PKKya Destek Veren Kaatil Amerika, Komşularımız ve İradesiz Devletimiz
Cumhurbaşkanı son terör hadiseleri karşısında Amerikan Devleti’ne sitem etmiş. Eğer narin yüreğini, tertemiz mâzisini bilmesem, tuhaf bir şey söyleyerek söze başlayacaktım. Beyânatı şu:
“ABD daha da çoğunu yapabilir. Eğer bir ülke, kendi başındaki belayı başka bir ülkenin desteğiyle çözme noktasına gelir, sürekli bu bahanenin arkasında giderse bu da yanlıştır. Bu ABD ya da bir başkası olabilir fark etmez. Tabii ki müttefiklerle işbirliği kesin gereklidir. Onların desteği ile birlikte bazı komşuların teröre destek vermemesi önemlidir. Biz öncelikle bütün imkanlarımızı tek başımıza nasıl geliştiririz, üzerimize düşeni nasıl yaparız, bunu düşünmemiz lazım. Bundan sonra ne sorgulayacaksak sorgulayalım. Tabii Amerika’nın daha yapabilecekleri var mıdır? Tabii ki vardır. Daha çok şey vardır. Yeterli mi? Ben o kanaatte değilim. Ama bütün bunları konuşurken her ülkenin kendi dertleri, politikaları da var. Şu bunu yapmıyor, bu şunu yapmıyor diye sürekli söylemek doğru değil.”
BU TRAJİK BEYÂNATIN İÇİNDEKİ YANLIŞ, DEVLET RİCALİNİN, ÇEKİNDİĞİ DÜŞMANA GEREKENİ SÖYLEYEMEMESİDİR
Bu cümlelerin içinde doğru olan var; fakat yanlış olan, yani Amerika gibi Batılı devletlerin Türkiye’yi güçsüzleştirmek için PKK’yı değişik yollardan desteklediğini söylemekte zorlanan ifadeler de var. Söyleyen iyi de, durduğu makamdan konuşamaması ve dilinin bağlanması trajik.
Tanzimat’tan bu güne devlet ricalinin, çekindiği düşmana gerekeni söylememesi bir mağlûbiyet psikolojisi olarak devam ediyor. Aynen gâvura gâvur diyememek gibi… Bu, Türkiye’nin başına geçen herkes için geçerlidir. Tâ ki Amerika ve Avrupa’ya muhtaçlık bağımlılığından ve Tanzimat Fermanı’nından kurtulana kadar…
GÂVURA, YÂNİ BATI’YA “SİZİNLE İŞİMİZ DAHA BİTMEDİ” DEMEYE HAZIRLANMALI
“Yenilgi yenilgi büyüyen zaferin” geleceği günlere ve gâvura, yani Batı’ya “sizinle işimiz daha bitmedi” demeye hazırlanmalı millet-i beyzanın başı ve İslâm’ın hâdimi necip Türk milleti.
PKK ve benzeri terör hadiselerinin ardında, (görünürde başka ülke ve isimler olsa da) Amerika vardır. Bendeniz kendi adıma Amerika’ya kaatil diyebilmeyi dâvamın bir rüknü olarak görüp Amerika’ya karşı olmanın bütün celâliyetini taşıyan türkülerle tâlim ederim. Patenti solculara ait olsa da şu türküyü dinler ve kendimce Amerika’nın Türkiye’nin en gizil düşman olduğu, sinsi ve kaatil bir “müttefik” maskesi kullandığı inancını taşırım hep.
“BÜTÜN İNSANLIK ADINA AMERİKA KAATİL KAATİL”
“Bütün insanlık adına /Amerika katil katil / Hukuk yapar kendi bozar /Amerika katil katil / Devleti devlete çatar / İt gibi pusuda yatar / Kan döktürür silah satar /Amerika katil katil / Gavurun alçak sarısı / Küstü dünyanın yarısı / Vietnam’ın pis karısı / Amerika katil katil./ Katil Amerika katil” türküsünü dinledikten sonra arkasından da “Ambargo mamborgo dinleme kardaş / Gelin Amerika kovulsun gitsin / Üsleri müsleri kalksın ortadan / Kendi toprağına savulsun gitsin…”
Buna benzer türküleri çokça dinleyerek, Amerika, İsrail, İngiltere ve Avrupa Birliği’ne olan hıncımı ve kararlı duruşumu yüksek dozda tutarım. Çârenin solcu, liberal, demokrat ve muhtevası bir baştan bir başa İslâm’la doldurulmayan Batılı “ulusalcı”/ milliyetçi anlayışlarda olmadığına inanırım.
