına;
Katiller özel reformla serbest!..
Katilleri kurtarıyorlar!..
Eli kanlılara tahliye!..
Hiç mi vicdanınız sızlamadı?..
3. Yargı Paketi, katillere yaradı!
Ve dün...
Dün de CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan bir basın toplantısı düzenleyip, demiş ki;
Yargının geldiği durum itibariyle kim içeride, kim dışarıda?.. Yapılmamış sözde darbelerin sözde sanıkları, iktidarı eleştiren gazeteciler ve milletvekilleri, savaş isteyen iktidarın ordusunun savaş istemeyen generalleri içeride!.. Sivas ve Hizbullah canileri, Deniz Feneri sanıkları, Bahçelievler katliamcıları, Uluderenin hayalet sorumluları, 12 Eylül darbesinin planlayıcıları, işkenceci katiller ise dışarıdalar!.. Belki hâlâ Marmariste resim yapıyorlar!..
YA SOLCU KATİLLER?
İşte, tüm bunlar için El insaf diyorum ve soruyorum kendilerine; Sizlerde hiç mi vicdan yok ki, Bahçelievler katliamını dilinize doluyorsunuz da, neden Dev-Yolun, Dev-Solun, TİKKOnun, DHKP-Cnin ve PKKnın katliamlarını es geçiyorsunuz?
Efendim bu kadar gürültü koparılmasının sebebi şu: Malûm, 7 TİPlinin öldürülmesinden dolayı, kayıtlara Bahçelievler Katliamı olarak geçen olayın hükümlülerinden Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu, geçtiğimiz Salı günü, yani 10 Temmuzda tahliye edildiler...
Tahliye edildiler, çünkü;
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi 7 cinayet için 7 ayrı ceza değil, bir tek ceza verilmesine hükmetti...
Oysa;
Aynı Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi,
Bünyamin Adanalı hakkında 1978 tarihinde 7 kişiyi öldürme suçu sebebiyle 7 defa idam cezası vermişti.
İdam cezasının kaldırılması ile Adanalı hakkındaki ceza müebbet hapis cezasına dönüştürülmüştü...
İdam cezası kaldırıldıktan sonra, idama mahkûm olanlar Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaysa 10 yıl, adli suç ise 8 yıl yattıktan sonra serbest bırakılacaktı. Adanalı ve Osmanağaoğlu ise 7 defa ölüm cezasına çarptırıldıklarından, cezaları 7 defa 8 yıl hapis cezası, yani 56 yıl olarak hesaplanmıştı...
Bu cezaları ise 36 yılda infaz edilecekti. 647 sayılı Ceza İnfaz Yasası uyarınca cezaevinde geçirmeleri gereken süre 25 yıl olarak hesaplanmıştı...
Eski TCKya göre ise birden fazla suçtan alınan cezalardan biri uygulanacağından 56 yıl yerine 8 yıl hesaplanıyordu.
Mahkeme, lehte olduğu için eski ceza yasası hükümlerini dikkate aldı. Bu sebeple; 8 yıllık ceza, terör suçu kapsamında 10 yıl olarak uygulandı. Mahkeme de bu hesapla tahliye kararı verdi. Buna göre 14 yıldır cezaevinde bulunan Adanalı, 4 yıl fazladan yatmış oldu.
Olay budur...
Şimdi kalkıp, bu olay sebebiyle; Katiller özel reformla serbest demek; bir başka adaletsizlik, bir başka cinayet ve bir başka yargısız infazdır!..
Arkadaş, tahliye edilen bu adamlar 14 yıldır cezaevinde yatıyor muydu?..
Elbette yatıyordu!..
Peki, kıyak bunun neresinde?..
SOLCU KATİLLER DIŞARIDA!
Bir gazete demiş ki;
Katilleri kurtarıyorlar!
Farzedelim ki;
Ülkücü katilleri(!) bırakıyorlar!..
O zaman, şu soru sorulur:
Eli kanlı Ülkücü katilleri serbest bırakan mahkemeler, gözlerini kan bürümüş solcu katilleri niye bırakmıyor?..
Hele söyleyin;
Böyle bir soru sorulsa, acaba verilecek cevap nasıl olur?
Durun, ben söyleyeyim;
Mahkemeler çok istese de, solcu mahkûmları tahliye edemezler!..
Zira, içeride tahliye bekleyen bir tek solcu mahkûm yok!..
Onlar;
Çoktaaan çıktılar dışarı!..
Hem de, öyle 14 yıl filân değil, sadece 3 yıl yatıp çıktılar!
Şu işe bakın;
Solun eli kanlı katilleri sadece 3 yıl hapis yatıp çıkıyor ve hiç kimse bunlara Katilleri kurtarıyorlar demiyor ama Ülkücülere gelince topyekûn saldırı!
