Arakan Müslümanları Diri Diri Yakılırken
İslam ve Müslüman karşıtı çevreler Arakan Müslümanlarına yapılan katliamı yalan ve şişirme göstermeye çalışıyor. Halbuki, yıllardan beri, Birleşmiş Milletler Teşkilatı, dünyada en fazla zulme ve haksızlığa uğrayan Müslümanların Arakan Müslümanları olduğuna dair raporlar yayınlamaktadır.
Dünyanın her hangi bir yerinde bir Yahudinin burnu kanasa büyük gürültü ve yaygara kopartan İslam düşmanları, Türkiye Müslümanlarının Arakan'daki kardeşleriyle ilgilenmesinden, onlara acımasından bile rahatsız oluyor.
Dünyanın nice ülkesinde Müslüman azınlık veya çoğunluklara zulm edilmektedir ama en büyük zulme uğrayanlar Arakan Müslümanlarıdır.
Paramparça olmuş Türkiye Müslümanlarının büyük ve ciddî bir bilgi bankaları olmadığı için bu gibi facialardan zamanında ve yeteri kadar haberleri olmuyor.
Hilafet müessesi var olmuş olsaydı bu gibi zulümlere karşı etkili tepkiler verilebilirdi.
Arakan'da din kardeşlerimiz diri diri yakılırken Türkiye'de bazı Müslümanlar ne yapıyor?.. Lüks iftardan lüks iftara koşuyor...
Lüks umreler yapıyor...
Cemaat ve tarikat holiganlığı yapıyor...
Dünyada millî devletlerin sınırları olabilir ama İslam kardeşliğinin sınırı olmaz. Hangi ülkede yaşıyorsa, hangi dili konuşuyorsa, hangi ırka mensupsa Müslümanlar kardeştir. Yaşayış tarzları, örfleri, adetleri, kültürleri farklı da olsa kardeştir.
Suriye'de zalim Nuseyrî rejimi tarafından vahşice öldürülen ve ezilen Müslüman kardeşlerimiz için yaptıklarımız yeterli midir? Kesinlikle değildir.
Arakan Müslümanları için ağlayabilmemiz, onlar için feryat edebilmemiz ve oraya kadar yardım elimizi uzatabilmemiz için gereken ilk şart Ümmet şuuruna sahip olmaktır. Müslümanlarda Ümmet şuuru yoksa işte böyle teker teker, parça parça ezilir ve öldürülürler.
On altınca asırda, Sumatra'nın bir bölümündeki Aceh sultanlığı Portekizlilere karşı Osmanlı halifesinden yardım istediği zaman, Devlet-i Aliyye Kızıldeniz'de bir donanma hazırlayıp göndererek o uzak Müslümanlara yardım etmişti.
Arakan Müslümanlarına yardımdan geçtim, hâlâ başörtülü kadın ve kızlarımızın haklarını bile yüzde yüz koruyamıyoruz. En son İstanbul'da büyük bir market, Kızılay namına çalışacak başörtülü kadını kapı dışarı etti.
İslam dünyası çok zengindir. Sadece petrol gelirleriyle bile muazzam hizmetler edilebilir ama bizde para kadar ilim, irfan, ahlak, fazilet, vicdan, himmet, gayret, hamiyet, mürüvvet yok.
Arakan'da, Suriye'de, başka yerlerde öldürülen, yakılan, gözleri oyulan, ezilen, sürünen kardeşlerimiz için yapabileceğimiz en kolay şey, onların acıları karşısında biraz olsun iştahımızın kesilmesidir.
Acaba bu ucuz ve kolay şeyi yapabiliyor muyuz?
* (İkinci yazı)
Mülk Allahın Emanetidir
Türkiye kime kalacak?.. Türkiye kimin olacak?... Aman Türkiye'yi ötekilere kaptırmayalım!.. Türkiye ilelebed hep bizim olsun!.. Hakimiyetimiz ebedî olsun...
Be mübarekler, siz bilmiyor musunuz ki, mülk Allah'ındır, dilediğine verir, dilediğinden alır...
Türkiye M. Kemal'e kaldı mı?
Millî Şef İsmet'e kaldı mı?
Adnan beye kaldı mı?
Irak Saddam'a kaldı mı?.. Mısır Mubarek'e kaldı mı?.. Libya Kaddafi'ye kaldı mı?
Emanetçi malikler gelirler giderler...
Kimi izzet ü ikbal ile gider, kimi zillet içinde ipte sallanarak...
Malikülmülk olan Allahtır ancak.
Bu mülk biz Müslümanlara emanet edilmişti. Kıymetini bilemedik, şartlarına riayet edemedik ve emaneti kaptırdık.
İstanbul şehri 1453'te bize verildi. Farkında mısınız acaba, aradan beş yüz sene geçtikten sonra emanet elimizden hızla kayıp gidiyor.
Aaaa İstanbul bizim tapulu mülkümüz değil mi?.. Değil tabiî... Emanete hıyanet edersen elinden alınır...
Nasıl olurmuş o?.. Gözünü açıp baksana, işte bugün olduğu gibi kayar gider...
Her yerde açık fuhuş, işret, fısk u fücur, isyan tuğyan, günah...
İslam ahlakına göre yüzlerce yolcu taşıyan bir feribotta bir erkekle bir karı bir saat boyunca herkesin arasında azgınca öpüşüp sevişir mıncıklaşır ve Müslümanlar da seyrine bakar...
Caddelere, lokantalara, kahvehanelere, hastanelere baksana, insanlar nehar-ı Ramazan'da Allah'tan korkmadan, kullardan utanmadan nasıl alenen nakz-ı siyam ediyor...
Muhadderatın haline bak, hamam anaları gibi...
Din elden gidiyor mu? Ne gidiyoru, gitmiş bile!
Yoksa sen 120 debisel bağıran hoparlörleri, cami klimalarını, cami wc'lerini, minareler arasına gerilen mahyaları, lüks iftarları, lüks umreleri (Zam Zam Tower!..), dinî folkloru İslam mı sanıyorsun?
İslam Kur'an, Sünnet, Şeriat, fıkıh, ahlak, hikmet, güvenlik ve adalet demektir.
İslam Ümmet demektir.
İslam, kadınların tesettürü demektir.
İslam ticaret ve iş hayatında fütüvvet ve ahîlik ahlakı demektir.
İslam, Cuma ezanı okunanca bütün Müslümanların dükkanlarını ve işyerlerini kapatıp camiye gitmeleri demektir.
İslam, Müslüman halkın en az yüzde 90'ının beş vakit namaz kılması demektir.
İslam, Müslümanların çocuklarının İslam mekteplerinde Müslümanca okuması ve yetişmesi demektir.
İslam, başkentte İmam-ı Müslimînin Cuma selamlığına çıkması demektir.
Açık yazıyorum:
Bir Müslüman toplum evamir-i Kur'aniyeye, Resulullahın Sünnet-i seniyyesine,
Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye, İslam kadın ve kızlarının hurmetine ihanet ve hıyanet ederse zillete, esarete, rezalete, rüsvaylığa ve izmihlâle duçar olur.
Emanet onun elinden alınır.
Bir toplum azarsa ve Allah yolundan saparsa ondaki zenginlik, maddî refah, israf, lüks meskenler, lüks binitler, lüks hayat keramet değil, istidractır. Ansızın tepelerine azap iniverir.
Bize kendimizi ıslah etmemiz, toparlanmamız, aklımızı başımıza toplamamız, günahlarımıza tevbe etmemiz, Kur'an Sünnet Şeriat yoluna girmemiz için mühlet veriliyor.
Toparlanıyor muyuz?
Toplanıyor, Kur'an ve Sünnete uyuyorsak gelecekten ümitli olabiliriz.
Azgınlıkta, günahta, lüks ve israfta, bînamazlıkta, isyanda tuğyanda, ekl-i ribada, fütuhulfüructa ilerliyorsak geleceğimiz karanlıktır.
Bunu anlamak için fakih olmak gerekmez.
Aynaya bakmak yeterlidir.
Mir'at-ı ibrete...