Önce kendime söylüyorum...
En başta, toplumu provoke edenlere aldırmamalısın. Yanlış anlaşılmalara, karalama ve saldırılara rağmen yoluna devam etmelisin. Çünkü yolun yanlış değil.
Bu büyük millete, ila-yı kelimetullah davasına hizmet etmek istiyorsun. Bunun için her insanın gönlünü fethe çalışıyorsun. İnsanları, insanımızı seviyorsun ve milletimizin yücelmesini gönülden arzu ediyorsun. O halde yılma, bıkkınlık, tembellik gösterme...
Ancak unutmamalısın ki, hırsların ve beklentilerin, temiz düşüncelere, ülkeye ve topluma samimi hizmet niyetlerine düşürdüğü gölgeler var. Mütedeyyin insanlara, dava adamı olduklarını söyleyenlerin isimlerine düşürdüğü gölgeler... Güven sarsıcı, kaygı uyandırıcı gölgeler...
Kalbini ayar et. Makam mansıp deme. "Tecrübem, birikimim.." diye söze başlama. Takım ruhuna inan. "Ben, ben.." deyip öne çıkma. Bu millete hizmet eden herkesi takdir et. Ayırt etmeden onlara sahip çık. O insanlara ve birlikte yürüdüğün arkadaşlarına toz kondurma. Hatta huy edin de, onları her fırsatta meth ü sena et. Kimsenin noksanlarını görüp büyütme. Herkeste tenkit edilecek bir taraf arayıp, onları söyleyip durma. Noksanları, yanlışları büyütüp kardeşliği, dayanışmayı sarsma.
Herkesle çalışmayı öğren. Her kabiliyetten istifade et. İlla kendi kafana uyan, kendi gönlündekileri sana tekrarlayıp söyleyenleri dinleme. Herkesin konumuna saygılı ol. Paylaşmayı bil. Hep kendi dediğinin olmasına kilitlenme. İnsanların düşüncelerine, fikirlerine ipotek koyma. İnsana değer vermek bir yüceliktir. Bildikleri sahada, kabiliyetli oldukları sahada, insanlardan istifade etmek, onların hür iradeli, hür akıllı olmalarına bağlıdır. Allah'ın eşref-i mahlûkat diyerek değer verdiğine, sen de değer ver. Üstelik birey böyle gelişir. Böyle çiçek açar ve meyve verir. Demokrasinin, insan haklarının özü de budur.
Vicdanını dinle. Vicdan devrede ise bakışların insaflı olur. Adalet, şefkat ve merhamet, insafın kardeşleridir. Kendi fanusundan çık ve başka dünyalara, başka ufuklara açıl. Bulunduğun makamı, konumu kendine problem yapma. Ağabeyliğe, büyüklüğe, birikime takılıp kalma. Alt üst demeden, kardeşlik ve sevgi atmosferlerinde, kendini erit, nefsini bitir, tüket. Hiç kıskanmadan, hiç haset etmeden, yüzünü bile ekşitmeden, üst kattan alt kata inebilme yiğitliğini göster. Tahkir de edilmiş olabilirsin. Teşekkür beklerken, "geç şuraya" da denebilir. Hafife de alınmış olabilirsin, katlanman lazım. Daha önce ne dedin: Sabret, affet, hakkını helal et.. aldırma geç git, yoluna devam et...
Halis olmanın mücadelesinden yılma, vazgeçme. Davan körük gibidir, layık olmayanı, halis olmayanı, cürufu zaten siler süpürür atar. Lakin dostlarını gıptaya sevk etme. Şova, çalıma, hava atmaya kalkma. Katırcıların katırlarını da, boşboğazlık edip ürkütme. "Ben", "biz" deme. "Yaptık", "ettik" diye konuşma. Yok yere hasımlar edinme... Sevinçle, hüznü beraber yaşa. Ama ne sevinçten sarhoş ol, ne de hüznün karanlığından kork. Kendini başkalarından üstün görme. Kibre kapılma. Aslını unutma. Dön bir geldiğin yere bak. Hiç bu konumda olmayı umar mıydın? Hatırla ve kendin ol... İnsanın huzuru, insanlardan bir insan olmaktan geçer. Derinlik, Rabb'inle baş başa kaldığında olur. Derinsen bile (onu da nasıl bileceğiz?) sığ görün. Önemli olan, dünyaya tenezzül etmeyip, beklentisiz kalmaktır. Yaptığın işler hep Allah'ın rızasına endeksli olsun. Hayır, iyilik yaptıysan denize at. Balık bilmezse, Hâlik bilir. Kötülüğe, kötülükle mukabele etme. Mukabele-i bil misilden kaçın. Kötülükleri iyilikle sav.
Arkadaşlarını sev, sena et, faziletlerini anlat. Gerçek dost kazanmak zor, kaybetmek ise kolaydır. Seni gördüğünde insanlar, yüzlerinde tebessüm olsun. Unutma, "bâkî kalan bu kubbede, hoş bir sada imiş..." ve "Kimseye bâkî değil, mülk ü devlet, sim ü zer... Bir harab olmuş gönül tamir etmektir, hüner..."
(12 yıl önce 2 Mart 2000'de Zaman'da yayımlanan "Kendime söylüyorum" başlıklı yazımda küçük değişiklikler yaptım.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.