YA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE
Tarihimiz bize bu sözün ne mânâya geldiğini iyi öğretmiştir. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: Ya hep, ya hiç demektir... Çok kararlı durumlarda kullanılan bir deyimdir... Ya devlet devletliliğini yapacak, ya da kuzgunlar, yani PKK terörü bizi elâleme küçük ve sefil düşürecek, her gün şehit haberleriyle millette moral kalmayacak ve zaafiyet başlayacak. Devletin olmadığı yerde düzen ve kontrol biter, kargaşa başlar. Devlet, gerçek iradesiyle başa geçmezse leş kargaları, yani PKK ve benzeri kanlı örgütlerin varlığı bir kabus olarak sürgit devam edecek. Devlet, asayişi sağlamak ve terörle adam gibi mücadele etmekle adam gibi bir devlet olabilir ancak.
PKK’YA DESTEK VEREN SAMİMİYETSİZ İSLÂMÎ (!) KOMŞULARIMIZ
Erbabının yazdığına göre, PKK, İran, Irak ve Suriye topraklarında çok rahat bir şekilde hareket ediyor. Hatta İran, sınır karakollarının bir kısmını PKK’ya tahsis ettiği bildiriliyor. Suriye ve İran’da PKK’lılara askeri eğitim veriliyor. Özellikle Irak üzerinden Türkiye’ye ciddi silah akışı oluyor. Bunun kaynağı İran da olabilir, Suriye de olabilir. Bir gerçek var ki aynı dini paylaştığımız komşuların terörden zarar görmemize ve bölünmemize çanak tuttukları açık. Açılımın ki (Millî Mücadeledeki ve ilk meclisteki anlamından mahrum) yanlış ve basiretsiz uygulaması, PKK’yı sözde Arap Baharı’ndan mülhem bir Kürt Baharı başlatma eylemlerini hızlandırmasına sebep olduğu da ayrı bir nadânlık. Bunun arkasında gizil ve sinsi düşman Amerika ve İsrail kapalı ve dolaylı, hınzırâne bir şekilde yer alıyor. Şu sıralar, Amerika’ya yakın durduğumuzu ileri süren İran ve Suriye PKK’ya basbayağı destek veriyor.
TÜRKİYE DEVLETİNE GELEN İSTİHBARATLAR DÜŞMANLARA DA VERİLİYOR
PKK’nın istihbarat gücü Türkiye’den fazla. İran ve Suriye’nin istihbarat desteği yanında en başta Amerika, İsrail, Fransa ve İngiltere’den istihbarat desteği alıyor. Evet, tarih tekerrür ediyor; ezeli düşman, yani Batı, gavurluğunu yapıyor ve yapmaya da devam edecek. Amerika’nın ve Avrupa’nın kucağına tam oturmayan ve asilime olmayan bir Türkiye tesirsiz hâle gelene kadar bu gizli düşmanlık sürecek.
PKK ÜSTÜNDEN TÜRKİYE İLE SAVAŞ YAPILIYOR
Türkiye gerçekten sahipsiz ve yalnız bir ülke. Irak, Suriye ve ümmet olduğumuz için bizi desteklemesi gereken diğer Ortadoğu devletleriyle münasebetlerimizin bozulmasında Atatürkçü cumhuriyet aydınları ve idarecilerinin, süre gelen bütün hükümetlerin hataları var. İran ve Suriye, PKK’ya silah ve lojistik destek veriyor. Mezhep ve akaid farkı olsa da bu nasıl aynı dine mensup olmakmış? PKK, İran, Irak ve Suriye topraklarında rahatça eğitim yaptırılıp semirtiliyor ve Türkiye’ye teröre gönderiliyor.
Maskeli şeytan Amerika ise baştan beri bu oyunu hâkim bir noktadan seyrederek kendi hegemonyası istikâmetinde, İran’a saldırması için PKK’ya silah desteği yaptığı malum. İradesiz Türkiye idarecileri ve istihbaratı “N’oluyor” diye sorduğunda “Merak etmeyin, bu silahlar İran’a karşı kullanılacak” diyerek susturmuştu.
Şu acı gerçeğe hazırlıklı olmalıyız. PKK’nın kanlı teröre eylemlerine göndereceği 18 yaş altı feda edebileceği hayli kurbanlık gençleri var. Türkiye’nin ise çarpık, İslâm’dan ve millet-i beyzadan kopuk askerlik anlayışı yüzünden PKK gibi benzeri savaşlar ilerledikçe vicdanlarda ve gönüllerde bir soğuma başlayabilir.
TÜRKİYE ÂCİLEN ASKERÎ YAPISINI ISLAH VE PKK YANDAŞLARINI TEHCİR ETMELİ
Türkiye’nin bir tarafında kapitalist ve konformist bir tüketim içinde yaşayıp zenginleşenler ile yerinde sayan alt sınıf arasındaki uçurum terörle muhatap olan askeriyeye alâkayı azaltabilir. Öyle ki, adalet ve inanç birlikteliğinin samimiyetle olmadığı bir yerde huzur ve abad olmaz. Askerliğin, yani ordunun muhtevası mutlaka ciddi mânada ıslah edilmeli, ideolojik ve millet kültüründen uzak duruşu kırılarak, şeffaf, millî ve toplumla her bakımdan bütünleşen bir yapıya dönüştürülmeli.
Ah, Türkiye! Dış gücü yok. Komşularına şimdilik güvenilmez. Batı, Türkiye’yi her zaman belâlar içinde tutup tarihi misyonunu zayıflatacak ve daima Ortadoğu’da kendine değnekçi ve payanda olarak tutmaya çalışacak.
Yapılacak iş şu: Dışarıda düşman her zaman plân ve hesap yapmakla meşgul olacaktır. Âcilen içeride tamirat yapmalı ve içeriyi sağlama almalı. Yani içimizdeki Kürt ve Türk Ergenekoncuları, millet düşmanı despot Türk ve Kürt Kemalistleri ve kandan beslenen PKK’nın insan ve fikir kaynaklarını kurutmalı. İlki, ordu ve resmî kurumları İslâmî eğitim ve üslûpla ıslah edebilecek yeni bir anayasa yürürlüğe konmalı. İkincisi, PKK adına silah kullananları idam ederek. Üçüncüsü, PKK adına sokak eylemi yapan herkesi sınır ötesine tehcir ederek…
Şehit askerlerimize Allah c.c.’tan rahmet dilerim.
İLÂVE YAZI:
GÖNLÜME DÜŞENLER
Hasan Kartal; “Çamır Hasan” nâmıyla bilinir. Fikir Dükkânı’nın, yani Mekteb-i İrfan’ın “Bir Hocam” kolundan bağlı olarak birinci kuşak müdavimlerinden. “Bir Hocam”ın hususi bağlılarındandır. Hatta bir mânada fedaisi sayılır. “Bir Hocam”ın muallimlik yaptığı devlet mektebinde fiil ve ahlâkıyla yüzde yüz yerli külhanbeyi bir talebe iken, Hocası’nın elinden tutmasıyla sâdık ve inanmış bir derviş olup ehl-i tarik bir dosttur. “Çamır”lığı, devlet mektebinde ve sivil çevresinde bütün haksızlığa serdengeçtivarî “yumruğunu” göstermesinden geliyor. Çok rüya görmesiyle meşhurdur. Rüyalarını “vehbî” ve sahih bir ilhamdan mülhem olduğuna inanarak anlatır. Lüzumsuz bilgi ve okuma kirliğine uğramamıştır. Saf ve ümmîdir. Maişet ve aile nizamı içinde kanaatkâr bir şekilde yaşayan bu gönül dostundan dostların pîrleri râzı olsun.
--------------------------------------
NOT: Muarızlarım ve sıkı okuyucularım “Cemay” ve “Ömay”ın kalplerinde hüsnüzanın yer etmesini ve nâçiz her yazımı okurken vicdanlarına müracaat etmelerini temenni eder ve akl-ı selim içinde görüşlerini yazan tanımadığım okuyucu “Karboran”a teşekkür ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.