7 DEFA MI ASACAKSIN?
Tamam; elbette tıynetlerinin, zihniyetlerinin ve genlerinin gereğini yapacaklar da, adama sorarlar;
Bu, nasıl adalet anlayışıdır ki; bir adama, 7 cinayetten 7 ayrı idam veriyorsun!.. Eğer idam cezası yürürlükte olsaydı, ne yapacaktın yani?.. Adamı idam ettikten sonra, indirip, yeniden mi çekecektin darağacına?.. Sonra yine indirip, yağlı ilmeği yine mi geçirecektin boynuna?.. Öldürdüğün adamı, böyle böyle 7 defa mı sallandıracaktın darağacında?
Bunu yapamayacağına göre;
7 ayrı idam neyin nesi?..
Böyle saçmalık mı olur?..
HİKMET SAMİ TÜRKÜN SÖZLERİ
Bütün bunlardan sonra, sizlere bir hatırlatmada bulunmak istiyorum.
Tarih, 29 Ocak 2000...
Yer, Sarıyer Hakimevi.
Dönemin DSPli Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, veto edilen Af Kanununa destek istemek için medya yöneticileriyle yemekli toplantı yapıyor... Bu toplantıda, Affa taraftarım deyip, ekliyor:
Bir Adalet Bakanı olarak aftan yanayım... Zaten cezaevleri istiab haddini aştı... Yeni mahkûm ve tutuklular için cezaevlerinde yer kalmadı.. Elimizde cezaevi de kalmadı... Af çıkarıp, biraz rahatlamak istiyoruz.
Sonra da sözü, veto edilen Af Kanununa getiriyor.
Anlıyorum ki; affın önündeki en büyük engel, medyadaki yoğun eleştiriler... Sayın Bakan, bu eleştirilerin haksız olduğunu söyleyince, bir bayan meslektaş, Ama Sayın Bakanım, Haluk Kırcının durumu özel değil mi?.. Onun 7 defa idamı gerekmiyor muydu? diye soruyor...
Demek ki; Haluk Kırcı da affedileceği için karşı çıkmışlar affa.
Sayın Adalet Bakanı, bu gerekçeye karşı bir başka gerçeği dile getiriyor...
Belki de ilk defa söylüyordu bunu...
Diyor ki;
Tamam, Haluk Kırcı Bahçelievlerde 7 kişiyi katletti... Ve siz, onun 7 defa idam edilmesi gerektiğini savunuyorsunuz... Peki, Adil Şahin gerçeğini niye görmezden geliyorsunuz?.. Adil Şahin de; 146. Maddeden, yani anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak suçlamasıyla yargılandı ve idama mahkûm oldu.
Haluk Kırcının 7 kişiyi öldürdüğünden bahsediyorsunuz... Adil Şahin de, karakol basarak tam 8 eri katletmişti!..
Ama, ona bir idam cezası verildi!..
Sonra da 8 Nisan 1991deki şartlı tahliyeden yararlanıp, 3 yıl sonra dışarı çıktı!..
Evet; bu olay ilk defa açıklanıyordu kamuoyuna... Belki hiç kimse bilmiyordu ya da bilenlerin işine gelmiyordu.
Sadece bu örnek bile; Türkiyedeki zihniyet çarpıklığını ve bu arada hukuk anlayışını ortaya koymaya yeterliydi.
Düşünebiliyor musunuz;
Bir yanda 7 kişinin katili olduğu gerekçesiyle 7 defa idam edilmesi istenen Haluk Kırcı, öte yanda anayasayı cebren değiştirmeye çalışmakla suçlanan ve 8 eri katlettiği halde 1 defa idamla yargılanıp, şartlı tahliyeden yararlanan Adil Şahin!..
Bu mu adalet?..
Bu mu hukuk?..
Sayın Türk, işte bu örneği verip, şöyle bitiriyor bu konudaki sözünü:
Biz, eğrisiyle-doğrusuyla, geçmişte yaşananları unutup, bir dönemi kapatmak istiyoruz.
7 TİPLİ NİYE ÖNEMLİ?
Ülkücülerin tahliyesine yönelik saldırılar bir kampanyaya dönüşünce, işte bu olay geldi aklıma...
Düşünebiliyor musunuz;
Bugün 14 yıl hapis yatan Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlunun tahliye edilmesine ateş püskürenler, 8 eri katleden Adil Şahinin sadece 3 yıl yatıp çıkmasına hiç ses çıkarmamıştı iyi mi?..
Yiyeyim sizin objektifliğinizi!..
Sizi gidi ikiyüzlüler sizi!..
Hadi, maçanız sıkıyorsa, Adil Şahin olayını da yatırın masaya!..
Ama, yatıramazsınız!..
Çünkü, Adil Şahin denilen eli kanlı katil, 8 askeri katletmişti!.. Yani, onun da 8 ayrı idam cezası alması gerekiyordu... Ama, tek idam aldı, ve 3 yıl yatıp çıktı!..
Haluk Kırcı ve arkadaşları ise 7 TİPliyi öldürmekle suçlandılar ve 7şer defa idam cezası aldılar!..
Acaba niye?..
Benim aklıma şöyle bir ihtimal geliyor: 7 TİPli, 8 askerden çok daha değerlidir!
Mi acaba?..
Yoksa, öldürülen 7 kişinin TİPli olmalarından çok daha önemli bir özellikleri mi vardı?..
2005 yılının Mart ayında, Haluk Kırcının bir yakınından mektup almıştım.
Diyordu ki;
Bu ülkede herkes cezaevinden çıkar ama Haluk Kırcı ve Mehmet Ali Ağca biraz zor çıkar!..
Onlar hapislerde çürütülür.
Acaba niye?..
Niye hep Bahçelievler
Ve niye hep Haluk Kırcı,
Ya da, niye M. Ali Ağca?..
2005te bana mektup yazan Kırcının yakını diyordu ki;
Sayın Karakaya;
Soruların cevapları, sizin de bildiğiniz ve zaman zaman da kaleme aldığınız gibi, kendilerini Türkiyenin gerçek sahipleri(!) sanan, GİZLİ VE MESİHÇİ oluşumun SIRLARI içinde yer almaktadır!..
Şöyle düşünün;
Niçin 1970-1980 yılları arasında meydana gelen binlerce anarşik olayın içinde, UNUTTURULMAYAN iki olay sürekli ön plâna çıkarılmaktadır?!?
Bunlar, hepimizin bildiği gibi;
Abdi İpekçinin öldürülmesi ve Bahçelievler olaylarıdır!.. Sanıyorum, bu gerçek yukarıdaki iddiam konusunda size bir ipucu verecektir!..
Yani;
Haluk Kırcının bugün tasvip etmediği ve Keşke o acı yılları ülkem hiç yaşamasaydı diyerek değerlendirdiği olaylardan yalnızca biri olan Bahçelievlerde ölen gençlerden birisi; O AİLELERDEN BİRİNİN ÇOCUĞU olmasaydı; ne Haluk Kırcı cezaevinde olurdu, ne de siz o gerçekleri haykıran yazıları kaleme almak zorunda kalırdınız!..
Tıpkı Ümraniye, Adana Meslek Lisesi, Bayrampaşa, Ordu-Aybastı katliamlarında olduğu gibi unutulur, SOĞUK SAVAŞ HATIRASI olarak tarihin tozlu raflarına kaldırılırdı!!!
Şimdi anladınız mı, Bahçelievler Katliamının sürekli gündemde tutulmasının sebebini?..
Eğer o olayda O ailelerden birinin çocuğu da ölmüş olmasaydı, herhalde bu kampanyalara hiç gerek kalmazdı!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
Anketçilere rot-balans!
Hani, bir ölünün bedenini yıkanırken gören angutun birisi, hayretini şöyle dile getirmiş ya; Ağzı pamuk tıkalı!.. Burnu pamuk tıkalı!.. Poposu pamuk tıkalı!.. Nereden çıktı bunun canı?!?
Piyasada angut çok...
Bu angutlardan biri, bir anket yayınlamış: Halkın yüzde 73ü AK Partinin terörle mücadelesini başarısız buluyor!.. Kürt açılımını destekleyenlerin oranı sadece yüzde 24... Suriye krizinde AK Partiyi doğru yolda görenler yüzde 33te kalırken, yanlış yolda bulanların oranı yüzde 49larda... Ayrıca, Hükümet; yolsuzluk ve işsizlikle mücadelede sınıfta kalmış görünüyor!
Görüyorsunuz değil mi;
Anket tekerleklerine bakınca, Hükümetin başarılı olduğu bir tek konu yok...
Terörle mücadelede başarısız, Kürt açılımında başarısız, dış politikada başarısız, yolsuzlukla mücadelede başarısız!..
İyi ama, sormazlar mı bu anketörlere; Bu kadar başarısız olan bir Hükümetin şimdiye kadar iktidardan düşmesi gerekmez miydi?.. Oysa AK Parti 3 seçimdir, hem de oylarını yüzde 50lere çıkararak iktidara geliyor... O halde yanlışlık kimde?..
Bana öyle geliyor ki; anketin tekerlerine biraz hava basılmalı, bir de bunlara rot-balans ayarı yapılmalı!..
Zira, millete çarpa çarpa yamulduklarının farkında değiller!..