Bağımlı anneler oğullarını paylaşamıyor
Aile, bir kadın ve erkeğin evlenmesiyle oluşan sosyal bir kurumdur. Evlilikle birlikte ailenin yelpazesi genişler ve sorumluluklar da bu minvalde artar. Zira evlenen kişi, sadece kendisine eş seçmiş değildir bununla beraber çocuğuna dede, amca, hala teyze de seçmiştir. Çocuk doğduğunda çevresinde kalabalık bir akraba grubu ile karşılaşır. Toplumda yaygın olan ancak üstü örtülen kayın valide gelin sorunları ise çocukların yakınlarıyla bağlarını zayıflatarak aile kurumuna büyük zarar verir. Bu nedenle sorunu temelden halletmek gerekir. Toplumumuzda annelerin büyük bir kısmı bağımlıdır. Bağımlı anneler, oğullarının evlenip yuva kurabileceklerini kabullenemedikleri gibi "oğlum elimden gitti, başkalarının himayesine geçti" diye düşünerek gelinlerine öfke beslerler. Gelinler ise, kayınvalideler konusunda, önyargılarla beslendiklerinden, eşlerinin anneleri ile sıcak ilişkiler kurmakta zorlanırlar. Her iki tarafta da soğuk rüzgârlar eser ve bu durum en fazla çocukları etkiler. Ailenin bütün sınırlarını ihlal etmek isteyen kayınvalide gelinin tepkisiyle karşılaşır ve aile içindeki konumunu kullanarak alabildiğince baskın çıkmaya çalışır. Çünkü gelini torunlarının annesi olarak değil oğlunu kendisinden koparan bir kişi olarak görür. Gelin ise tepkilerinin dozunu arttırır ve genellikle eşine yüklenir. İki kadın arasında kalan oğul ise bir yandan anneyi kırmamaya özen gösterirken diğer yandan eşini ikna etmeye çalışır.
Sorunun çözümü için, her iki tarafın da kulluk bilinciyle hareket etmeleri gerekir. Zira kulluk bilinciyle hareket eden kişi, yaptığı her haksızlığın ahirette karşısına çıkacağını bilir ve buna göre davranır. İster kayınvalide olsun ister gelin olsun, kul olarak durmaları gereken noktayı bildiklerinde sorun kalmaz. Ancak taraflardan biri psikolojik bir rahatsızlığa sahipse, yapılan çabanın hiçbir şeye faydası olmayacaktır. Sağlıklı bir kişiliğe sahip her kişinin ise, iyiliğe açılmış bir kapısı vardır bu kapıdan içeri girmek mümkündür. Japonlara atfedilen şu hikâye, iyiliğin tesirini açıklar mahiyettedir.
Japon bir kayınvalide, yaşlılığa bağlı olarak işlerini yapamayacak duruma gelince gelini ile aynı evde yaşamaya karar verir. Ancak gelinle hiçbir konuda anlaşamaz. Bir gün gelin gizlice aktara gider ve "kayınvalidemle hiç anlaşamıyorum, onun ölmesi için bana bir ilaç yapar mısınız? der.
Aktar bir şişe su verir ve bundan her akşam kayınvalidenin yemeğini üç damla koy üç ay sonra beklediğin gün gelecek " der. Gelin gider ve her akşam kayınvalidenin tabağına üç damla su koyar.
Ancak aradan geçen süre içinde gelin kayınvalidem nasıl olsa ölecek ona iyi davranmalıyım diyerek, daha sıcak ilişki kurmaya çalışır. Ona yardımcı olur, gönlünü alır incitmemeye gayret eder. Gelindeki değişimi görünce kayınvalide de değişir. Ve iki kadın artık anlaşmaya başlarlar. Gelin vicdanen büyük bir rahatsızlık duyar ve aktara gider " artık biz anlaşıyoruz, kayınvalidemin ölmesini istemiyorum, bana bir panzehir yapar mısınız? der.
Adam kadının yüzüne bakar ve " o verdiğim su ilaç değildi saf bir su idi, ben ilişkilerinizin bu şekilde düzeleceğini bildiğim için böyle bir yol takip etmiştim" der.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.