Ergenekon yalanlarına karşı belgeli gerçekler!
“Kar” veya “buz”un, “sıcak” veya “Güneş”e direnmesi ne kadar mümkün değilse; “yalan”ların da “gerçek”lere direnmesi o kadar mümkün değildir... “Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar” demiş atalarımız... Bazılarının mumu ise, yatsıya kadar bile yanmıyor... Hele de, “iletişim teknolojisi”nin büyük bir ivme kazandığı günümüzde; “manipülasyon”lar ve “dezenformasyon”ların ömrü, iyice kısaldı... “Yalan” ve “yönlendirme”lerin maskesi çok çabuk düşürülüyor ve “gerçek”ler birer birer ortaya çıkıyor!.. Tıpkı “Ergenekon Terör örgütü” ve “İstinye'de polis kulübesi”ne intihar saldırısı düzenleyenlerin kimlikleri ve örgütleriyle ilgili “gerçek”lerin de çok çabuk ortaya çıkması gibi!..
MİSİLLEME İSE KİME KARŞI?
Daha düne kadar ne deniliyordu:
“Ergenekon örgütüne yönelik operasyon, AK Parti'nin kapatılması dâvâsına karşı girişilmiş bir misillemedir!”
Ancak, bu “yalan”ın tutması mümkün değildi... “Gerçek”ler hemen dillendirilmeye başlandı;
“Misilleme olabilmesi için; önce AK Parti hakkında dâvâ açılması, sonra Ergenekon'a karşı operasyona başlanması gerekir!..
Oysa, durum tam tersinedir!...
Ergenekon Terör örgütü'ne yönelik operasyon; Danıştay cinayetinin hemen ardından ümraniye'de ele geçirilen bombaların ardından başlatılmıştı!..
AK Parti hakkında kapatma dâvâsının açılması ise, 14 Mart 2008'dir!.. Yani, bu dâvâ; operasyonun başlamasından 9 ay sonra açılmıştır!..
Dolayısıyla, ortada misilleme yoktur!..
İllâ bir misillemeden söz edilecekse;
AK Parti hakkındaki kapatma dâvâsı, Ergenekon Terör örgütü'ne karşı başlatılan operasyonlara bir misillemedir!..”
MİT, 5 YIL öNCE UYARMIŞ!
Bu şekildeki basit “mantık yürütme” metodlarıyla “yalan”lar çürütülüp, “gerçek”ler ortaya çıkarılıyordu ki; geçtiğimiz günlerde bir “belge” daha çıktı ortaya!..
Bu “belge”ye göre;
MİT, “tam 5 yıl önce” Başbakanlığa bir yazı göndermiş... 2003'te Başbakanlığa gönderilen “çok gizli” ibareli yazıda “Devlet içindeki Ergenekon çetesi”nden bahsediliyor ve çetedeki isimler, tek tek sıralanıyormuş!..
Bu bilgileri veren Yasemin çongar, Taraf'taki yazısında şu ayrıntılara giriyordu:
“Beş yıl kadar önceydi.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başbakanlık'a ‘çok gizli’ bir yazı gönderdi.
Konusu Ergenekon...
MİT'in yazısı, devletin içine uzanmış Ergenekon çetesinin şemasını içeriyor ve bu örgütün araştırılmasını tavsiye ediyor.
2003 tarihli örgüt şemasında, Ergenekon mensubu siyasetçilerin, işadamlarının, gazetecilerin adları var.
Siyasetçiler arasında bir partinin genel başkanının ismi hemen dikkat çekiyor.
çeteci gazetecilerin listesinde bir büyük gazetenin genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi ve çok popüler bir yazarı göze çarpıyor.
Ergenekoncu işadamları arasında sanayiciler de var, medya patronları da.
Bu şahısların adlarının bu belgede yer alması, bilerek ya da bilmeyerek Ergenekon için çalıştıklarının kanıtı sayılamaz.
Ama şunu gösterir:
Bugün siyaset sahnesinde, iş aleminde ve medyada hâlâ çok etkin konumlarda olan bir dizi isim, Ergenekon'la bağlantılı olabilecekleri iddiasıyla MİT tarafından Başbakanlık'a rapor edilmiş. Kimilerinin ‘efsane’ saydığı Ergenekon hakkında istihbarat toplayan MİT, bu istihbaratı ve şüphelerini 5 yıl önce Başbakanlık'a aktarıp araştırılması gereğini vurgulamış.”
