İki Gazete İki Sofra
İki gazete... Birincisi: Pazar günleri birkaç ekle birlikte 100 sayfadan fazla... Bünyesinde on binlerce personel çalışıyor. İdarehanesi ve matbaası dev bir binada... Milyar dolarlık bir sermayesi var... İcabında bir haber için uçak kiralıyor, muhabirler, fotoğrafçılar gönderiyor...
İkinci gazete: Tabloid boyda sadece dört sayfa. Üç odalı bir yerde hazırlanıyor. Cirmi küçük, sermayesi küçük...
Birinci gazete küfre ve nifaka hizmet ediyor. Dolaylı şekilde hep İslam'a çatıyor. İğrenç mühtencen resimler basıyor. Günahların ve azgınlıkların artmasına hizmet ediyor. Yayınladıklarının çoğu fasa fiso, mâlâyâni hiçbir işe yaramaz şeyler. Ülkeye, halka, devlete beş paralık yararı yok.
İkinci gazete, İslam'a ve Türkiyeye hizmet ediyor. Doğru, iyi, güzel yazılar, resimler basıyor. İyilikleri destekliyor, kötülükleri köstekliyor.
Şimdi soruyorum: Hangi gazete hayırlıdır? Elbette dört sayfalık o küçük ve cılız gazete.
Hangi gazete daha büyüktür?.. Birincisi madde, hacim, etki itibarıyla büyüktür ama asıl olumlu büyüklük o lahana yaprağı gibi küçük gazetededir.
İkinci konuya geçelim... İki sofra...Birinci sofra lüks ve ihtişamlı bir ziyafet sofrasıdır. Yirmi çeşit ordövr, peynirler, zeytinler, reçeller, sucuklar, salamlar, söğüşler, zeytinyağlı soğuk yemekler, dolmalar, salatalar, cacıklar, börekler, turşular... Nefis bir çorba, önünüze konduğu vakit üzerine bir kaşık krema dökülüyor... Onun ardından pastırmalı yumurta, ana yemek, kocaman bir et parçası, yanında garnitürler, ayrıca börekler, pilavlar, baklalı enginar... On çeşit tatlı, istediğini seç ye... Dondurmalar, meyveler... Çay ve kahve...
Bu sofranın birkaç büyük kusuru var. Haram ve şüpheli parayla hazırlanmış... Riba parası, rüşvet, hortumlama, alavere dalavere, haram komisyonlar... Etleri şüpheli, domuz karışmış olabilir... Tavuklar islamî usule göre kesilmemiş ve içi boşaltılmadan sıcak suya atılarak murdar edilmiş... Bu sofranın en büyük kusuru israflı bir sofra olmasıdır.
İkinci sofra: Tarhana çorbası, nohutlu ve garnitürlü bulgur pilavı, salata, soğuk erik kompostosu... Bunlar çok acıkmış bir kimseyi doyurmayabilir. Doymak için bol bol ekmek yemek lazım...
Bu sofranın fazileti şu: Çok helal ve tayyip para ile hazırlanmış. Haram bir şey yok. İsraf da yok...
Yine soruyorum? Bu iki sofradan hangisi hayırlıdır? Elbette ikincisi.
Biz Müslümanlar gazete olarak yukarıda anlattığım küçük gazeteyi, sofra olarak da ikinci mütevazı sofrayı tercih etmeliyiz.
Zehri teneke kupa içinde sunmazlar...
Birinci lüks sofranın bütün malzemesi helal parayla alınmış olsa bile israf, aşırı tüketim, gösteriş, şatafat yüzünden harama girer.
Birileri ne yapacak?.. İsraflı, lüks, şatafatlı, muhteşem, gösterişli sofralar, gerekenden fazla iftariyelik, yemek, tatlı... Keten sofra örtüleri ve peçeteler... Gümüş kaplı çatal kaşık bıçak... Kilosu 40-50 liralık tatlılar... Dondurmalar en pahalısından... Bütün bunlar nedir? İsraftır israf. İsraf nedir? Haramdır, büyük günahtır. Kur'anda Allah müsrifler (israf yapanlar) için onlar şeytanın kardeşleridir diyor.
