İlan
Allah ile olan bütün işlerimizde, ibadetlerimizde ihlâs yani temiz niyet şarttır. Namazlar, oruçlar, hac, umre, yapılan hayır hasenat hep Allah rızası için yapılmalıdır. İhlas, katışıksızlık demektir ve kesir kabul etmez; ya yüzde yüz olur, ya olmaz. İnsanlar kendisi için ne dindar adammış desinler niyetiyle kılınan namazlar, tutulan oruçlar yahut halk kendisi için ne hayırsever kimse desin diye yapılan iyilikler, verilen sadakalar ihlâssızdır, bozuk niyetlidir ve makbul olmayacağı bildirilmiştir. Farz ibadetler açıkta yapılır, nafile ibadetler gizlenir. Nafile sadakalar, sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek şekilde verilir. Ramazanda verilen iftar ziyafetlerinde israftan, gösterişten, şatafattan, benim ziyafetim senin ziyafetinden üstündür beyinsizliklerinden, lüksten ve ihtişamdan kaçınılmalıdır. İsraf Kur'an, Sünnet, icmâ-i ümmet ile haramdır; Kitabullah'ta israf edenlerin şeytanın kardeşleri olduğu bildirilmiştir. Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz "En şerli ziyafetler, fakirlerin çağırılmadığı ziyafetlerdir" buyurmuştur. İçkili mekânlarda iftar ziyafeti verilmez. İslam'ın hak din olduğunu tasdik etmeyen, Resulullahı yalanlayan, Kur'ana inanmayan gayr-i Müslim ruhanilerin iftar ziyafetlerine çağırılması ve onlarla muhabbetli bir şekilde yenilip içilmesi günahtır. Milyonlarca fakir ve dar gelirli halkın geçim sıkıntısı çektiği, İslam âleminde korkunç zulümler işlendiği, Suriye ve Arakan gibi yerlerde Müslümanların kanlarının döküldüğü böyle bir devirde israflı ve pahalı iftar ziyafetleri vermek vicdana ve insafa sığmaz. Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına uygun şekilde verilecek mütevazı iftar ziyafetlerinde çeşitli İslamî cemaatlerin liderlerinin, hocalarının, hoca efendilerinin, Efendi hazretlerinin bulunmaları daha münasip olur. Zekâtlar Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın ve fıkhın öngördüğü şekilde, Tevbe suresinin 60'ıncı ayetinde açıkça beyan edilen fakirlere, miskinlere ve diğer hak eden gerçek şahıslara verilmelidir. Yukarıdaki gerçekler ahali-i müslimeye hatırlatılır. Ramazan mübarek olsun. Cenab-ı Hak cümlemizi ihlâsla oruç tutan, ihlâsla namaz kılan, ihlâsla hayır hasenat yapan, ilahî rızasına uygun ziyafet veren sâlih kullarından eylesin.
(Bu, bir emr-i mâruf nehy-i münker ilanıdır.)
* (İkinci yazı)
Ramazan Showları
Geçen Ramazan'daki bazı hadiseleri hatırlıyor musunuz? Birkaç ilahiyatçı çıkmış, İslam'da teravih yoktur yaygaraları kopartmıştı.
Bir ilahiyatçı o kadar ileri gitmişti ki, yanındakilerle birlikte Sultanahmet meydanında güneş batmadan önce iftar etmişlerdi. Bunlar imsaktan sonra da sahur yemeğine devam ediyorlarmış.
Sabataycı gazeteler böyle dinsel showlara bayılır.
Geçen Ramazan Ankara'da da 1400 yıllık İslam tarihinde görülmemiş bir bid'at yaşanmıştı. Bir yatsı/teravih namazında Hacı Bayram camiinin içine erkek cemaat alınmamış, mâbet kadınlarla doldurulmuştu!.. Yeterli kadın cemaat bulunamadığı için dışarıdan minibüs ve otobüslerle kadınlar getirilmişti. Peki, erkekler nerede kılmışlardı? Yıldızların altında, camiin avlusunda. İyi ki, mevsim kış değildi, soğuktan donarlardı. Ankara'nın kış soğukları da öyle böyle değildir.
Reformcu ve aykırı ilahiyatçılar ve onların peşlerinden gidenler showsuz duramaz.
Zaman zaman bombalarını patlatırlar:
Rabıta küfür ve şirkmiş, rabıta yapanlar müşrikmiş...
Sahabe, evliyaullah ve süleha türbelerini ziyaret etmek şirkmiş, eden müşrik olurmuş...
İslam'da kader yokmuş...
İslam'da şefaat yoktur...
İslam dininde kabir/berzah ahvali yokmuş...
Üç hak ibrahimî din varmış, üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennet'miş...
Farmason Afganî büyük bir Müslümanmış...
Tasavvuf büyükleri İslam'ın Pavlos'larıymış...
Daha neler neler...
Son on-yirmi yıl içinde Ramazanların vaz geçilmez eğlencelerinden biri de, son derece lüks, son derece israflı, son derece ihtişamlı ve de alkollü beş yıldızlı mekânlarında iftarlar verilmesi ve bunlara bazı patriklerin, papazların, monsenyörlerin de davet edilmesidir. İftarı kimler yapar? Oruç tutan Müslümanlar? Peki, o papazların ve patriklerin ne işi var o sofralarda?
Hıristiyan ruhanileri Tevhid'i kabul etmezler, İslam'ın hak din olduğunu kabul etmezler, Hz. Muhammed'in (Salat ve selam olsun ona) Resulullah olduğunu kabul etmezler, Kur'anın Kelamullah olduğunu kabul etmezler ve sonra iftar sofralarında baş köşeye oturtulurlar. Fesubhanallah!
Bakalım bu mübarek ayda ne gibi reform showları yapılacak? Sürprizlere hazır olunuz...
* (Üçüncü yazı)
Müslüman Temiz bir gence
Beş vakit namaz kılan ahlâkı oldukça düzgün bir gençsin. İtlik serserilik yapmazsın, karı kız peşinde koşmazsın, içki içmezsin... Lakin bir ot gibi yaşıyorsun. İlme, irfana, sanata, kültüre, öğrenmeye hırslı olsana. Yaz tatili geldi, serseri mayın gibi dolaşıyorsun. Bir yere gidip tatilde bir sanat öğrensen iyi olmaz mı? Osmanlıca basit bir kitap alıp edebî Türkçeni ilerletsene. İnsanlar analarının karnından kültürlü, hikmetli, görgülü çıkmaz. Evet, bunlara kabiliyeti ve istidadı olmalıdır ama mutlaka bir üstattan ders alıp yetişmek, kemal bulmak gerekir. Bir yere kapılanıp biraz İstanbul âdâb-ı muaşereti öğrensen ne iyi edersin. Fotoğraf makineni alıp bir İstanbul kültürü resimleri albümü yapsana. Bir gece hatimle teravih namazı kılınan bir camiye gitsene. Bitpazarlarından kültürel değeri olan kitaplar toplasana (Ben tanesi 1 liradan topluyorum hâlâ...) Bir gün Yeniköy'deki Sadberk Hanım müzesine gitsene. Ciltli güzel bir defter alıp, ünlü kimseleri ziyaret edip, her birine birkaç satır da olsa o deftere yazı yazdırıp, izin verirlerse birer de resimlerine çekip yazının yanına veya karşısına yapıştırsana. Arada bir, bir tekkeye gidip, bir kenardan kemal-i edeb ile zikrullah dinlesene. Günde en az bir saat, internetten geleneksel el sanatları ile ilgili bilgiler edinsene. Sur içi İstanbul'un enteresan ara sokaklarını gezsene. Eski İstanbul'un eski evlerinin resimlerinden müteşekkil bir albüm yapsana... Yahu biraz kıpırdansana...