İçi Ateş Dolu Uçurumun Kenarında
İÇİ ateş dolu korkunç bir uçurumun kenarındayız... Terör gittikçe yayılıyor ve kuvvetleniyor. Her gün yeni şehitler, yaralılar. Suriye'deki durum berbatın da ötesinde. Komşumuzun kuzeyinde ikinci Kürt devleti kuruluyormuş. İslam dünyasının nice ülkesinden kötü, yürek parçalayan haberler geliyor.
Bu Ramazanda İstanbul'da havalar çok sıcak ve rutubetli. Ortalık oruç yiyen kimselerle dolu.
Geçen gün iki Müslüman gençle konuşurken, "İkindi namazını Sultanahmet'te kıldık. Caminin kapısının önü, avlusu bir sürü mini etekli, uygunsuz dekolte kıyafetli kadınlarla doluydu" dediler. Cami helaları darphane gibi para basıyormuş.
Ben de Ramazandan birkaç gün önce ikindi ile akşam arasında Beyazıt camiine gitmiştim. İçeride açık saçık kadınlar vardı. Güvenlik memurlarına sordum: "Bunları önleyemiyor musunuz?" Maalesef, dediler, turistlere az çok laf anlatabiliyoruz ama yerliler başlarını örtmek istemiyor.
Beyazıt meydanında Ramazan konserleri veriliyor, arada Beyoğlu şarkıları da yüksek sesle icra ediliyormuş. İftardan sonra caminin içinde namaz kılanlar çok rahatsız oluyormuş. Belediye şikâyetlere kulak asmamış. Öyle ya Ramazan etkinlikleri, Ramazan şenlikleri...
Medya tam bir curcuna. Şehitler, yaralılar, korkunç trafik kazaları, cinayetler, darplar, sahtekarlıklar, sağlığa zararlı sular... Bu haberlerin yanında aynı miktarda, belki daha fazla magazin dedikoduları... Mankenler, futbolcular, şarkıcılar, türkücüler, gurmeler, dondurmalar, dolmalar, seksî karı resimleri, yatak odası hikayeleri... Bir kısım medya şehvet kokuyor...
Bazı Müslümanlar gözünde acaba oruç mu daha önemli, iftar mı?
Türkiye fokur fokur kaynayan bir kazan.
Sünnilerle Alevileri birbirine düşürmek ve iç savaş çıkartmak için şu eski Sivas tezgahı gibi provokasyonlar yapılıyor.
Dinde reform, uyduruk fetvalar ve saçma sapan içtihatlar gırla gidiyor.
Fısk, fücur, günah, nifak, şikak, isyan, tuğyan, yalan, aldatma, haram yeme, alavere dalavere dorukta. Günde beş kez cami hoparlörlerinden yüz küsur desibel şiddetinde ezanlar okunuyor.
(Ses kirliliğinin tespitinde, ses şiddetinin ölçümünde birim olarak desibel (dB) esas alınır. İnsan için 35-60 dB sesler normaldir.
65-90 dB şiddetinde sesler devamlı işitildiğinde zarar verecek kadar risklidir. 90 dB'nin üzerindeki sesler tehlikelidir, işitme kaybına, sağırlığa, sebebiyet verir.)
Bir grup genç bir meydanda mütevazı iftar sofraları açarak beş yıldızlı içkili mekanlarda verilen israflı, günahlı, lüks, şatafatlı, ihtişamlı, debdebeli, benim iftar ziyafetim mi daha lükstü seninki mi iftarlarını protesto etmişler.
Beyoğlu'nda iftara doğru patlamalar olmuş. Elveda Beyoğlu!..
Sabataycılar, Pakraduniler, Kripto Yahudiler, Kripto Haçlılar, bilumum Dönmeler bu toz duman, bu hengame, bu karmaşa içinde kıs kıs gülüyor bıyık altından.
Bir iki günlüğüne köydeki bağ evime gitmek istiyorum. Köprülerin tıkanıklığı gözümü korkutuyor, gidemiyorum.
Tam bir "Yurtta sulh, cihanda sulh..." havası içindeyiz vesselam...
"İkinci yazı"
Aşıların Zararları
Batı medeniyeti ülkelerinde nüfus çok az artarken, yahut hiç artmazken, bazılarında az artmak bir tarafa gerilerken, yaşlanırken Üçüncü Dünya ülkelerinde hızla artıyor. Böyle giderse 2050'ye varmaz dünyanın nüfus dengeleri tepetaklak olacaktır.
Bu tehlikeye karşı neler yapılıyor?
1. Evvelce yok iken nereden çıktıysa zuhur ediveren Aids, tavuk gribi gibi "esrarlı" hastalıklar nüfus planlamasına yardımcı oluyor.
2. Aşılama kampanyaları bazı ülkelerde bir soykırım halini almıştır.
3. Nüfusları hızla artan ülkelerde aman fazla çocuk yapmayın kampanyaları... 1970'li yıllarda ülkemizde nüfus frenlemesi propagandası yapılmamış olsaydı şu anda yüz milyona yaklaşmış olacaktık.
4. Savaşlar...
5. Kötü beslenme yüzünden halkın büyük bir kısmının canlı cenazeye dönüşmesi.
6. Kimyasal ve biyolojik silah stokları!..
Batı dünyasında şiddetini her gün arttıran islamofobi cereyanı Müslümanların hepsini potansiyel düşman olarak görmektedir.
Türkiyenin nüfusu artmasın ki, ileride doğuya ve güneydoğuya Ermeni ve Yahudi nüfusu ithal edilebilsin.
Türkiye Müslümanlarının temel gıdası ekmektir. Ekmekler o kadar beyazlaştırılsın, o kadar gayr-i tabiî ve kimyalı hale getirilsin ki, yiyenler ölmesinler ama uzun vadeli intihar etmiş olsunlar, sürünsünler.
Ben neler mi sayıklıyorum?..
Sayıkladığım falan yok... Yığınların bilmediği gerçekleri dile getiriyorum.
İnterneti açın /dangers vaccination/ kelimeleriyle arayın, karşınıza muazzam sayıda veri çıkacaktır. Bunlardan birini mesela /vaccine dangers.com/a giriniz ve okuyunuz.
Başka kelimelerle da aramalar yapmanızı tavsiye ederim.
Roma imparatorluğunu Barbarlar çökertmişti. Batılılar, Müslümanları modern Barbarlar olarak görüyor ve onları mutlaka frenlemek istiyor.
Bunun için her çare, her çözüm, har vasıta mübahtır. Makyavelizm...
Batı dünyasında aşılara karşı direnen gruplar vardır. Bunların internet sitelerini okumanızı da tavsiye ediyorum.
Aşı piyasası muazzam bir sektördür ve milyarlarca dolar dönmektedir.
Bundan birkaç yıl önce kuş gribi salgını diye bir yaygara kopartılmış ve dışarıya büyük paralar ödenerek aşı satın alınmıştı. Sonra ne olmuştu? Salgın olmamış, aşılar bir işe yaramamış, aşı işini organize edenler büyük vurgun vurmuştu.
Aşıların tehlikeleri ve yan tesirleri konusunda sağlam bilgilere sahip olmadan bebeklerinizi, küçük çocuklarınızı aşılatmamanızı tavsiye ediyorum.
Siz de uzun vadeli bir soykırımın kurbanı olmak istemiyorsanız beyaz ekmek yemeyiniz.
Türkiyenin nüfusunu azaltmak için savaş planları yapılmaktadır. Bunu da unutmayınız.
Dinsizlere karışmam ama Müslümanların çok çocuk sahibi olmalarında büyük faideler vardır.
Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) çoğalınız buyurmuştur. Kafirler ise azalınız diyorlar. Biz elbette Peygambere uymalıyız.