Arakan'da Müslümanlar kan kusuyor... Suriye'de Müslümanlar tavuk gibi boğazlanıyor... İslam dünyası facialar kumkuması... Zulüm, esaret, zillet, rezalet... Kıyım, açlık, sefalet...
Bazılarımız ne yapıyor?... Efendim bu ne nefis yoğurt!... Keh keh keh... Ballıkaya yaylasından özel getirttim efendim... Aaa bu ne güzel hurma, ömrümde böylesini yememiştim!.. Kih kih kih... İsrail hurmasıdır mîrim... Bu pilavın pirinci nedir?... Hah hah hah... Amberbû pirincidir... Kazım bey bu tatlının yağı ne yağı?... Hoh hoh hoh... Şam ve çam fıstığı yağından yapılmıştır sultanım, yiyin bol bol, şifa olsun...
Yemekler neş'e içinde yenir... Sünnete aykırı olarak çatlayıncaya patlayıncaya kadar yedi mide ile yenir... Kerahat vaktinde paldır küldür akşam namazı kılınır... Sonra gelsin o nefis çaylar, o köpüklü kahveler...
Bu esnada Arakan Müslümanları, Suriye Müslümanları, Gazze Müslümanları ezilmekte, öldürülmektedir...
Bazılarımızın sofraları pek zengindir ama vicdanları pek fakir...
* (İkinci yazı)
Riyâkarlar, iki yüzlüler
Kendi karısına kızına laf atılsa, sarkıntılık yapılsa, çılgına döner. Cinayet işler... Lâkin kendisi başkalarının karılarına, kızlarına, bacılarına sulanır... Bu ne dengesiz adamdır?
İslâm dininde ve ahlâkında bütün kadınlar annedir, teyzedir, kız çocuğudur, kız kardeştir... Müslüman, namahrem hiçbir kadına şehvetle bakmamalıdır. Kendi karısı kızı çok muhterem, adeta kutsal, başkalarınınki orta malı. Bu zihniyete sahip kimse Müslüman değil, hayvandır.
İslâmın kadını alçalttığı, ezdiği büyük bir yalandır, iftiradır, bührandır.
Çağdaş Türkiye'de kadına en büyük hakareti, birtakım bedbahtlara T.C'li resmî fuhuş vesikâları verenler yapmaktadır.
Tesettüre, başörtüsüne, çarşafa ateş püsküren dinsiz çağdaşlar devletin genelev izni vermesine, oralarda vesikalı fahişe/sermaye çalıştırılmasına, bu işten KDV ve vergi alınmasına, bu hânelerin kapısında polis bekletilmesine niçin karşı çıkmıyorlar?
Müslüman politikacıları, kadın hakları ve haysiyeti konusunda böyle korkunç bir ayıba sessiz kaldıkları için protesto ediyorum.
Adliye binalarına başörtülü avukatları sokmayan baroları da kınıyorum.
Çağdaşlar, laikler, dinden kopmuşlar kadın konusunda korkunç bir ikiyüzlülük, riyâkarlık, Makyavelizm sergiliyor.
Gazetelerde, tv'lerde çıplak şehevî kadın resimlerinin basılması, kadınlığa yapılacak en büyük hakarettir.
Tesettür sadece İslam'a özel bir emir değildir. Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta da tesettür vardır.
Müslümanlar, tesettürlü avukatları mahkeme salonlarına almayan baroları nefretle protesto etmelidir.
Avukat, öğretmen, doktor, memure bütün çalışan Müslüman kadınlar işlerini tesettür kıyafeti ile yapabilmelidir.
İsveç'te başı sımsıkı örtülü Müslüman kadın polis olabiliyor da Türkiye'de niçin olamıyor?
Müslüman kadınların bir kısmı şeytanî tesettürden Şer'î tesettüre geçmelidir.
Tesettür bezirganlığa âlet edilmemelidir.
İslamî ve şer'î tesettür iki ateş, örs ile çekiç arasında kalmıştır. Bir tarafta agresif dinsizler, öbür tarafta sözde İslamcılar.
Erkeklerin dikkatini, çıplak kadınlardan daha fazla çeken tesettürlülerin en uygun ve şefkatli şekilde uyarılması gerekir.
İcazetli ulema, fukaha ve meşayih bu konuda Müslüman halkı uyaran, aydınlatan., bilgilendiren bir beyanname yayınlamalıdır.