M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

“Kur’an Ayı”na Girerken

“Kur’an Ayı”na Girerken

Ramazan, Kur’an ayıdır.
Çünkü Kur’an, bu ayda indirildi.
O Kur’an ki, doğru yolun bütün delilleri onda.
O, Hakkı batıldan ayıran bir Kitap!
O, hidayet rehberi.
“İlk vahiy” Ramazan’la başladı.
“Arza-i Ahira” Ramazan’la bitti.
Bu nedenle Din’in başı da Kur’an, sonu da Kur’an!
Ramazan’la özdeşleşen “Oruç”u da Kur’an’dan (Bakara,183) alıyoruz…
İsmi farklı da olsa, gece namazı “teheccüd” den başka bir niteliği bulunmayan “teravih” namazını da Kur’an’dan (İsra,79) alıyoruz.
“Sadak-ı Fıtr”ımız da Kur’an’dan, “Zekat”ımız da Kur’an’dan!
Müslüman’ın hayatı zaten Kur’an’dan ibaret olmalı değil mi?
Lakin, Ramazan denince günümüz insanının zihnine çağrıştıran başka şeyler var!
Birkaç gün önce bir televizyon programında şahit olmuştum.
Bir bayan akademisyen, Allah’ın insanlara ikramından, lütfettiği nimetlerden söz ediyordu.
Kur’an ayetleri okuyarak sürdürdüğü konuşmasında, varlıklar aleminden somut örnekler vererek çarpıcı analizler yapmaktaydı.
Önünde de Kur’an-ı Kerim vardı.

Program sunucusunun dikkatini çekmiş olmalı ki, konuşmacıdan müsaade isteyerek önündeki Kur’an’ı aldı.
Ekrana doğru tutarak seyircilerin görmesi için Kur’an sayfalarını çevirmeye başladı.
İnanır mısınız, her çevirdiği sayfa notlarla doluydu.

Meal kısmının altları tamamen çizilmiş, yan taraflarına, önüne ve arkasına notlar düşülmüş ve hatta yapışkan kağıtlarla sayfalar etiketlenmiş bir Kur’an!
Anlaşılan o ki, Kur’an’ın okunmadık, incelenmedik, üzerinde düşünülüp notlar alınmadık hiçbir ayeti kalmamış!
Açıkçası imrendim.

Hatta kendi hesabıma konuşmacıyı kıskandım ve kendi kendime hayıflandım.
Hani Rasulüllah da (s.a.v) buyurmuşlardı ya:
“Hiç kimseye gıpta edilmez, ancak şu iki kişi müstesna” deyip bunları şöyle sıralamıştı:
“Gıpta edilenlerden biri, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolda sarf eden zengin, diğeri de Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmetle amel edip hükmeden ve bunu başkasına da öğreten ilim ve hikmet sahibi bilgin.”(Buhari, İlim,15).
İşte, Kur’an böyle okunmalı dedim, aşkolsun!.
Öğrencilerin dersi geçmek için kitapların altını defalarca çizip not çıkarmaları gibi…
Akılda kalması için çok önemli yerleri özet yapmaları gibi..
Kur’an bundan daha da önem verilmesi gereken bir Kitap değil mi?
Bu Ramazan’da yine “mukabele”ler dinleyecek, hatimler ineceğiz.
Ama eminim, o akademisyen bayan kardeşimizi gibi, bundan sonra okuduğumuz Kur’an ayetlerinin altı çizilecek.
Surelerin özetleri çıkarılacak!
Böyle duyarlı ve şuurlu gençlerimiz var elhamdülillah.
İndiğimiz hatimlerin sadece metnini değil, meal ve tefsirini de hatmedeceğiz inşallah.
Tuttuğumuz oruç, kıldığımız namaz, verdiğimiz zekat ve sadakalar o zaman daha bir anlam kazanacak!
Buhârî'de Abdullah b. Mes'ud (r.a)’ın şöyle dediği nakledilir:
“Allah Resûlü bana
'Kur'ân oku' dedi.
'Kur'ân sana indirilmişken onu yine sana mı okuyayım' dedim. O;
'Onu başkasından dinlemeyi severim' buyurdu.
O'na Nisâ sûresinden: 'Her ümmetten birer şahit getirip bunlara karşı da seni şahit getireceğimiz zaman halleri nice olur?' (Nisâ, 4/41) ayetine varıncaya kadar okudum. Bu sefer bana;
'Bu kadarı yeter' dedi.
Ona dönüp baktığımda gözlerinden yaşlar boşanıyordu.”
Ramazan’ınız Kur’an olsun.
İki dünyanız da Kur’an’ın nuruyla aydınlansın!

www.twitter.com/parlakturk

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi