Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Sivas rantına limon sıktık, özür dileriz!

Sivas rantına limon sıktık, özür dileriz!

Bunun adı, “zeytinyağı gibi üste çıkma” taktiğidir... Bunun adı “suçüstü paniği”dir!.. Bunun adı, “örtbas çabası”dır!.. Hani; “Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış” derler ya, bunların yaptığı da o!..


Çarşamba günkü “Akit’i basma girişimi”ni haber yapmayan Anadolu Ajansı, dün de “Akit muhabiri Murat Alan hakkındaki suç duyurusu”nu haber yapmış. AA’nın haberinden öğrendim ki; Pir Sultan Abdal Derneği ve Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te çıkan olaylarda ölenlerin yakınları, “19 yıllık yalan” başlıklı haberimizden dolayı “yargılamayı etkilemeye çalıştığı ve hakarette bulunduğu”(!) iddiasıyla Akit’in muhabiri Murat Alan hakkında “suç duyurusu”nda bulunmuşlar.


Yine AA’nın haberine göre;


“Ankara Adliyesi’ne gelen avukatlar Şenal Sarıhan ve Cem Yılmaz, suç duyurusu dilekçesini, İstanbul-Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu’na vermiş.


Dilekçede, 23 Temmuz 2012’de Akit’te yer alan haberde, ‘Madımak Oteli’nde yanarak ve dumandan boğularak yaşamını yitirenlerin, kurşunlanarak öldürüldüğünün’ iddia edildiği ve buna ilişkin morgda çekilen fotoğrafların yayımlandığı kaydedilmiş!..


Haberin ve fotoğrafların gerçeği yansıtmadığı savunulan dilekçede, olayla ilgili otopsi raporlarında da oteldekilerin ‘yanarak ve karbondioksit zehirlenmesi’ sonucu öldüklerinin belirtildiği iddia edilmiş!..


Sivas olaylarına ilişkin halen devam eden davaların bulunduğu belirtilen dilekçede, söz konusu haberi hazırlayan muhabirle ilgili ‘yargı görevini yapanı etkileme’, ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’, ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’, ‘yayın yolu ile hakaret’, ‘kişinin hatırasına hakaret’ ve ‘iftira’ suçlamalarında bulunulmuş!..”


AHMET ÖZTÜRK’Ü KİM VURDU?


Dedim ya;


Bunun adı, “zeytinyağı” gibi “üste çıkma” taktiğidir...


Bunun adı, “yavuz hırsızlık”tır!..


Öncelikle “ne istediğimizi” söyleyelim...


Biz demiyoruz ki;


“Madımak Oteli’nde ölenlerin tamamı kurşunlanarak öldürülmüştür!.. Elbette çoğu dumandan zehirlenerek ölmüşlerdir... Ama ölenlerin bir kısmı, otel içinden açılan ateşle, evet kurşunla öldürülmüştür!..


Bunların başında da;


Otel kâtibi Ahmet Öztürk gelmektedir... Ahmet Öztürk; otel içinden açılan ateşle ensesinden vurulmuştur...”


İstiyoruz ki;


Ahmet Öztürk başka olmak üzere, otel içinden sıkılan kurşunlarla kimler öldürülmüştür, onları öldüren kurşunlar kimin veya kimlerin silâhından çıkmıştır?..


Bunların ortaya çıkması için mezarlar açılsın, otopsiler yeniden yapılsın!.. Ki, kimler dumandan zehirlenmiştir, kimler kurşunla öldürülmüştür ve onları öldüren aydın kisveli katiller kim veya kimlerdir?..


19 yıldır tek istediğimiz bu!..


Ama, beyler ve hanfendiler, herhalde “Sivas rantı”nı kaybetmek istemiyorlar ki, yaptığımız haberleri olmadık yerlere çekiyorlar.


O FOTOĞRAFLAR GERÇEK!


Meselâ, dünkü “suç duyurusu” dilekçesindeki ifade... Avukatlar Şenal Sarıhan ve Cem Yılmaz demişler ki;


“Haberler ve fotoğraflar gerçeği yansıtmıyor!”


Mı acaba?..


Bu “suç duyurusu”ndaki “suçüstü paniği” ile yazılmış suçlamayı bir an için doğru farzedelim...


Ama, Şenal Hanım’a soralım:


“Akit’in yayınladığı fotoğraflar yeni değil... O fotoğraflar; ilk baskısı 2002’de yapılan ‘Madımak Yangını... Sivas Katliamı Dâvâsı’ isimli kitapta vardır...” diyen siz değil miydiniz?..


O halde “gerçeği yansıtmayan”(!) fotoğrafları o kitaba koyan kimdi?..


Siz yayınlayınca “gerçek” oluyor, biz yayınlayınca “gerçeği yansıtmıyor” öyle mi?!?.. O fotoğraflar madem “gerçek dışı” idi, kitaba niye koydunuz?


Siz de haklısınız;


Biz o fotoğrafları “hastane morgu”ndan değil, “uzay boşluğunudaki X Galaksisi’nin laboratuvarından” almıştık!!!.


Hem sonra;


Biz “gerici”(!)yiz ya, ne yapalım, onları “geriden” takip ediyoruz işte!.. Baksanıza, onlar basmış 2002’de, biz basmışız 2012’de!..


Hakikaten “gerici”ymişiz!..


“Morg fotoğrafları”nı, biz de onlar gibi 2002’de basmış olsaydık; kesinlikle “ilerici” olurduk... Kimbilir belki de “aydın” bile olurduk!..


ÇARPITMAYIN!.. SAPTIRMAYIN!


Avukat Şenal Sarıhan ve Cem Yılmaz’a bir çift sözüm daha var;


Lütfen olayı çarpıtmayın... “Sivas rantı”ndan dolayı “zeytinyağı” taktiği uygulamanızı anlayışla karşılarım ama, yazdıklarımızı lütfen çarpıtmayın!..


Hedef saptırmayın!..


23 Temmuz Pazartesi günü, 9 sütuna çektiğimiz “19 yıllık yalan” manşetinin altında yazdığımız aynen şudur:


“Sivas Emniyet Müdürlüğü’nde kaybolan fotoğrafları ele geçirdik... 19 yıldır saklanan bu fotoğraflar, ‘Şeriatçılar yaktı” denilen 37 kişinin hiçbirinin yanmadığını ortaya koyuyor...


Dahası;


Cesetlerden bazılarının enselerinden ve göğüslerinden vurularak öldürüldüğü gayet net görülüyor.”


Okurlarımıza sesleniyoruz;


Söyleyin Allah aşkına, “Bazılarının enselerinden ve göğüslerinden vurulduğu” ifadesinden, “37 kişinin tamamının kurşunlanarak öldürüldüğü” anlamı çıkar mı?..


Bu anlamı çıkarana;


“Okuma-yazma” bilmeyen “zırcahil” ya da “Türkçe özürlü” denilmez mi?..


Yazdığımız ortada...


Söylediğimiz ortada!..


Biz diyoruz ki, “Bazıları!”


Onlar anlıyor “Tamamı!”


Şahsen benim bir dâvâm olsaydı, kesinlikle bu avukatlara vermezdim!..


Şu hâle bakın;


“Bazıları”nı “37 kişi” olarak okumuşlar, üstelik “suç duyurusu”na yazmışlar!.. Allah, bunların “müvekkil”lerine sabır versin!..


ÇOCUKLAR DA AYDIN OLDU!


Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim “kurşunlama” meselesine...


Kızlarında “kurşun izi” bulunmadığını söyleyen Huriye ve Yeşim Özkan adlı 22 ve 20 yaşlarındaki “aydınlarımız”(!)ın babaları Hikmet Özkan, Taraf gazetesine yaptığı açıklamada demiş ki; “Diğer çocukların da yoktu... Kesinlikle dumandan zehirlenerek öldüler. Kesinlikle saptırma bir haber, insanları birbirine düşürmeyi amaçlıyorlar. Bu olayları Arif Sağ’a aktaracaklar, diğer insanları birbirine vurdurmaya çalışacaklar herhalde.”


