D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Şemdinan-Beytüşşebap

Şemdinan-Beytüşşebap

Bu iki yer isminden son zamanlarda çok söz ediliyor. Çatışma ve şehit haberleri, halkın zihnine bu yer adlarını âdeta silinmemek üzere yerleştiriyor. Artık “Şemdinan” denilmiyor, oranın ismi resmen “Şemdinli”. Beytüşşebap’ta isim değişikliği yok, vilayet değişikliği var. Hakkari iline bağlı iken, yeni kurulan Şırnak ilinin ilçelerinden biri olmuş.


Bölge Türkiye’nin en güney doğusu... Güneye doğru az ilerisi Irak ve batıya doğru az ötesi İran. Dağlık, sarp, yüksek râkımlı bir bölge. Gitmesi gelmesi zor; ulaşımı sıkıntılı. Türkiye’nin neredeyse bütün vilayetlerini görmüş biri olarak, bu zamana kadar göremediğimiz Hakkari ve çevresini ziyaret için havanın uygun olduğu bir zamanı bekliyoruz. Çünkü çok değerli kitap dostu bir valimiz, orada görev yapıyor: Orhan Âlimoğlu. Onu ziyaret borcumuz var!

1.Dünya savaşından sonra Irak’ı işgal eden İngilizler, petrol bölgesine uzaklığı yüzünden buraları fazla önemsememiş olmalılar. Türkiye ise Millî Mücadele ile meşgul, bölgeye çok fazla el uzatamıyor. Van’da köklü bir aileye mensup İbrahim Arvas 1. Büyük Millet Meclisi’ne seçilmiştir, fakat zamanında Ankara’ya gidemez. Van valisi Kadri Bey, onu Şemdinan’a kaymakam olarak tayin eder. Valilik, Şemdinan’la ilişkilerde sıkıntı çekmektedir. Çünkü yerli ahali “biz İngilizlerden öküz ve tohum parası aldık, size âşar (onda birlik ziraî vergi) vermeyiz ve siz bizi düşmanın eline bıraktınız” derlermiş...

Kaymakamlığın emrinde sadece 15 jandarma varmış. Elli askerlik de bir müfreze mevcutmuş. Bunlar yazın iyi kötü idare eder, kışın altı ay yollar kardan kapalı olduğu için kuş bile uçmaz, bazen darıyı bardak ile taksim eder ve bununla geçinirlermiş. Arvas, “Bu sûretle açlığa dayanamayan askerler Yüksekova’ya gitmek üzere Bembo gediğine vurdular, çoğunun ayak parmakları soğuk aldı ve düştü. Bu müşkil vaziyet karşısında merhum valimiz Diyarbakırlı Kadri Bey bir defa vilayet meclisi idaresinde müzakere etmiş ve idaresinden âciz kaldığı bu kazayı İngilizlere tek etmek bile mevzu bahis edilmişti” diyor.

Vali, “siz gitmezseniz Şemdinan’ı İngilizlere terk ederiz” deyince, “bir karış toprağı bile İngilizlere terk etmeye razı gelmek”ten yana olmayan İbrahim Bey vazifeyi kabul ediyor. Çoluk çocuk 1921’de Şemdinan’a gidiyor. Ağaları ve şeyhleri topluyor ve “Burası Türkiye’dir İngilizlerin burada işi yoktur. Bundan sonra İngiliz lâfı işitmek istemem ve İngiliz parasına tapanların burada işi yoktur” diyor, bunun üzerine ağalar ve şeyhler “biz hükümete daima mutiyiz” (itaatkârız) diyorlar.

Bölge önce Erzurum vilayetine bağlı imiş. Van Erzurum vilayetinin bir sancağı olduğundan, Hakkari ve bölgenin yerleşmeleri Erzurum vilayeti sınırları içindedir. Sonra Van vilayet olmuştur. Daha sonra Hakkari de vilayet oldu, bu kasabalar da Hakkari vilayetine bağlandı.

1945’te Şemdinli merkezinde 380 nüfus var. Beytüşşebap’ta ise 746. Her ikisi de köy cesametinde. Eh Hakkari merkezinin 2 bin nüfusa sahip olduğu düşünülürse, çok şaşırtıcı değil bu. On yıl sonra Beytüşşebap’ın (Kaza merkezinin adı Elki) nüfusu hayli artıyor, 1287’ye ulaşıyor. Gayet sarp yamaçlarla çevrili bir yere kurulmuş Elki 1650 rakımlıdır ama, etrafta 3 bin metrenin üstünde yüksek dağlar vardır. Suyu dereden temin edilir, elektriği yoktur. Bir kaplıcası ve içmesi vardır. 4 dükkândan başka işyeri mevcut değildir. Bir ilkokul, bir lokanta ve bir fırın... İşte Beytüşşebap 1945! 1955’te dükkân sayısı 18’e çıkmış. Su dereden alınırken, 1950’den sonra 1 km mesafeden kaptaj, isale, şebeke ve depo tesisleri ile birlikte su getirilmiş...

Bu zor coğrafyanın Beytüşşebab (“gençlik evi” demek) merkezi aradan bu kadar zaman geçtikten sonra, 2011’de ancak 5 bin 500 nüfusa ulaşmış. Geçenlerde gündemimize, belediye başkanının ve şehrin tanınmış ailelerinden birinin çocuklarının kaçırılarak PKK’ya satıldığı haberi ile girmişti. Hemen BDP politbürosu başkana açıklama yaptırdı: “Çocuğum dağa gitmek isterse, ona engel olmam!”

Breh breh! Ne kadar özgürlükçü bir baba! Çocuğun velisi o. 18 yaşına kadar bütün seçimleri o yapar. Bölgenin kültürü düşünülürse, 18’inden sonra da babanın sözünün geçeceğini tahmin etmek zor değil. Fakat, bu sözü söylerken bir baba değil, BDP/PKK direktifi ile konuşan bir “başkan”dır o!

Şemdinli merkezinin nüfusu 1955’de 590’a çıkmış. Hâlâ Beytüşşebap’ın gerisinde. Fakat 2011’de yaklaşık 20 bin nüfusuyla bölgeye göre hayli gelişmiş bir ilçe merkezi var karşımızda. Bu durum, şehir merkezinin yaklaşımlarını da etkilemiş olmalıdır. Çünkü teröristler bir türlü şehre tırnak geçirememişler, her saldırı püskürtülmüş, halk desteğine bir türlü nail olamamışlardır. Beytüşşebap’da durumun biraz farklı olduğu, PKK’lı cesetlerine sahip çıkma eğiliminden hissedilebilir.

Türkiye, 1920’lerin Türkiyesi değil. 1920’lerde, devletin dağıtıldığı, İngiliz emperyalizminin bölgeye hâkim olduğu en zor dönemde bile, hamiyetperver insanlar çıkarak sözünü söylüyorken, 2 binli yıllarda bazılarınca görülen rüyalar hayra yorulamaz.

Elbette bugünde Türkiye bir karış toprağını düşmana bırakmaz. Bıraksa ne olur? Azınlıktaki “Beyaz Türkler”, şunu düşünebilir: “Bölge Türkiye’nin omuzunda ağır bir ekonomik yük! Bırak ağırlığından kurtul, daha müreffeh bir hayata geç.”

Bu bencillikten başka bir şey değil. Senin ona ihtiyacından fazla onun sana ihtiyacı var. Bu ihtiyaç bizi bir arada tutuyor. Dış patronların güdümündeki terör örgütü biliyor ki, Türkiye’den bölgeyi ayıramaz. Ama patronlarının emellerine hizmet için elinden geleni de ardına komaz. Mevlâna Halidi Bağdadilerin, Seyyid Tahaların, Arvasilerin ruhlarının dolaştığı bu araziyi kimse Türkiye’den koparamaz.

Kitap hattı: Tarihî Hakikatler. İbrahim Arvas’ın hâtıraları. Geçen sene yeniden yayınlanan bu önemli hatırat gerçekten dikkatle okunmayı hak ediyor. Fakat, bu ikinci yayınlanışında tam bir kırıma uğramış. