Ramazan'da Okunan Kur'an Tilaveti
"Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allaha sığın." buyuruyor yüce Rabbimiz, Nahl suresinin 98. ayetinde. Her Kur'an okuyuşumuzda "istiaze" yapmamız yani "euzübillahimineşşeytanirracim" dememiz de bundandır.
Bu aynı zamanda, şeytanın o mekanda tesir ve iktidar kabiliyetini kaybettiğini gösterir. Bir yerde Allah'ın Kelamı okunuyorsa, artık o yerde şeytana söz hakkı yoktur. Şeytan orada barınamaz, duramaz, sesi duyamayacak uzaklığa kaçar.
Baş düşmanımız şeytan bunu yaptığına göre, insan olarak bizim yapmamız gereken de, Kur'an'a koşmak, o sese kulak vermektir. Bu, Allah'ın bizden beklediğidir. Böyle yaparsak Allah'ın rahmeti üzerimize yağar. Rabbimiz A'raf suresinin 204. ayetinde şöyle buyurur: "Kuran okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin."
***
İnsan, okunan Kur'an'a niçin kulak verir ve dinler? Şüphesiz ki, öncelikle onu anlamak ve Allah'ın buyruklarını öğrenmek için!.. Ancak, Kelamullah'ı güzel ses ve makamla okuyan hafızın kıraatiyle musıki zevkini gideren, ruhunu bu melodilerle tatmin eden insanların da varlığı bir vakıadır. Bu yadırganmaz da! Zaten, Kur'an'ın kendine has lahni, saundu, üslubu makam ve tarzı, doğal olarak bu sonucu doğuracaktır. Lakin, asıl amaç bu olmamalıdır. Kur'an tabiriyle "gereğince okumak" bu değildir.
"Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir."(Bakara,121). Bu ayette gereğince okumanın ne olduğunu anlatmak için "tela" fiili kullanılıyor. Allah Teala niçin "karae" kökünden "yakraune" fiilini kullanmadı da, "tela" kökünden "yetlune" fiilini kullandı, düşünmek gerekir! Çünkü kıraatla tilavet arasında fark vardır.
Tilavet; "hem okumak hem de emir ve yasaklarını, teşvik ve uyarılarını hayata geçirmek suretiyle Allah'ın kitabına uymak" anlamına gelir. Kıraat ise sadece okumaktır. Biz biliyoruz ki, ilahi kitaplar sadece kıraat yani okumak için değil, aynı zamanda hükümleri tatbik edilmek, gereğince yaşanmak için gönderilmiştir. Kur'an ayetlerinin hakkını vererek okumak da, bu olsa gerektir.
***
Burada bir konuya daha dikkat çekmek yerinde olacaktır. Tecvit'li Kur'an okumaya gerekçe gösterilen ayette Allah şöyle buyuruyor: "Biz Kuranı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik."(İsra,106). Ayrıca, Müzzemmil,4.ayette de: "Kuranı ağır ağır, tane tane oku." buyurulur. Burada amaç bellidir: İnsanlar daha iyi kavrasınlar, içlerine sindire sindire okusunlar diye Kur'an parça parça indirilmiştir.
Bu yüzden Peygamberimiz insanlara tane tane okumuş, hiç acele etmemiş, anlasınlar diye dura dura okumuştur. Artık gerisi insanlara kalmıştır, ister anlayıp inanırlar, isterse inkar ederler.
İnananlar ise, parça parça okunan bu Kur'an'dan öğrendiklerini tedricen hayata geçirmekte, ilahi hükümleri alışa alışa uygulamaya çalışmaktadırlar. Böylece, birden bire terk etmeleri kolay olmayan ve hatta cahiliyeden kalan neredeyse iliklerine kadar işlemiş kötü alışkanlıkları, yanlış inanç ve hurafeleri, zaman içinde peyder pey terk etmelerini kolaylaştıracak bir imkan doğmuştur. Bu durumun, Kur'an'ı güzel okumakla ilgisi olmadığı açıktır.
***
Şimdi, sahur ve iftarlarda okuduğumuz ve dinlediğimiz Kur'an'ı, "kıraat" mı ediyoruz, yoksa "tilavet" mi, burasını da varın siz düşünün ve takdir edin!
Not: KonyaTV'de sahur konuklarım, Pazar:Prof.Dr.Sait Şimşek, Pazartesi:Dr.Ali Doğan olacaktır, beklerim.
twitter.com/parlakturk
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.