Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

YÖK Başkanından sonbahar müjdesi

YÖK Başkanından sonbahar müjdesi

Kimse farkında değil ama pek çok meslek grubunda maaşlarda iyileştirilme yapılırken, öğretim elemanları ıskalandı. Hele Yardımcı Doçentler öyle bir ıskalandı ki, 57. hükûmetin Profesör ve Doçentlere ekstradan yaptığı zamdan, Yardımcı Doçentlere zırnık koklatılmadı. Hani şu üniversitelerin yüzde 70 yükünü çeken kitle var ya, onlar o zamdan hiç faydalanmadılar.


4-5 sene önce Araştırma Görevlilerinin maaşlarına da biraz zam yapıldı. Yardımcı doçentler gene arada kaynadı.
Tabii 10 senedir, pek çok meslek grubunun hayat standartları yükselirken, öğretim elemanlarının maaşları yerinde saymadı; geriledi, geriledi!...
Bazı meslek gruplarında, akademisyenlerin mezun ettiği öğrenciler, yıllarca Yüksek Lisans-Doktora yaparak dirsek çürütmüş hocalarından daha fazla maaş alır oldu. Böyle olacaksa, akademisyen Lisanstan sonra niye 7-8 sene göz nuru döksün ki?...
Şimdi her ilde üniversite var... Var da, var olması yetmiyor işte. Öğretim elemanlığı câzip hâle getirilmeli ki, başarılı insanlar bu mesleğe yönelsin ve yeni açılan üniversitelere de hoca bulunabilsin.
İktidar 10 senedir, üniversite meselesiyle ciddî manada ilgilenmedi. Mesele sadece YÖK yapılanması olarak algılanırsa, yanlış yapılırdı; bu konuda yanlış yapıldı. YÖK üyeleri ve rektörler değişti, rahatladık(!)...
Üniversitelerin sorunu sadece yönetim sorunu değildir ki, yöneticileri değiştirince her şey çözülsün. Üniversitelerin sorunu vizyon ve üretim sorunudur. Bu ikisi ihmâl edilince, üniversiteler, liselere döner.
Vizyonel ve 21. yüzyılı inşa edecek üniversiteler istiyorsak, akademisyenliği câzip hâle getirmemiz şarttır. Yıllarca lisansüstü tahsil görmüş Yardımcı Doçente, lise öğretmeninden hallice maaş vermekle çözülmez bu iş.
Akademisyenler, bilgi üreten veya üretmesi gereken insanlardır. Bunun için de gündelik geçim yüküyle cebelleşmemelidirler. Bilgi üretecek insan, bütün vaktini ve enerjisini bilgi üretmeye ayırmalıdır. Kira derdi, taksit belâsı, maaş yetirme kaygusu olan bir akademisyen, bilgi üretemez. Çünkü hayatın abandığı bir akademisyen, hem kitap-dergi alamaz ve hem de bilgi üretmeye vakit bulamaz.
Yeni evli bir Yardımcı Doçenti düşünün... Kafasında hayat gâilesi, “evlâd u ıyal” derdi, maaşı ay başına yetirme telaşı... Almış eline kalemi kâğıdı, ev kirası ve taksit hesaplıyor. Oysa bu gencin, beyin hücrelerini bilgi üretmek için kullanması ve makale veya kitap yazması gerekirdi. O tutmuş, maaşını yetirme hesabı yapıyor.
Doğru dürüst tatil bile yapamaz bu garipler... Maaşı ucu ucuna yetiştirmeye çalışanlar nasıl tatil yaparlar arkadaş!?... Şâyet yol parasını arttırabilirlerse, yapacakları en güzel tatil ana-babalarının yanıdır. (Tabii, daha çok kız tarafının ana-babasının yanıdır. Tecrübe konuşuyor abi...)
Üç-beş kuruş daha fazla alayım diye yüklen ders ücretine!... (Elbette derse girerek bilgisini satacak hoca... Pazarda limon mu sattırıcaanız akademisyene?...) Bir sürü derse gir... Hafta sonuna haşatın çıksın... Tabii bu durumda kitap ve makale hak getire...
Elbette dert sadece Yardımcı Doçentlerde değil... Onlar en mağdur olanlar diye ayrıca üzerinde durduk. Asistanlar, Uzmanlar, Öğretim Görevlileri. Doçentler ve Profesörlerin de durumu Yardımcı Doçentlerden farksız aslında. Onlara da dokunsak bin ah işitiriz.
*
Bugün Süheylâ yok ya, şeytan geldi yanıma ve fısıldadı: “İktidar, üniversitelerden kendisine fazla oy çıkmıyor diye, akademisyenlere zam vermiyor” diyo. “De get!...” dedim şeytana “Ramazan mübarek günde aklımı çelmeye çalışma!... Hem bak YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, sonbahar müjdesi verdi akademisyenlere” diye ilâve ettim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi