Ramazanın elveda faslındayız...
15 günü devirdik, 20. güne ulaştık. Bayrama iki elin parmakları kadar gün kaldı. Sıcak ve uzun günlerde oruçla bir insan hayatında iki en fazla 3 defa karşılaşabilir. Eğer birincisi çocukluğunda ise, üçüncüye ulaşma ihtimali yükselir... Bugün değerli okuyucularımıza 2009 ramazanında yayınlanan bir yazımızı sunuyoruz. Bakın bakalım: O günden bugüne ne değişti?
Modernlik ve din en az bir asırlık hararetli bir konudur. Modern dünyada dinin ehemmiyetini kaybedeceği, insanların ilmi rehber edinerek itminana ulaşacağı tezi Türkiyede çok yaygın olarak savunulmuştur. Bizler bu tartışmaların neredeyse sükûnete erdiği bir döneme girmiş gibiyiz.
Dinin ehemmiyetini kaybedeceği görüşü elbette, dini geçmişe ait, arkaik, müzelik bir olgu olarak görmekle paralel yürüyen bir görüştü. O yüzden benim bildiğim zamandan beri, eski ramazanlar kalıbı çok kullanılırdı. Din bir zamanlar hayata hâkim olan, bu hakimiyeti pek de tasvib edilmeyen bir tarz olduğu için, ramazanlar da esasen o zamanlar yaşanırdı. Elbette hatırda kalan eski ramazanlar biraz ramazanın ruhuna uygunluk bakımından sıkıntılı idi. Direklerarası, kantolar, düetolar, oyun, eğlence...
Elbette ramazan bir kültür olarak her toplumda farklı yaşanabilir. Bizde de öyle olmuştur. Büyük ve güzel selâtin camiler yapan, zarif yüksek minareler inşa eden bir toplum ona uygun bir dil geliştirebilir. Nitekim, mahya denilen, şimdi pek fazla dikkat çekmeyen hoş gelenek böyle bir şeydir. Düşünün bir, bundan iki-üç asır önce, gaz lâmbasının bile olmadığı; yağla, kandille aydınlanılan zamanlar... Ve kapkara gökyüzüne uçar gibi yazılan yazılar; mahyalar... Bu bir günlük sanat eserlerinin sadece yazılardan oluşmadığı, şekilleri de ihtiva ettiği biliniyor. Zarif bir kayık, güzel bir lâle, sümbül veya bir hançer.. bir ramazan gecesi gözleri kamaştırıyor.
Bugünün reklamdan bunalmış insanına, her tarafın parıl parıl aydınlatıldığı bir devirde, mahyalar eskisi kadar dikkat çekici gelmiyor olabilir.
Ramazan ve eğlence bağdaşmaz mı? Hadlere uyulmuşşa, elbette bağdaşır. Ramazan gecelerini ihya ederken insanların vakit geçirmek için böyle şeyler yapması tuhaf kaçmaz. Bizdeki ramazan kültürünün sosyal hareketliliği azaltacakken artırdığını kolaylıkla görebiliriz.
Ramazanları eskide bırakmak düşüncesinin tutmadığını bugünkü ramazanlar gösteriyor. Toplumun büyük bir kesimi ramazanın idrakinde. Oruç tutan tutmayan bütün kesimler, bu ayın kendine mahsusluğunun farkında. Gazeteler, ramazan sayfalarını eskiden beri yayınlıyorlar. Elbette son yıllarda bu sayfalar daha zenginleşti, genişledi. Radyo gibi modern bir cihazda ramazan programları 1950den sonra başlayabildi. Geç kurulmuş televizyonumuz da ilk yıllarında ramazan programları ile tanıştı.
Eski ramazanlar edebiyatı, red, karşı çıkma ve karalama ile birlikte sürdürülürdü. Bunlar bitti, şimdi yavaş yavaş kabullenme dönemine giriliyor... Aleyhte yazılar azalıyor veya çıkmıyor. İftar vermeyi laikliğe aykırı sayan kurumların yöneticileri peş peşe iftar programları düzenliyor. Barış bir taraftan toplumu kucaklıyor, ramazan da bunun vesilelerinden oluyor...
Bu sene basının çok ünlü bir yöneticisi bir ekiple kısa bir umre yaptı ve gördüklerini uzun uzun anlatmaya başladı! Bu medya operatörünün umresi ramazana rastlatıldı! İşin içinde yine gazetecilik, tiraj kaygısı olduğu şüphe götürmez. Esasen çok tuhaf da kaçmaz. Basın tarihimizin Cumhuriyet sonrası karıştırılsa, bu mevkideki yazarların ramazanla ilgili tavırları, yazıları elden geçirilse, değişim çok daha kolay görülebilir. Bir zamanlar gazeteler ramazan yaklaşırken mide hastalıklarından; kurban bayramı yaklaşırken, Arabistanda kolera salgınından bahseden haberler yayınlarlardı. Bunun sistematik, zamanı gelince devreye giren psikolojik harekatçı yayınlar olduğunu düşünmemek mümkün değil.
Evet ramazan eskimedi. Toplumun büyük bir kesimini kucaklamaya devam ediyor. Şimdi yeni ramazanlar var. Eskiden olmayan birçok yeni kültür unsuru var bu yeni ramazanlarda. Mesela İftar çadırı yeni ramazanların alameti farikası sayılabilir. Geçenlerde baktım bazı CHPli belediyeler de iftar çadırlarını kurmuşlar! Çok uzun süren televizyon programları var. Ramazana mahsus sayılan Çağrı gibi filmler var...yeni tarz yardım kuruluşları var..
Modernlik de ramazanı durduramadı, fakat kültür olarak farklılaştırdı. Yeni bir ramazan kültürü ortaya çıktı. Eski ramazanlar kalıbı da giderek kullanım değerini kaybetti!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.