H.Celal Güzel

H.Celal Güzel

Üç Paşa

Üç Paşa

Gelişmiş bir demokratik Batı ülkesinde, sokaktaki halka ‘Genelkurmay Başkanınız kimdir?’ diye sorsanız cevap alamazsınız. Hele kuvvet komutanları konusunda hiç kimsenin bilgisi yoktur. Bizde ise, herhangi bir kişi, size hem önceki, hem şimdiki Genelkurmay Başkanı’nı özellikleriyle birlikte anlatabilecek durumdadır. Bırakınız Genelkurmay Başkanı’nı, birçok vatandaşımız özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı ’nı, Genelkurmay II. Başkanı’nı, hattâ ordu
komutanlarını dahi sıralayabilecektir.
‘Bunda ne var canım? Bizim vatandaşlarımız daha bilgiliymiş’ demeyiniz. Türkiye’deki bu olgunun sebebi, TSK’nın ve komutanların, gelişmiş demokrasilerde görülmedik şekilde siyasetin aktörü hâline gelmiş olmasıdır. AB raporlarında, Türkiye’de TSK’nın siyaset üzerindeki tesirinin azaltılması gerektiği şeklindeki haklı tavsiyeler, aslında Türk Demokrasisi’nin rayına oturtulabilmesi için elzemdir.
***
Türkiye’nin yakın tarihinde bazı komutanlarımızın çok önemli bir yeri vardır. Şüphesiz en önemlisi Büyük önder, Mareşal, Gazi Mustafa Kemal Paşa’dır (Atatürk). Türk Milleti, O’nu bayrak gibi, İstiklâl Marşı gibi milló bir sembol olarak kabul etmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa’nın Doğu Cephesi’ndeki zaferleri ve Atatürk’ün emrine girmesi, Millî Mücadele’nin dönüm noktasını teşkil etmiştir. İsmet Paşa, daha sonraki siyaset döneminde tartışmalı bir isim olmuşsa da, Millî Mücadele’de ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında hep Atatürk’ün yanında yer almıştır.
Milletimiz, Fevzi çakmak Paşa’yı daima sevgiyle yâd etmiş, O’nu ‘Mareşal’ olarak çağırmıştır. Millî Mücadele kahramanı olan Fevzi çakmak Paşa’ya, Büyük
Zafer’in kazanılmasından sonra Mareşallik tevdi edilmiş ve Paşa, Cumhuriyet’in ilk Genelkurmay Başkanı olmuştur. Atatürk gibi Fevzi çakmak Paşa da, ordunun
siyasetin dışında kalması için gayret göstermiş ve vefatına kadar bu konuda
hiç tâviz vermemiştir.
Mütevazı, mütebessim ve mütedeyyin bir halk çocuğu olan Mareşal’ın pek fazla bilinmeyen bir tarafı vardır. Mareşal, daima demokrasiden yana tavır koymuştur. Türkiye’nin 14 Mayıs 1950’de âdil bir genel seçim yaparak demokrasiye geçmesinde O’nun bu tavrının önemli bir tesiri olmuştur.
***
12 Nisan 1950’de vefat eden Mareşal’in ardından Şeflik Dönemi’nin gayretkeşleri radyoda oyun havaları çaldırınca, gençlik radyoyu basmıştı. Mareşal’dan sonra gelen Genelkurmay Başkanları O’nun yerini dolduramadılar. Hele 27 Mayıs’tan itibaren başlayan Darbeler Dönemi’nde 42 yıl boyunca atanan Genelkurmay Başkanları, ya suya sabuna karışmadan görevlerini yaptılar ya da darbecilerle işbirliği içinde Türkiye’ye zarar verdiler.

Sözün burasında, size, yazıma başlık attığım üç değerli paşamızdan bahsetmek istiyorum.
Birinci Paşa, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi özkök’tür. Genelkurmay Başkanlığı görevine başladığı 2002 Ağustosu’ndan itibaren, Türkiye’de gerçek demokrasinin kapısını aralayan odur. Türkiye’nin, ‘demokrasiye geçiş’ döneminde, Hilmi özkök Paşa gibi, demokrat, aydın ve hukuka saygılı bir Genelkurmay Başkanı’na sahip bulunması, gerçekten önemli bir şansı olmuştur. özkök Paşa, 2003’te yaptığı bir basın toplantısında, ‘Ben demokratım! Demokrat olmak ne zamandan beri suç sayılıyor?’ diyerek feveran etmişti. Milletimiz, rahmetli Mareşal Fevzi çakmak’tan sonra en fazla Hilmi özkök Paşa’yı sevmiş ve kendisine yakın bulmuştur.
İkinci Paşa, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’tır. Büyükanıt Paşa, TSK içindeki darbeci odakların özkök Paşa’yı tenkitlerinden etkilendiğinden midir bilinmez, iki yıl önce Genelkurmay Başkanı olduktan sonra, siyasî iktidara karşı, lüzumsuz ve sert çıkışlarda bulunmuştur. Ancak, kısa sürede, o da özkök Paşa gibi milletin gönlünü fethetmesini bilmiştir. Açık, samimî, vatansever tavrının yanında, hukuka ve demokrasiye bağlı bir tutum içinde olmuştur. Cumhurbaşkanlığı krizi sırasında, 12 Nisan 2007’de yaptığı basın toplantısında meşruiyet çizgisini aşmamıştır. Lâkin, 27 Nisan’da verilen ‘geceyarısı muhtırası’nda, yaşadığı bir sükût-u hayâl kadar, darbeci odakların gemlenemeyen emrivâkilerinin de rol oynadığı anlaşılmaktadır. üstün başarıyla yönettiği sınır ötesi harekâtı, sevimli hâli ve vatanseverliğiyle onu saygıyla anacağız.
üçüncü Paşa, Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’dur. İlker Başbuğ Paşa’nın, çetecilerin ve darbecilerin ortalıkta cirit attığı, son derece kritik bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı’na geleceği anlaşılıyor. Başbuğ Paşa’ya, TSK’nın darbecilerden temizlenmesi ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda çok büyük görevler düşüyor. Ankara kulislerinde ulusalcı jakoben çevrelerin dedikodularına ve Osman Paksüt ile yaptığı mahiyeti belli olmayan görüşmelere rağmen, Başbuğ Paşa’nın da, selefleri özkök ve Büyükanıt Paşalar gibi, demokrasiden ve meşruiyetten yana tavır koyacağına inanıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
H.Celal Güzel Arşivi