Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bugün bayram... Biraz da iyimser bakalım!

Bugün bayram... Biraz da iyimser bakalım!

Olayları değerlendirmek için, insanın “durduğu yer” ve “baktığı pencere”nin büyük önemi vardır...

“Yumuşacık bir koltuk”ta oturan insan ile, “hasır üzerinde oturan” bir insandan aynı değerlendirmeyi bekleyemezsiniz.
“Yarısı dolu bardağa” bakmak da öyle... “Müsbet” bakanlar, bardağın, hiç olmazsa “yarısının dolu olduğunu” söylerler... “Menfi bakanlar” ise, “yarısının boş olduğunu” söyleyip, “niye tamamı dolu değil?” diye hesap sorarlar...
Dedim ya;
“Bakma” meselesi!..
Ama, “yarısı boş” diyene de, “yarısı dolu” görene de bir şey diyemezsiniz... Çünkü, her ikisinin söylediği de “doğru”dur.

DAHA NE VERSİN TAYYİP?
Sözü, “PKK’lılar”ın, “PKK sempatizanları”nın ve “PKK uzantıları”nın yaptıkları “gösteri”lere getirmek istiyorum.
Herhalde duymuşsunuzdur...
PKK’nın 15 Ağustos 1984’te Eruh ve Şemdinli’de yaptığı saldırıların yıldönümü, “zafer bayramı” havasında kutlanmış...
PKK’lıların ve sempatizanlarının her yıl, “İlk Kurşun Günü ve Diriliş Bayramı” olarak kutladığı bu günde, Hakkari’deki caddeler ve meydanlar “PKK sembolleri” ile donatılmış, her yere “Apo posterleri” açılmış, “Kürtçe müzik” eşliğinde “halay”lar çekilmiş!..
Şırnak’ta da polise “havai fişek” ve “ses bombası” atıp, iş makinelerini yakmışlar...
Batman’da da; aralarında BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel ve Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın da bulunduğu PKK uzantıları “halay”lar çekmişler...
Bu “manzara”ya öfkelenen “Ulusalcı”lar ve onların “Sözcü”leri demişler ki;
“Tayyip, daha ne versin?..
Açılım yaptı... Öcalan’a sayın demeyi suç olmaktan çıkardı... Apo posterleri ve PKK paçavralarıyla dolaşmayı serbest bıraktı... Kürtçe’yi serbest bıraktı!.. Kürtçe TV kanalı bile açtı!..
Ama bunlar;
28 yıl önce ilk askerimizin şehit edilişini, şehirlerin göbeğinde halaylar çekerek kutluyorlar!”
Doğru mu?..
Doğru!..
Gerçekten de; Çukurca ve Foça’da toplam “10 şehit” verdiğimiz günlerin hemen sonrasında; hele de içlerinde “BDP milletvekilleri”nin de bulunduğu bu tür “eğlence”ler, en basit ifadesiyle “aymazlık” ve “millete hakaret”tir!..
Ama, aynı halay çekmeye, şöyle de bakmak mümkündür;
“Şemdinli’de 150-170 PKK’lı öldürüldü... Ölen PKK’lıların ardından ağıt yakmak yerine, halay çekip eğleniyorlar!..
Demek ki;
Bunların kendi ölülerine de saygısı yok!.. PKK’lıların ölmesine üzülmeyen BDP’liler, hiç askerlerin şehit olmasına üzülür mü?..
Bunlara, ölüler hayat veriyor!..
Ne kadar ölü,
O kadar eğlence!”
Hatta, şu da söylenebilir;
“Silah” çekmek yerine, “halay” çekiyorlar ya, daha ne istiyorsunuz?..
Dedim ya;
“Bakma” meselesi!..
“Nereden” bakarsan, öyle görürsün!..
BAR’DA BAŞÖRTÜLÜNÜN İŞİ NE?
Meselâ, şu olay:
Sabahları “farelerin bastığı” İstanbul’un “sosyetik” semti Bebek’te Elif adlı “başörtülü” bir hanım ile eşi Cengiz, ünlülerin uğrak yeri olan Lulu’s Cafe Bar’a gidip, karşılıklı “kahve” içmek istemişler!..
Genç çift, tam kapıdan içeri girerken, güvenlik görevlisi koşup, gelmiş!..
“Kapatıyoruz” demiş!..
Elif ve eşi Cengiz; “Nasıl olur” demişler, “Geç saatlere kadar açık olduğunuzu biliyoruz... Bizi görünce mi kapatmaya kalkıyorsunuz?.. Bize, açık açık; başörtülüleri almadığınızı söylesenize!”
Güvenlik görevlisi, “haklısınız” demiş;
“Kural gereği başörtüleri almıyoruz!”
Şimdi, bu olaya bakıp, “skandal” diye gürültü çıkarılabilir... Hatta; “başörtülüler her yerden dışlanıyor” diye bas bas bağırılabilir!..
Evet, böyle yapıp, “başörtülü kadına destek” açıklamaları yapılabilir...
Ama, şöyle de bakılabilir:
“Kardeşim, başörtülü bir kadının, Ramazan ayında Bar’da, içki içilen bir mekânda ne işi var?..”
Bu da bir “bakış”tır...
Ve yabana da atılmaz!..
Çok doğru;
“Başörtülü” kadınlar birçok yerde dışlanıyor, aşağılanıyor, hakaretlere uğruyor!..
İyi de; “başörtülü” bir kadının “bar” gibi, “içkili bir mekân”da ne işi var?..
Bırak;
Orası da eksik kalsın!..
Oraya da gitmeyiver!..
KILIÇDAROĞLU İFTAR’DA!
Eski müftü CHP İstanbul Milletvekili İhsan Özkes, bir “iftar yemeği” organize etmiş... Bu yemek, elbette CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile “din adamları” ile “gazeteci”leri buluşturmayı amaçlıyormuş...
Kılıçdaroğlu, burada “özeleştiri” yapmış:
“Mütedeyyin insanlarla CHP arasındaki mesafeyi anlamsız buluyorum... Bu mesafenin olmasında, geçmişte bir hatamız olduysa, bu hataları görmek gerekir... Bunları giderecek ve diyaloğu daha da artıracağız!”
Bu iftar ve Kılıçdaroğlu’nun sözleri için, “CHP arayışta” diyen var, “dindarlara sarıldı” diyen var, “AK Parti’yi taklit ediyor” diyen var, “Dindarlara göz kırpıyor” diyen var...
Var oğlu var!..
Malûm;
Siyaset, “sonuç alma sanatı”tır... Ağzınla kuş tutsan bile sandıktan çıkamıyorsan, “direnme”nin alemi yok... Halka kulak verecek, “halkın inançları”na saygı gösterecek ve gerekirse “iftar sofraları”nda ve “cami”lerde boy göstereceksin!..
Velev ki;
“Din istismarı” desinler!..
Kılıçdaroğlu; partisinden ve çevresinden gelen hücumlara rağmen, “farklı bir tavır” sergilemeye çalışıyor...
Dedim ya; buna “din istismarı” diye bakanların sayısı hayli fazla!..
Ama; iftara katılan “sakallı” davetlilere bakıp, Ali Bulaç’ın işaret ettiği gibi; “Rahmetli Necmettin Erbakan böyle bir gruba iftar verdiğinde başımıza neler gelmişti neler?..” şeklinde bir yaklaşımda da bulunulabilir...
Gerçekten de;
Bir “iftar” sonrasında “irtica”(!) geleceğine, bırakın da Kılıçdaroğlu “insaf”a gelsin!..
Bir “iftar” sonrasında “tank”lar yürüyeceğine, bırakın da “think thank”lar yürüsün!..
Ama bu;
“AK Parti’yi taklit”miş!..
Varsın, olsun!..
Nasıl olsa; dünya “sanal”laştı!..
Bırakın, CHP de ayak uydursun!..
ÖĞRENCİLERE BURS OLAYI!
CHP dedim de, aklıma geldi...
Dünkü Akit’in manşetinde de, “pes artık” başlığı ile yer aldığı gibi, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal; “Belediyelerin fakir öğrencilere burs vermesi için” yeni bir yasal düzenleme istemiş!..
Oysa, aynı CHP;
Sözkonusu kanunun iptali için 2004 yılında Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş, mahkeme de 2008 yılında verdiği kararla, “belediye bursları”yla okumayı sürdüren yaklaşık “350 bin öğrenci”nin mağduriyetine yol açmıştı.
Mahmut Tanal, şimdi diyormuş ki;
“Belediyelerin burs vermesine karşı değilim... Doğru olan, benim yaptığımdır... CHP’nin, bursların iptaline önayak olması yanlıştı!”
Malûm, dünkü Akit’te bu olay; “CHP iyice şaşırdı!.. Yuh artık!.. Bu kadarına da pes” şeklinde yorumlandı...
Doğru mu?..
Noktasına, virgülüne kadar doğru!..
Ama, şöyle de bakılabilir;
“Hatanın neresinden dönülürse, kârdır” misali, CHP de “hata”sını görmüş ve şimdi dönmeye çalışmaktadır.
Baksanıza;
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bile, düne kadar “mürteci” gözüyle baktığı insanlara bugün “mütedeyyin” diyor ve onlarla arasındaki buzları eritmek için, “iftar”lar veriyor!..
Uzun lâfın kısası;
Biraz da “müsbet” bakalım ve görelim neler oluyor?..
Bugün “Ramazan Bayramı” ya; gördüğünüz gibi “bardağın alt yarısı”na bakmaya çalıştım.
Çok mu “iyimser”im acaba?..

Bayramınız kutlu olsun
Bugün bayram... Ramazan Bayramı... Her yıl olduğu gibi, bu yıl da “Ramazan Orucu”nu dindar insanlar tuttu, “tatil”ini ise “oruç tutmayanlar” yapacak... Onlar, çoktaan “deniz kenarları”na, “tatil yöreleri”ne uçtular bile...
Her yerde böyle değil midir?.. “İşi” görenler garibanlardır, “sefasını” süren ise başkaları!.. “Orucu tutan” biz, “tatilini yapan” başkaları!..
Haa, şikâyetçi miyiz?.. Hayır, hiçbir şikâyetimiz yok... Ama, biz gazeteciler; gerek “Ramazan Bayramı”nda, gerek “Kurban Bayramı”nda hiç olmazsa “3-4 gün tatil” yapsaydık da, “eş-dost ziyareti”ne gidebilseydik, hiç fena olmazdı!.. Büyüklerimizin ellerini öpmekten bile mahrumuz...
Yıllar önce böyle bir imkânımız vardı... Sonra “Dinç Bilgin-Zafer Mutlu ikilisi”, sırf “Bayram Gazeteleri”ne inat, bayramlarda da çıkmaya başlayınca, “tatil”den de olduk...
Sonra, Basın İlân Kurumu bu işe el attı, “Gazeteler tatil yapsın, biz Bayram gazetesi çıkaralım” dedi, ona da bazı meslektaşlarımız karşı çıkınca, proje yattı... Herhalde, “ilan-reklâm pastası”ndan vazgeçmek istemiyorlar.
Hani, demem o ki; “gazeteler” de çıkmasın, “Bayram gazetesi” de!.. Bayramda hiçbir gazete çıkmasın da, okuyucular dinlensin... Tabiî, bizler de dinlenelim!..
Yoksa, bayram gelip-geçiyor, farkına varamıyoruz...
Tüm okurlarımın bayramını tebrik ediyorum efendim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi