Ustasına sorsa, başına bunlar gelmeyecek!
Benden duymuş olmayın da, Anayasa yapılıncaya kadar masadan kalkmayacağız diyerek kendi kendini bağlayan Kemal Kılıçdaroğlu, bu sözü verdiğine bin pişman olmuş.
Pişmanlığını, zaman zaman, parti içindeki mutemet kişilerle paylaşıyormuş.
Mutemet kişilerin güvenilirliği de bu kadar işte... Konuşulan her şeyi sızdırıyorlar...
Bir şey daha söylemiş Kemal Bey, Bir bahane bulup masadan kalkmazsak, bunlar anayasayı yapacak...
Dedikoduyla, tevatürle, kulaktan dolma bilgilerle siyasi analiz yapılır mı?
Bunun sağlıklı bir yöntem olmadığını biliyorum ama dedikodudan da kaçamıyorsun ki birader... Bir şekilde gelip seni buluyor.
Kemal Bey, kendi kendini bağlamakta mahir bir siyasetçi...
Durduk yerde başına sardırdığı yemin boykotuyla, az kalsın partisini parlamento dışında bırakıyordu.
Rakibi el atmasaydı, yani Başbakan Erdoğan Olur böyle şeyler, hadi gelin yeminizi edin, tutuklu vekiller meselesi nasılsa bir şekilde hallolur demeseydi, CHPden doğan boşluk için ara seçim yapılacak, rakip parti durduk yerde 50-60 sandalye daha kazanacaktı.
Verilmiş sadakaları varmış.
Baykal bu tuzaklara düşmezdi... Kendini bağlamazdı.
Mesela, 2002 seçimlerinden önce, neredeyse her mitinginde, yeni anayasa sözü vermiş,
12 Eylülcülerin yaptığı bu beşi bir yerde anayasasına bir dakika daha tahammülleri olmadığını tekrarlayıp durmuştu.
Bizleri de inandırmıştı.
Sonra ne oldu?
Başbakan Erdoğan, Hadi şu anayasayı yapalım artık, zamanı geldi deyince, önce şaşırmış ayaklarına yattı, sonra da Hoppalaaa... Bu anayasa değişikliği de nerden çıktı? diyerek ipe un serdi...
Evet, nerden çıkmıştı bu anayasa değişikliği?
Sırası mıydı?
Ülkede zaten sıra dışı bir hareketlilik yaşanıyordu...
Bir taraftan Cumhuriyet mitingleri, diğer taraftan (sonradan Ayışığı, Yakamoz ve Sarıkız olarak karşımıza çıkacak) kapalı devre darbe temasları...
Bir gazetemiz de, mütemadiyen, tehlikenin farkında olup olmadığımızı soruyordu...
Dolayısıyla gelmeleri an meselesiydi.
Bu aşamada anayasa yapımına soyunmanın ne anlamı vardı? Gelenler, zaten anayasalarını yapıp öyle gideceklerdi. Mürekkep harcamaya değmezdi.
Erdoğan tazyiklerini artırınca, Baykal ikinci bombasını patlattı:
Hayrola? Darbe mi oldu ki, yeni anayasa yapmaya kalkışıyorsunuz?
Öyle ya, anayasa yapma hakkı, darbe konvansiyonlarına aitti... Ancak ve sadece, işaret yöntemiyle oluşmuş parlamentolar kurucu meclis işlevi görebilir, sıfırdan anayasa yapabilirdi.
Bir konvansiyonun yaptığı anayasayı da, halkın seçtiği parlamentolar değil, ancak ve sadece başka bir konvansiyon bozabilirdi. Başka bir konvansiyon oluşturmanın yolu darbe yapmaktan geçiyordu...
Darbe yoksa, anayasa da yok...
Hülasa, Kemal Bey masayı devirip kaçmak, dolayısıyla anayasa vartasını atlatmak istiyor ama kendi kendisini bağladığı için ufaktan bir mahcubiyet de duyuyor.
Hiç gerek yok...
Deniz Beyin yaptığını yapabilir.
Birincisi, hafızasızlığa oynayabilir.
İkincisi, bir anayasanın gerekli olmadığına ilişkin Erdoğan Teziç ve Sabih Kanadoğlundan hukuki destek alabilir.
Elini çabuk tutmasında yarar var. Vakit daralıyor çünkü.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.