Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yürek Mektuplar

Yürek Mektuplar

Ayla Terzioğlu;
“18. yaşımı yeni dolduracağım, gayet normal bir lise öğrecisi sayılırım. Babam Türk, annem Alman ve hayatımın 14,5 yılını Almanya’da geçirdim. çok farklı bakış açılarına tanık oldum...
“Kadınlara ‘erkekçe’ öneriler” başlıklı yazınıza teşekkür için bu maili yazıyorum. öncelikle de size teşekkür etmem lazım! çünkü ben, bu konuda hep sıkıntı yaşardım (aslında sıkıntı doğru kelime değil ama... böyle idare edelim).
“Size birkaç örnek vereyim: ‘Ayla, ya çok güzel saçların var, niye farklı bir şekil vermiyorsun?.. Aman Ayla, niye sadece bol ve erkeksi kıyafetler giyiyorsun?.. Vücut hatlarını belirginleştiren kıyafetler giysene…’Yüzüne makyaj yapsana... Bari gözlerine bir kalem sür…’
“Buna benzer önerilerle çok karşılaştım. Her seferinde de sinirlerim bozuldu, canım sıkıldı. İnsanın süslenmenin ötesinde düşünecekleri ve yapacakları olmalı. Süslensem ne olacak? Kendimi gösterişli bir etekle veya bir ton makyajla daha iyi hissetmiyorum ki! Ama bu ülkedeki kadınlar/kızlar bu konuda sanki büyülenmiş! Ne desem bir işe yaramıyor...
“Şu an bir kız lisesinde okuyorum. Bizim kızlar çok ama çok süsleniyorlar (ona karşı değilim zaten). çıkış saatinde herkes makyaj tazelemek için lavaboya koşuyor. Yazınıza cevap yazan hanıma (ismini hatırlamıyorum) bunları da örnek gösterin. Gerçi cevabınız içimi çok rahatlattı.
“Süslemeler, makyaj, topuklu ayakkabı vs. vs. Hepsi medyanın ve kapitalist sistemin dayatması. Kişiliğimizi yok ediyorlar. Din, Allah ve İbadet söz konusu olunca hep "daha çağdaş olmalıyız!" sesleri duyuyorum. Dinden başka daha çağdaş bir şey görmedim ben! Her çağı kucaklayan başka bir şey var mı?
“Neredeyse dünyayı gezdim, Türk kadınları kadar süslenmeye meraklı kadın görmedim. Kapalı açık fark etmiyor bu konuda.
“Kendi adıma konuşuyorum, kadınlarımız alınmasın... Birde bir şeyi açıklığa kavuşturmam lazım: Süslenmemek, üst-baş dağınık gezmek anlamında değildir. Bakımlı olmak başka, ‘süslü’ olmak başkadır.
“NOT: Umarım çok bozuk bir Türkçe ile yazmadım. Yazdıysam bile kusura bakmayın, ancak bu kadarını becerebiliyorum.”
* Bravo Ayla! Duygu ve düşüncelerini gayet güzel ifade ettin. Türkiye’de doğup büyüyen bazı çocuklarımız bile Türkçeye senin kadar hâkim değil. Kaldı ki, anne Almanmış. Doğrusu bravo!
Bu konuyu izninizle artık kapatmak istiyorum. “Kadınlara ‘erkekçe’ öneriler” başlıklı yazıma kadınlardan ve erkeklerden olumlu olumsuz öyle çok tepki geldi ki, bir yazı neredeyse hayatımı değiştirecek. Sanırım “yasak” konulardan birine girmiş oldum. “Kırmızı çizgi”yi geçtim. Ama farklı bir yaklaşıma da kapı açmış oldum. Bundan ötesini bence kadınlar kendi aralarında tartışmalıdırlar.
Doğrusu isterseniz, beni rahatsız eden aşırı makyajlı, aşırı süslü, aşırı dekolte kadınlar değil, beni asıl rahatsız eden “tesettürlü” kimi kadınlarımızın aşırı süslenerek sokağa çıkmaları.
Elbette beni alakadar etmez. Ancak tesettür dikkat çekmemenin aracıdır. Makyaj ise dikkat çekmek için yapılır, yüksek topuklu ayakkabı dikkat çekmek için giyilir. Yani bu iki tavır bir birine zıttır. Biri samimi değildir.
Ayrıca “tesettürlü kadın” imajının git gide zedelendiğini, “tesettür” kavramının yaralandığını düşünüyorum.
“Tesettürlü” bazı bayanların “tesettür” kadar “belirleyici” olmayan ama tesettürden daha önemli ve öncelikli bazı ibadetleri (namaz gibi) aksatmaları, “Tesettür moda olduğu için yaygınlaşıyor” şeklindeki ithamlarla “Mahalle (aile-çevre) baskısı yüzünden örtünüyorlar” şeklindeki itirazlara hak kazandırıyor.
“Bizim mahalle”deki hataların üstünü örtmek yerine, varlığını kabul edip yüzleşmeyi ve hesaplaşmayı göze alabilmeliyiz.

Dilek Avcı/ Malatya;
“Mimarım. “Kadınlara ‘erkekçe’ öneriler” başlıklı yazınız için teşekkür etmek istedim. İşlediğiniz konuları her zaman ilgiyle takip ediyoruz. Ancak bu yazınızı biz kadınlara ayırmanız beni ziyadesiyle mutlu etti.
“çağdaş yaşam adı altında bize dayatılan yaşam tarzına isyan edenlerdenim. Bizi tuzağa düşürdüklerini ve sırtımızdan kazandıklarını düşünüyorum. Bunları çok güzel anlattınız. Kapitalist düzenin aldatmacaları bizi hem yordu, hem incitti. Dindar kadınlarımız da maalesef bu oyunun figüranları oldular.
“Kimlik ve kişilik böyle kazanılmaz. Belirleyiciliği salt başörtüsüne ihale etmek kendimizi kandırmanın ötesinde anlam taşımaz. Dindarsak duruşumuzla, seçimimizle, ciddiyetimizle ve yaşam biçimimizle dindar olmalıyız. Hak ve özgürlüklerimizi yanlış yerlerde arıyoruz. Kadına en yüce yeri veren İslâm'ın sadece birkaç kuralına uyup diğerlerini çiğnemek İslâmi hassasiyetle örtüşmüyor.
“Lütfen bu konuyu biraz daha derinleştirin. Güncel hayattan farklı örneklerle zenginleştirin. Böyle konuların işlenmesine çok ihtiyacımız var.
* Farkındayım Dilek Hanım. Yazarlarımız (kadın yazarlarımız dâhil) AKP kapanır mı kapanmaz mı, ABD İran’a saldırır mı, saldırmaz mı gibi büyük meseleler yazmaktan, bir anlamda vatan kurtarmaktan fırsat bulup bu konulara giremedikleri için bu tür konular bana kalıyor.
Desteğinizle devam edeceğim inşallah.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi