Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Olmaya devlet cihanda

Olmaya devlet cihanda

Umre dönüşü sıkı bir diyete girdim. Daha önceden fazla kilolarımı vermeye niyet etmiştim.

Sonuçta bugün 110 kilodan 99 kiloya geriledim. 95’e kadar gerileyip orada bir süre beklemek ve daha sonra 90’a kadar gerilemek istiyorum.
20 kilo fazla bir yükle koşmak mümkün değil. Sabah, akşam, gece hep bu yükle yaşamak kolay bir iş değil. Daha çok yiyecek içecek, daha çok uyumak isteyeceksiniz. Fazla kilo bir işkence gibi sanki.
Şimdi daha az yiyorum. Az ve tabii yiyecekleri tercih ediyorum. İki öğün yiyorum.
“Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Sağlığın değerini onu kaybetmeden anlamak gerekiyor.
Kur’an-ı Kerim’de yiyeceklerden bu kadar çok söz edilmesi boşuna değil.
Sağlıklı bir çevrede yaşamadığımız gibi sağlıklı bir şekilde de beslenmiyoruz. Kıyafetlerimiz, kullandığımız eşyalar çok sağlıklı değil. Hormonlar, zirai ilaçlar, geni ile oynanmış gıdalar yetmiyor, gürültü, trafik, terör, savaşlar... insanların ruh dünyasını altüst ediyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de insanlar sigara içmiyorlar mı, alkol-uyuşturucu kullanmıyorlar mı...
Dün Bursa’ya gittim. Kızlara yönelik yaz Kur’an kursunun hatim ve iftar töreni vardı. Bu vesile ile dünyanın en büyük entegre zeytin fabrikası olan Marmarabirlik tesislerini ziyaret ettim. Genel Müdür İbrahim Minareci ve Genel Müdür Yardımcısı İsmail Acar beyleri ziyaret ettim.
Zeytin ve yağı aslında ilaç gibi bir gıda. Ama yeteri kadar bu nimetten istifade etmiyoruz. Sadece ilaç değil, aynı zamanda koruyucu.
Türkiye’nin Marshall yardımı aldığı yıllarda radyolarda bir türkü söylenirdi: “Zeytin yağlı yiyemem aman basma da fistan giyemem aman senin gibi zalime ben efendim diyemem aman..” ABD’li dostlarımız bize “Tereyağ ve zeytinyağı yemeyin, margarin yiyin” diyor. Basma üretmeye başlamışız, basma giymemeyi emrediyor. Süt yerine süttozu içmemizi istiyor. Sonra ayranı şerbeti bıraktık, gazoz/cola içmeye başladık. Lahmacun değil börek, pide değil pizza, köfte değil hamburger..
Marmarabirlik neden zeytinyağı bazlı krem/sabun/ şampuan üretmez, neden bir tanıtım grubu oluşturulmaz, neden ürün çeşitlemesine gidilmez? Benzer konuları konuştuk.
Türkiye global bir güç olacaksa bu herkesin elini taşın altına koyması ile mümkün. Bugüne kadar bir şekilde geldik. Eğer global rekabette başarılı olmak istiyorsak kendimizi yenilemek zorundayız. Futbol karşılaşmaları ile ilgimizi eğer diğer kurumlarımız için de gösterebilsek aslında ne iyi ederiz.
Gazetelerimizin spora ayırdığı sayfa ile ekonomiye ayırdığı sayfa miktarına bir bakın, ne demek istediğim anlaşılır.
Dünyanın en zengin bitkisel droglarına sahip bir ülkeyiz ama maalesef bu zenginliğimizi yeteri kadar değerlendiremiyoruz.
Zeytin bahçeleri drog tarımı için kullanılamaz mı? Ya da devekuşu yetiştirilemez mi aynı zamanda? Arıcılık yapılamaz mı aynı alanda? Tabii zirai ilaçlardan arındırılabilirse bahçelerimiz.
Eskiden Bursa ipekçilikle anılırdı. Artık kestane şekeri ve iskenderle anılıyor. Sahi Gemlik’i zeytinde niye bir dünya markası yapmıyoruz?
Sağlıklı bir hayat hepimizin meselesi. Hava, su ve toprağı kirletmemeliyiz. Tabiata verdiğimiz her zarar bize geri dönecektir.
Daha az tüketerek aslında daha sağlıklı yaşamak mümkün. İsraf etmemek sadece erdemli bir davranış değil, belki de daha fazla ürün için fenni gübre ve hormon kullanımı, ya da geni ile oynanmış ürünlerden kurtulmak için önemli bir fırsat ele geçirmiş olacağız.
Batıdan bize dayatılan gıda, sağlık ve tedavi yöntemleri hayatımızın kalitesini artırmaktan ziyade, pahalı ve bağımlı bir ömür için bir komplo olabilir mi?
Gıda konusunda, helal-haram ayrımından hijyene, hormondan genetik risklere, katkı maddelerinden kimyasal birikintilere kadar birçok konuda bilgili ve dikkatli olmamız gerekiyor. Selâm ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi