Tasfiyenin farkında mısınız?
Hilmi Özkök’ün Ergenekon davasında tanık sıfatıyla ifade verdiği günler aynı zamanda YAŞ kararlarının karara bağlanacağı günlerdi. Özkök’ün vereceği bilgilerin Ergenekon davasının kaderini belirleyecek bir mahiyeti yoktu.
Fakat darbe sürecinin ‘içeriden’ teyidi açısından önemi tartışılmazdı.
Bir yanda Özkök, Genelkurmay eski Başkanı olarak emri altında bulunan kuvvet komutanlarının darbe planı yaptıklarını teyit ederken diğer taraftan hükümet son üç yıldır “temdit ipoteği” altında tutulan YAŞ’ta Balyoz sanığı generaller için ciddi bir tasfiyeye imza atıyordu.
Askeri vesayet kadroları ve gönül verenleri adına hazan ve hüzün mevsimi devam ediyor. Daha ötesi ağır kış şartlarının sinyallerini veren gelişmeler yaşanıyor.
TSK’nIn YapIsal Sorunu: Tedirginlik
AK Parti’nin hükümet olması karşısında başta kendisi olmak üzere komuta kademesinin tamamının “tedirgin” olduğunun altını çiziyordu Özkök. Fakat şöyle bir farkla: “Darbeyi tasvip etmiyorum. Lafı dahi olamaz” sözlerinin merkeze alındığı bir basın toplantısı yaparak “Genç Subaylar Tedirgin” manşetini atan ve attıranlarla aynı yöntemi kullanmayacağını ilan ederek.
Balyoz darbe planından çok önce üst düzey komutanların katıldığı bir dizi toplantıda dönemin KKK Aytaç Yalman tarafından muhtıra teklifinin yapıldığı da Özkök’ün ifadelerinde teyit ediliyordu. Balyoz’a dair söylediği “amacını aşmışlardı”, Cumhuriyet’in Genç Subaylar Tedirgin manşetine dair “27 Mayıs darbesini hatırlattığı için tepki gösterdim” sözleri üzerinden dahi manipülasyona girişildi.
Ergenekon DavasI Çöktü mü?
CHP lideri Kılıçdaroğlu “Nerede bu örgüt, bulursam ben de aye olacağım” şeklindeki beyanlarıyla Ergenekon yargılamalarını fasa fisoya dönüştürmek istemişti. Özkök’ün ifadeleri üzerine şimdi de “Dava çökmüştür, keşke daha önce çağrılsaydı” diyerek darbeci örgütlenmeleri temize çıkarmaya ve darbecilerin yargılanmalarını engellemeye kalkışmakta. Halka karşı teşekkül ettirilmiş silahlı bir cuntanın açığa çıkan ve halen kuvvetli delilleri ve şüpheleriyle yargılama konusu olan suçlarını temize çıkartmaya teşebbüs etmenin aklen ve ahlâken kabul görmesi mümkün mü? Değil, ama karakterleri gereği yine de bu yolu zorlamakta bir beis görmeyenler oluyor. Ancak biz yine de hatırlatalım: Ergenekon davası değil, statüko muhafızları tarafından temsil edilen Kemalist siyaset ve söylem toplumsal alanda tamamen iflas etmiş ve çökmüştür.
Mahkemede dikkat çekici konulardan biri de Özkök ile hükümet arasındaki ilişki ve Özkök’ün irticai karakterini ispat sadedinde yapılan yayınlar üzerineydi. Mesela o dönem Özkök’ün “demokrat olması” komuta kademesi tarafından “hükümete bağlılık olarak” yorumlanır. Bu süreçte yaşanan psikolojik savaşı izah sadedinde mahkeme başkanına hitaben “bunu özellikle arz ediyorum” sözlerinin ardına ilave ettikleri şunlar: “Basın yoluyla yapılan yıpratma beni ve ailemi çok üzdü. Bu konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Bu, gazetecilerin yaptığı bir şey değildi. Hakkımdaki kampanya belli mihraklar tarafından yürütülüyordu.”
Özkök’ün yıpratma olarak algıladığı muamele neydi? Her sabah evinden sefertasında yemek getirmesi, komuta kademesi tarafından kendisine “hoca, molla” gibi lakaplar takılması gibi şeyler zaten malumdu. Fakat Özkök kendisini baskı altına almak ve yıpratmak için kullanılan haberlere bir örnek olarak Cumhuriyet’te yayınlanan bir habere şöyle dikkat çekiyordu: “Bursa’da Işıklar Askeri Lisesi’nde okumama rağmen gazetede Kuleli Askeri Lisesi’nde okuduğum dönemlerde cuma namazına gittiğim şeklinde haber çıktı.”
Bir kez daha ama Genelkurmay başkanlığı yapmış bir ismin de itiraf ettiği üzere TSK’da bir subayı yıpratmak, bir subayın sicilini kirletmek ve önünü kesmek için başvurulabilecek en önemli kriter namaz kriteriymiş. Kural şuymuş: Atatürkçülüğe samimi olarak bağlı subaylar namaz kılmaz, kılamaz ve kılmamalıdır. Bir orduyu halkına karşı konumlandırmak, askeri darbeleri karakter haline getirebilmek için onu önce İslâmsızlaştırmak, laik ve ulusalcı bir karaktere sokmak gerektiğinin resmidir olup bitenler.
Silivri: Darbecilerin Harman Olduğu Yer
Cumhurbaşkanı Gül tarafından onaylanan Yüksek Askeri Şûra Kararları’yla birlikte Balyoz, İnternet Andıcı gibi davalardan tutuklu 37 general ve amiral emekliye sevk edildi. Bu emekliliğe sevk kararı darbe sanıklarının tasfiyesi ve bu işe girişmeye niyetli halefler adına ibretlik bir karar oldu.
Hasdal-Silivri ikiliğine ve Hasdal’daki darbe sanığı tutuklulara özel muamele yapılmasına son verilmesi hukuktaki eşitlik kuralının yerine getirilmesi açısından yerinde bir adım olmuştur. Bavulları toplayıp Silivri’nin yolunu tutanlar “bin yıl sürecek” diyerek giriştikleri “Topyekûn Savaş”ı bu saatten sonra sade ve sivil bir mahkûm olarak sürdürecekler. Hüsran daimi yoldaşları, tedirginlik değişmez kaderleri olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.