Kılıçdaroğlu ne diyor yine öyle?
Durmak yok, yola devam. AK Parti %55’e yükselirken, CHP %25’den aşağı gidiyor..
Bu görüşler CHP’nin mi Kılıçdaroğlu’nun mu bilmiyorum ama, CHP, Esed rejiminin Türkiye basın bürosu gibi çalışıyor..
Arap Milliyetçiliği üzerine kurulu siyasi bir hareketin, gizli ritüellere sahip bir dini akımının arkasında duruyor..
Kılıçdaroğlu ne demek istiyor bilmiyorum.
AK Parti yanlış yapıyor! Tamam. Peki doğru olan ne?
-Bu işe hiç karışmamak mı. Kim ne yapıyorsa yapsın, bana ne demek mi?
-Esed rejiminin yanında yer almak mı?
-Direnen halkın yanında yer almak mı?
Yapılan yanlışsa, olması gereken ne?
Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinden ne anlaşılıyor? Yapılan yanlışsa, doğrusu ne?
Türkiye bu işlerin bu noktaya gelmemesi için elinden geleni yaptı. Yumuşak bir geçiş için Esed’i iknaya çalıştı.. Suriye derin devleti bu süreci engelledi..
Türkiye, İslam ülkeleri, Arap ülkeleri, BM, Avrupa ile görüşerek dengeli bir politika izliyor.. Suriye halkının beklentilerine ve taleplerine uluslararası hukuk içinde kalarak cevap vermeye çalışıyor ve işi aynı zamanda insani açıdan takip ediyor..
Türkiye’nin hak ve hukukunu korumak adına da hassasiyet gösteriyor..
Kılıçdaroğlu bir yol tuttu gidiyor. AK Parti ne derse tam aksini söylemenin siyaset yapmak için yeterli olduğunu sanıyor sanki.. Sözlerinin mefhumu muhalifinin nereye vardığını ya da nasıl anlaşıldığını pek de hesaba katmıyor gibi sanki..
Kılıçdaroğlu İran’ın yaptığını doğru mu buluyor mesela..
Bana göre ortada açık bir akıl tutulması var..
Esed göz göre göre intihar ediyor. İran ona destek vererek, elde etmek istiyorsa onu feda ediyor.
Eğer bugün batının bölgeye müdahalesi sözkonusu ise bu tehlikeyi doğuran ortam Esed’e destek verenlerin eseridir.. Esed gidecek olursa bu tehdit de sözkonusu olmayacaktı..
İran rejimi öfkeli açıklamalar yaparak Esed sonrası için şansını daha da riske sokuyor..
Eğer Türkiye, Mısır ve İran ele ele verebilselerdi, bu herkes için daha iyi olurdu..
İran Suriye politikası ile hem Türkiye’nin ve hem de Mısır’ın elini bırakarak... Peki kimle yoluna devam edecek?
İran’dan sonra Irak yönetimi de ipleri geriyor.. Davudoğlu’nu “tutuklayabiliriz” uyarısı bilerek yapılan bir açıklama olsa gerek..
İran Suriye’ye sahip çıktığının binde biri kadar Afganistan’a sahip çıktı mı? Orada işgalciler kimler? Orada da Müslümanlara zulmediliyor..
Suriye rejimi Saddam’ın rejimi ile aynı değil mi? Esed’in Saddam’dan ne farkı var..
Irak’tan gelen bu açıklamalardan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na gün doğdu. 75 yıl aradan sonra bir dışişleri bakanı, Türklerin yaşadığı bölgeye gitti diye Irak yönetiminden birileri rahatsız oluyor.
Türkiye Irak’ın garantörü olan bir ülke, üstelik..
Ahmedi Nejad, El Maliki, Esed ve Kılıçdaroğlu’nu yan yana getiren şey nedir?
Kılıçdaroğlu da Kerkük’ü ziyaret etmek ister mi? Ya da Bahçeli..
Bu işin Türk’ü, Kürt’ü, Arab’ı yok. Biz kardeşiz.. Çevremizde kirli ve karanlık oyunlar oynanıyor. Bu oyunlara alet olmamamız gerek. Ama oluyoruz işte.
Düne kadar İran’ı izole etmeye çalışanlara, yalnızlaştırmaya çalışanlara, dışlamaya çalışanlara karşı hep birlik mesajları verdim. Bundan sonra da bu yönde yazacağım..
Bölgenin geleceği üzerinde Türkiye, Mısır ve İran arasında bir diyalog ve işbirliği gerekli. Bunun tek başına siyasi bir gündemle, siyasiler tarafından sürdürülecek bir iş olmadığını biliyorum.. Bu konuda Türkiye en doğru olanı yapıyor.. İran en kötü durumda. Sivil inisiyatif devrede değil.. Türkiye’nin başarısının arkasında katılımcı, çoğulcu, şeffaf, siyasal olduğu kadar canlı bir sivil inisiyatif, serbest sermaye hareketi var. İran her şeyi politize etmiş vaziyette. İran’la sivil ilişkiler kurmak ve geliştirmek malesef çok zor. İmam Humeyni’nin başarısı burada idi. Mollalar yanında halklar arası diyalog ve işbirliği çok canlı idi.. Bugün İran’ın en büyük handikapı her şeyi siyasallaştırmış olması..
Siyaset bir şeye el atmadan, sivil toplum, basın o konuyu serbestçe konuşmalı, gidip gelmeli. Her şeyi ideolojik, politik kalıplara sıkıştırmamak, hiyerarşik, kategorik hale getirmemek gerek.. Şu konuda ihtilaflarımız varsa, bir başka konuda işbirliğimiz devam edebilir.. İpleri kopartmaya yönelik tehditkâr ifadelerle bir yere varmak mümkün değil..
Neyse, bana göre bazı şeylerin yaşanmış olması, hayallerimizi yıksa, vicdanımızı yaralasa da, önümüzü görmemiz, dostlarımızın dostluklarının seviyesini görmemiz açısından önemli. Birileri bu tür hal ve tavırları ile bana kalırsa karşısındakilerden çok kendilerine zarar veriyorlar. Siyaseten intihar ediyorlar.. Yaşayan bir Saddam durumundaki Esed’e sahip çıkmak başka nasıl açıklanabilir ki?
Selâm ve dua ile..
Not: CHP’nin Arakan ve Rohingyalılar konusuna değinen basın açıklaması sevindirici bir gelişme. CHP’liler de Arakan’ı duyduklarına göre, arkası gelir.. Sadece bir basın açıklaması ile yetinmiş olsalar bile bu iyi bir başlangıç.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.