Yine Taraf’a konuşan ve Madımak Oteli’nin yandığı sırada içeride bulunan ve yaşananların fotoğraflarını çeken davanın önemli tanıklarından gazeteci Mehtap Yücel de; “Kurşunla ölüm olması mümkün değil. Tanık olduğum bir kurşunla öldürülme yok. Kurşun sesi duymadım” demiş!..


Şu iki cümleyi bir irdeleyelim.


Öncelikle, şu “aydınların yakılarak öldürülmesi” meselesine bir bakalım.


Baba Hikmet Özkan’ın ifadesinden de anlaşılacağı üzere, kızı Huriye 22, Yeşim ise 20 yaşındadır... Dahası, ölenlerden Koray Kaya ise, henüz 12 yaşındadır, Menekşe Kaya da 17 yaşındadır iyi mi?..


Şunu demek istiyorum;


Ne yani, “12 ve 14 yaşındaki çocuklar” da mı “aydın” oldu?.. Yoksa, bir “aydın sepeti” buldular da, içine “çocukları” da mı doldurdular?..


“Ergenekon” için öyle diyorlardı ya!..


ARİF SAĞ DA NEREDEN ÇIKTI?


Hadi, bunu da geçtik...


Söyleyin Allah aşkına;


Bizim haberimizde, hiç Arif Sağ’ın ismi geçti mi?..


Hayır, geçmedi...


O halde; “Bu olayları Arif Sağ’a aktaracaklar, diğer insanları birbirine vurdurmaya çalışacaklar” diyen Hikmet Özkan, acaba “bir şeyler bilerek” mi konuşuyor, yoksa Arif Sağ’ın ismini bir yerlerde mi duydu?..


Sahi, biz Arif Sağ’dan tek kelime bahsetmemişken, nereden çıktı bu Arif Sağ muhabbeti?..


Şu “çelişki”ye bakar mısınız;


Hikmet Özkan, haberimizde adı hiç geçmediği halde, bizim suçu “Arif Sağ’a yıkmaya” çalıştığımızı iddia ederken, bir yandan da; “Şecaat arzederken merd-i kıpti, sirkatin söyler” misali, Arif Sağ’ı, zımmen “tabanca” kullanmakla itham ediyor.


Biz, o kurşunu sıkanın Arif Sağ olduğunu söylemedik ama, anlaşılan Hikmet Özkan’ın bir bildiği var!..


Bizim bildiğimiz ve yazdığımız ise;


Otel içinde “tabanca” kullanıldığı ve “bazı insanlar”ın “kurşunla” öldürüldüğü şeklinde... Kaldı ki; bunu, “Alevi” olduğunu gizlemeyen eski CHP’lilerden Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu da söylemişti:


“Sivas Olayları sırasında Madımak Oteli’nde yanarak öldürüldüğü iddia edilen insanlardan bir bölümü, yakın mesafeden kendilerine kurşun sıkılarak öldürülmüşlerdir!”


Alın size delil!..


Eğer yüreğiniz yetiyorsa, gidin Azimet Köylüoğlu’nun kapısına dayanın!..


Ama, dayanmadan önce, şu “çelişki”yi bir nebzecik olsun düşünün!..


Gördüğünüz gibi;


Azimet Köylüoğlu, “insanlardan bir bölümünün yakın mesafeden kendilerine kurşun sıkılarak öldürüldüğünü” söylüyor!


Huriye ve Yeşim’in babası ise, bizim, “kurşun”lardan kastımızın Arif Sağ olduğunu iddia ediyor...


Ama, ne hikmettir bilinmez; “kulağı delik” olması gereken gazeteci Mehtap Yücel, diyor ki;


“Kurşun sesi duymadım!”


Allah, Allah...


Bu bayan Sivas’taki bir “otel”de miydi, yoksa Antalya’daki bir “motel”de tatil mi yapıyordu?.. Hanfendi, hiç kurşun sesi duymamış!.. Herhalde “duyma özürlü” olmalıdır!..


Kimbilir, belki de, tabanca namlusuna “susturucu” takılmıştır da, onun için duyamamıştır!..


AYDIN KİSVELİ KATİLLER!


Ama, bu olayın üstünü kim örtmeye çalışırsa çalışsın, “kurşun gerçeği”ni asla örtemez.


Er veya geç; Ahmet Öztürk ve diğerlerinin “kurşunla öldürüldüğü” ortaya çıkacak... Tabiî, onları öldüren kurşunların kimin veya kimlerin tabancasından çıktığı da!..


O zaman göreceğiz,


“Aydın” kisveli “katil”lerin kim veya kimler olduklarını!..


Yeter ki, şu “otopsi”ler bir yapılsın!..


“Mezarların açılması”nı “ölülere saygısızlık” diye yorumlayan bay ve bağyanlara sormak istiyorum;


“Cafer Erçakmak’ın mezarını açtırmak ve DNA’sına baktırmak isteyen kimlerdi?”


Mezarda yatanın “Cafer Erçakmak olup olmadığını” anlamak için mezarını açtırmak isteyenler, eğer kusura bakmazlarsa, biz de “yanarak öldüğü” iddia edilenlerin “kurşunlanarak” ölüp-ölmediğini kontrol için mezarlarının açılmasını ve “sahte otopsi raporları” yerine “gerçek otopsi”lerin yapılmasını istiyoruz...


Çok şey mi istiyoruz?


Rantınıza, pardon keyfinize limon sıktık, çok çok özür dileriz!


Ama biz bunu, hep yapıyoruz!..





Onlar kampanya açınca!


Dünkü Akit’in, maalesef iç sayfalarında yer verilen şöyle bir haber vardı:


“Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu gibi KCK’lılar ile Nedim Şener, Ahmet Şık gibi Odatv sanıklarının, lehlerinde yürütülen kampanyaların da etkisiyle serbest kalmaları, terör yandaşları için yol oldu.


Terör örgütü çevreleri şimdi de, ‘Grup Yorum konserine katıldığı için tutuklandığını’ ileri sürdükleri Sevil Sevimli adlı Fransız vatandaşı öğrencinin serbest bırakılması çağrısıyla kampanya başlattılar.


Oysa o öğrencinin geçtiğimiz Mayıs ayında ‘yürüyüş’ten değil, ‘yasa dışı örgüt üyeliğinden tutuklandığı’ ortaya çıkmıştı.”


Bu haber bana neyi hatırlattı biliyor musunuz?.. Bizim “19 yıllık yalan” haberimiz üzerine yorum yapanları... Kimi “hergele”ler, kimi “sidikli”ler ve “insanlıktan nasipsiz ağzı salyalı avratlar” demişler ki;


“Akit’in amacı, Sivas olayını kampanyaya dönüştürüp, Madımak’ta 37 kişiyi öldürenleri serbest bıraktırmak!”


Böyle bir amacımız yok... Biz, beğenmeseniz de bir “gazete”yiz ve “gerçeğin peşinde”yiz!.. Madımak olayında elbette “suçlular” vardır ama aralarında “masum insanlar” da vardır ve delilsiz “müebbet” yatmaktadırlar!.. “Suçlu”lar zaten cezalarını çekiyor ama insanlık; “masum”ları kurtarmayı gerektirmez mi?..


Sizler Büşra Ersanlı’yı, Ragıp Zarakolu’nu, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ı kurtarırken iyiydi de, bizim “Sivas’ın mazlumları”nı kurtarmaya çalışmamız çok mu kötü?..


Bu yaptığınız “sahtekârlık”tır ve de “ikiyüzlülük”tür!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi