Yeni başlık açmaya değmeyen konular
Bazı konular var ki, tüm köşenizi o konuya tahsis etmek istemezsiniz, hak etmediğini düşünürsünüz, fakat değinmeden de geçemezsiniz...
Bugünkü yazımı bu türden konulara ayırıyorum...
1. Türkiye-İran:
İran Genelkurmay Başkanı Hasan Firuzabadinin Sıra Türkiyede anlamında sözler sarf etmesinin, bence, malumu ilân dışında bir anlamı yoktur...
Neden derseniz Türkiye ile İranın arası Çaldıran Savaşı öncesinden beri, şeker renktir. Çünkü İran Çaldıran mağlubiyetinin tortularını günümüze kadar taşımış, aramızdaki ilişkinin zaman zaman dostane bir havaya girmesi ise Türkiyenin fedakârlıkları sayesinde olmuştur.
İranın son şahı Rıza Pehlevinin Türkiyeye karşı delice silâhlandığını bölgedeki herkes biliyor. Delice silâhlanma şimdi de devam edip gidiyor. Halkının karnını doğru düzgün doyuramayan İran, silâha neden bu kadar para yatırıyor? Sınırdaş devletlerden biri biziz ve bunu sormak en çok bizim hakkımız.
Buna rağmen Türkiye, İranın nükleer silâh üretimi konusunda büyük bir baskıya girdiği dönemde bile, yalnız kalma pahasına İranı desteklemiş, İsrailin bu konuda hiç sorgulanmamasını dikkate vererek, İranın nefes almasını sağlamıştı.
Karşılığını böyle verdiler...
Bir kez daha güvenilmez olduklarını ispatladılar.
2. Eski vaiz:
Hürriyet bunu hep yapıyor. Bir yandan ramazan münasebetiyle Ramazan eki verirken, öte yandan dini, dindarı ve din adamını öcü gibi görmeyi sürdürüyor...
Öyle görmeseydi, vaizliği suçlama vesilesi yapar mıydı?
Buyurun, 8 Ağustos 2011 tarihli nüshasının birinci sayfasındaki habere bakın:
Eski vaiz, YÖKün ikinci adamı.
Olamaz mı yani, yasal bir engel mi var?..
Yasal engel yok, ama inanç engelliler var: Onlar lâyık bulmuyor.
Hürriyete göre eski vaiz olmak, eski sabıkalı olmaktan beter bir şey...
Çünkü bir şekilde dine bulaşmış!..
Kürsülerden dini anlatmış!..
Artık ağzıyla kuş tutsa devlet kurumlarına yakışmaz!
Nitekim, sırf imam-hatip çıkışlı diye, Sayın Recep Tayyip Erdoğanı da başbakanlığa yakıştıramamışlardı...
Muhtar bile olamaz manşetini unutmuş değiliz.
3. Londra olimpiyatları:
Bizim açımızdan müsabakaların özeti şudur: Elâlemin sporcuları rekor üstüne rekor kırarken, bizimkiler kol-bacak kırıyor!
Bakalım kaç sakatımız gelecek?
4. Resim-Heykel Müzesi soygunu:
Anlaşılan Resim-Heykel Müzesi de darbe dönemlerinin talânından nasibini almış...
Kültür Bakanına göre, hırsızlığa karşı hiçbir tedbir yokmuş, kapanın elinde kalmış resimler...
Diğer müzelerin hali çok mu iyi sanki? Onlar da soyulmadı mı?..
Şimdi yapılacak iş belli: Önce zamanaşımını bu konuda ortadan kaldıracak bir yasa çıkarmak ve son otuz yılı acımasızca sorgulamak...
Bakalım ucu nereye kadar gidecek?
Malum ressam geçiniyor...
Resmini yapmak için birkaç resmi müzeden aldırmıştım diyebilir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.