Bir bilgi daha:
Başbakanlık, MİT tarafından 2003'te kendisine iletilen “çok gizli” ibareli raporu, 2 Temmuz 2008'de, “Ergenekon operasyonunun sorumluları”na intikal ettirmiş!..
Lütfen dikkat!..
Bu intikal bile, “operasyonun başlamasından bir gün sonra” gerçekleşmiş!..
Şunu söylemeye çalışıyorum:
“Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik operasyonlarla “Kapatma Dâvâsı”nın hiçbir ilgisi yok!..
çünkü operasyon “önce” başladı!..
Kapatma dâvâsı ise “sonra” açıldı!..
“Misilleme” bunun neresinde?..
Kaldı ki; “Ergenekon'un şeması” tam “5 yıl önce” bildirilmiş Başbakanlık'a!..
İLK, KİM “ERGENEKON” DEDİ?
Hadi, bunu da bir tarafa koyalım..
Bugün, bazılarının “hurafe” ve “efsane” saydığı “Ergenekon” adlı örgütten, ilk söz eden ve ilk ciddi çalışmayı ortaya koyan kişiler Can Dündar ve Celal Kazdağlı'dır...
Bu ikilinin “40 Dakika” belgeselinde “değerlendirme eksiklikleri” olsa bile, “Ergenekon'un dillendirildiği” tarih 2001'dir!..
Ki, 12 Mayıs 2001 tarihli Aksiyon dergisi, “Yeniden yapılanmanın aktörü Ergenekon... Sivil Ergenekon” olayını “kapak” konusu yapmış ve geniş bir inceleme yayınlamıştı.
özetle deniliyordu ki;
“Can Dündar ve Celal Kazdağlı, gerek belgesellerinde, gerek kitaplarında; Ergenekon'u, netice itibarı ile Alparslan Türkeş, Abdullah çatlı, Haluk Kırcı, Korkut Eken ve Mehmet Ağar gibi çoğu ülkücü kökenlilerin kurduğu bir mekanizma olarak ortaya koyuyor. Ve filmin perde arkası kahramanları çok iyi saklanıyor.
örneğin MİT'teki iktidar kavgası anlatılırken, siyasilerin MİT'i ele geçirme mücadelesi sanki illegal bir hareketmiş gibi ortaya konuyor. Askerin ise Başbakanlığa bağlı MİT üzerindeki hakimiyeti de normal kabul ediliyor! Bizce, Can Dündar, Ergenekon'un asıl unsurlarına hiç dokunmadan figüranlar üzerinden yorumlarla işi geçiştiriyor.
Celal Kazdağlı'ya Ergenekon'un sol ayağının eksik olduğunu söylediğimizde, bu eleştiride haklılık payı bulunduğunu belirterek, ‘Ergenekon ismini bize Erol Mütercimler verdi. Dört seneden beri bu örgütü ortaya çıkarmak için uğraştığını anlattı. örgütün sağ ayağı olduğu gibi sol ayağı da vardı, ama biz eldeki belge ve bilgiler ışığında ancak sağ tarafını ortaya koyduk. Sol kesimin bulgularına ulaşsa idik onu da yazardık ama olamadı’ diyor.
Kazdağlı, Ergenekon'daki Kemalist, sağcı ya da solcu tabirlerinin dikkatli kullanılması gerektiğini ifade ederek, doğru anlatımın ‘devletin solcu, sağcı ya da Kemalist olma rolünü verdiği insanlar’ şeklinde olacağını, esasta Ergenekon'a mensup isimlerin ideolojisi olmayacağını, devletin adamı olduklarını kaydediyor.”
öRGüTüN TASFİYESİNİ KİM İSTİYOR?
Gördüğünüz gibi; “Ergenekon'un tarihi”ne indikçe, “çok derin”lere gidiliyor!..
“Dile getiriliş tarihi 2001” olan bir örgütün “kuruluş tarihi”nin nerelere uzandığını varın, siz hesap edin!..
O zamanlar, “misilleme”de bulunacak Tayyip Erdoğan da yoktu, AK Parti de!..
Demek oluyor ki;
“Misilleme”de bulunanlar, daha doğrusu “Ergenekon'u tasfiye etmeye” çalışanlar “Erdoğan Hükümeti” değil, belki de “Ergenekon'un kontrolden çıktığına” inanan “kurucu güçler”dir!..
Yasemin çongar'ın şu yazdıkları ilginç:
“- Ergenekon'un Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesine uzandığı iddiasından, iki emekli orgeneralin terör örgütü liderliği suçlamasıyla tutuklanması ve yargılanacak olmasından daha fazla ne şaşırtabilir ki bizi?
- Ergenekon'un 1 ve 2 numaralarının muvazzaf subaylar olduğunu öğrenirsek, bir gün şok geçirir miyiz dersiniz?
- Ergenekon'u yöneten muvazzaf ya da emekli askerlerin üzerine gidilmesinde, Genelkurmay'ın zımni onayının olduğunu bilmek şaşırtır mı sizi?
- Peki, eğer orduda Ergenekon çetesine bulaşmış üst rütbeli muvazzaf subaylar varsa, onların bu operasyon sayesinde er geç tasfiye edileceğini düşünmenin giderek ‘makul beklenti’ sınırları içine çekiliyor olmasına ne demeli?”
O BİLGİLERİ SIZDIRAN KİMDİ?
Bu yapı “tasfiye” edilmeyecekti de ne olacaktı?..
Düşünebiliyor musunuz;
“Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik operasyonda gözaltına alınan ve daha sonra da tutuklanan Emekli Org. Hurşit Tolon'un “oğlunun evinde” yapılan aramada, “Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın soyağacı ve ailesinin kökenleri hakkında bazı bilgilerin bulunduğu bir dosya” ele geçiriliyor!..
“örgütün eli” nerelere uzanıyor, görüyor musunuz?..
“Genelkurmay Başkanı'nın bile fişlenip dosyalandığı” bir Türkiye'de, nasıl bir “belâ” ile karşı karşıya olduğumuzu tahayyül edebiliyor musunuz?..
Sırf merak ettiğim için soruyorum:
Org. Yaşar Büyükanıt “Genelkurmay Başkanı” olmadan önce “internet siteleri”ne “cep telefonları”na, “gazete”lere gönderilen ve “Büyükanıt'ın soyağacı”nı gösteren bilgiler “Ergenekoncuların bir servisi” miydi acaba?!?
Bu “mesaj bombardımanı”nda “Tolon'un dahli” var mıydı?!?
Bizimkisi, sadece bir merak!..
POLİSE GöZDAĞI VERMEK İçİN!
öyle sanıyorum ki;
“2500 sayfa ve 400 klasör”den oluşan “Ergenekon iddianamesi” açıklandığında, daha nice “kirli ilişki”ye ve daha nice “çirkef bağlantı”ya tanık olacağız!..
“Ergenekon'un bir parçası” olup, sıranın er ya da geç kendilerine geleceğini sezenlerin, “karşı taarruz”a geçerek; “bilgi kirliliği”ne ve “manipülasyon”lara başlamaları hiç kimseyi şaşırtmasın!..
Bunlar, olacaktır!..
“Can derdi”ne düşen örgüt ve onların yandaşları; bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da “her türlü pisliği” yapmaktan geri kalmayacaktır!..
Tıpkı, “kullanıma hazır bazı şapşallar” bulup, onları “ABD Başkonsolosluğu önündeki polis kulübesi”ne saldırtarak, 3 polisin şehit edilmesini “El Kaide'nin üzerine yıkma çabası” gibi!..
Bu “alçakça saldırı”nın; “Polise mesaj” amacı taşıyan bir “Ergenekon tezgâhı” olduğunu ilk gün yazmıştık.
Memnuniyetle ifade edeyim ki; “gerçeklere duyarlı” gazeteler de aynı noktaya parmak basarak, “Ergenekon kokuyor, çünkü” deyip, eklemişler:
EL KAİDE OLAMAZ, çüNKü:
1) MİLİTANLAR ‘USTA’ DEĞİL - “Şimdiye kadarki eylemlerinden biliniyor ki; El Kaide militanları uzunca süren bir eğitimden geçirildikten sonra eylemlere yönlendiriliyor. Dolayısı ile bir saldırı anında çok ustaca hareket ediyor, çok etkili silah kullanıyor. Oysa Konsolosluk saldırısında 3 militan, 2 trafik polisi tarafından öldürüldü. Halbuki saldırganlar iyi yetiştirilmiş militanlar olsaydı, belki de hiçbiri öldürülemezdi.”
2) EYLEM TİPİNE UYMUYOR - “Konsolosluk saldırısı El Kaide'nin artık klasikleşmiş hale gelen eylem tipine de uymuyor. Gerek benzeri Türkiye'de 2003'te yaşanan, gerekse İspanya'da, New York'ta, Londra'da gerçekleşen eylemlerde, El Kaide nokta hedefi değil, hedefin de içinde bulunduğu geniş bir alanı kapsayan saldırı yapıyor. Oysa Konsolosluk saldırısında hedef polis noktası. El Kaide olsaydı kamyonla girişe gelir ve büyük bir patlama gerçekleştirirdi... üstelik El Kaide militanları hiçbir zaman silah olarak pompalı tüfek kullanmadı.”
3) HIRSIZLIKTAN SABIKALILAR - “Eylemde öldürülen saldırganların kimlikleri de El Kaide militanlarının kimlik özelliklerine uymuyor. Saldırganlar ülkücü ya da daha önce hırsızlıktan sabıkalı. Bugüne kadar yakalanan El Kaide militanlarının geçmişleri incelendiğinde ya sabıkasız, ya da İslâmcı eylemlerden gözaltına alınmış kişiler.”
4) ERGENEKON'UN TAŞERONU - “Eylemi El Kaide'ye bağlayan tek bilgi, saldırganlardan birinin isminin daha önce İBDA-C ile ilişkilendirilmesi. Ancak Ağrı'daki bir operasyonda Hizbullah'a ait örgüt evinde, seri numarası ümraniye'de ele geçirilen Ergenekon bombalarıyla aynı olan bombalar ele geçirilmişti. Ergenekon, Hizbullahçıları, ülkücüleri, PKK'lıları kullanmaya müsait. Hatta Tamil gerillalarını bile getirip kullanabilirler.”
5) AMAç, SORUŞTURMAYI SAPTIRMAK - “Bütün bu sebepler eylemin Ergenekon tarafından gerçekleştirilme ihtimalini artırıyor. Eylemin amacı da Ergenekon soruşturmasında gündemi değiştirmek ve soruşturmayı saptırmak. Doğrudan polisi hedef alan saldırı aynı zamanda Ergenekoncuların baş düşmanı olan ABD'nin desteklediklerine, ya da ABD'yi destekleyenlere de bir gözdağı niteliğinde.”
“ZAMANLAMA”YA DİKKAT!
Herhalde bu kadar “ipucu” yeter...
Buyurun, bir ipucu daha:
Saldırı, tam da 9 Temmuz çarşamba günü yani “Ergenekon iddianamesinin açıklanacağı”nın gazetelerde yer aldığı gün gerçekleşti; iyi mi?..
Lütfen “zamanlama”ya dikkat!..
Uzun lâfın kısası a dostlar;
“Yalan” da olsa, “gerçek” de olsa; hiçbir şey uzun süre gizli kalmıyor!..
Hele de “gerçek”ler!..
Gerçekler, “yalanın direnci”ni kırıp, bir şekilde, ama mutlaka “günyüzü”ne çıkıyor!..
“Yarasa”ları korkutan da bu olsa gerek...
--------------------------
Ben sana dokunmuşsam!
“Kurtlar Vadisi” dizisinin son bölümlerinde; “Bana hiçbir şey yapamazsın!” diyen Büyük İskender'e, Polat Alemdar şu karşılığı veriyordu: “önemli olan, benim sana dokunmuş olmamdır... Bugün ben sana dokunabilmiş isem, yarın birileri seni devirir!”
“Dokunulmaz” sanılan Ergenekon Terör örgütü'ne “dokunulmuş”tur!.. Yani, “karizma” çizilmiş ve örgütün “hiçbir halt yiyemeyeceği” ortaya çıkmıştır!..
Bundan sonrası “çorap söküğü gibi” gelecek ve örgüt birer birer “deşifre” edilip, “tasfiye süreci”ne girilecektir...
çünkü Türkiye'de ilk defa darbe yanlıları “yalnız” kalmış, ilk defa “darbecilere karşı topyekûn tepki” oluşmuştur!.. Bu tepki karşısında kartel gazeteleri bile “tornistan” gayretine girişmiştir!..
“İddianame” açıklandıktan sonra, süreç daha da hızlanacaktır... Bu bakımdan; Başsavcı Aykut Cengiz Engin'in “yarın” yapacağı açıklama son derece önemlidir...