Kürt faşizmi
Gırtlağına kadar faşizme boğulmuş varlıklara bile Faşist denilince zorlarına gidiyor. Tıpkı hayat kadınlarının kendi sıfatlarıyla küfretmeleri, ateistlerin, Allahsız sıfatını, bir hakaret olarak kabul etmeleri gibi...
Kemalizm rehabilitasyon merkezinde, sisteme uyumlu hale getirilmiş Kürt faşistlerinin, faşizme yönelik tuhaf inkar refleksleri de aynen böyle! Kendi sıfatlarını bir hakaret olarak kabul ediyorlar. Bir saldırı eşiği...
Oysa inkâr edip düşman kesildikleri faşizm, tüm saldırı ve savunma biçimlerinin ruhuna işlemiş bir Kırmızı Leke (The Scarlet Letter) gibi... Kürt faşistleri, Türk faşistlere ateş püskürürken, bire bir faşizm kokan cümleler sarf edip faşizmin kokuşmuş dibini boyluyorlar yani!
Hem de usül devlet modeli! Kemalizmin rehabilitasyon ünitelerinden çıkma! TSE patentli... Şarkı bile uyarladım bu kesim için!
(Keee ma liiiz miiin bir çiftliği vaaar/Çiiift liii ğiiin deee Kürt Faşistleriii vaaar)
Bize göre Faşizm, İslam dininin de yasakladığı, yüz kızartıcı bir insanlık suçudur! Hangi toplumsal rengin elinde araçsallaştırılırsa araçsallaştırılsın fark etmez! Onu sahiplenen kafa yapılarını kubur çukuruna çeker! Biz de ucunda ölüm dahi olsa, o ağızla konuşanların ağzına rögar kapağı kapatır işimize bakarız!
İşlerine gelirse!
Aslında kendi ideolojik tarafları her ne olursa olsun bireyler, toplum içerisinde var olan ve evrensel değerlerle çelişen konumlarını içten içe olumsuzluyorlar.
(Sağ duyu: Bu tiplere şefkatle yaklaşmak lazım, çocukluklarına inmek lazım...
Sol duyu: Oğlum bak giiit demek ve en azından yanından kovmak lazım...)
Bu tiplerden dindarlar içerisinde yok mu peki? Akredite olabilmek için eşinin başörtüsünü açtırtıp sisteme uyumlu hale gelen vesayetin evcil Müslümanları var! Akifin deyimiyle bir tutam ot fazla olsun yutmak için feda edemeyecekleri dünyevi, uhrevi değeri olmayan tasmalı muhafazakârlar var!
Var, çok var... Hem de 28 Şubatla boğulmuş Müslüman mahallesine ferah bir pencere gibi açılan şu AK Parti iktidarı döneminde dahi var! Muhafazakâr kimlikte ve muhafazakârlarla, bilhassa başörtülülerle görünmekten şeytandan kaçar gibi kaçan ve tuhaf ama hâlâ kendini adamdan sayan sürüyle dindar var! Öteki mahalleden aferin almak için yalakalık yapan, kırk takla atan...
Her kesimin yanında onlardanmış gibi görünmeye çalışan binbir suratlar! Aşağılık kompleksle tutuşmaktan bireysel kimlikleri erimiş likit Müslümanlar
Her neyse... Peki, şu mübarek günlerde bu güruhtan biri olmamak için sizce ne yapmak lazım?
Allaha sığınmak tabii ki... Fatihanın son ayetiyle... Herkesin korunma yöntemi kendine...
İYİ BİR ŞEY!
Yusuf Ziya Cömert, Yenişafak Gazetesi denilince ilk aklıma gelen isimdi. Ne bileyim... Yenişafakın omuriliği hatta meşhur Temel ağzıyla kılçığı gibi... Yenişafakı teslim alan el de başarılı bir gazeteci İbrahim Karagül! Hayırlı olsun! Yine de tuhaf bir hüzün kapladı içimi...
Yenişafakın, Yusuf Ziya Cömerti kalp ameliyatı sonrası o hüzünlü yazıyı yazacak terk ediş noktasına getirmemiş olmasını dilerdim. Yirmi yıllık bir kurucu yöneticiye hem de! Onca meşakkatli dönemde yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişken... Neyse... Kısmette kaybetmek varmış Yenişafak için, yazık...
Şimdi Starda çalışacakmış! Voltranı oluşturmak için başat bir unsura ihtiyaç vardı! Star bir birikimi sahiplenerek iyi bir şey yapmış! Hayırlı olsun!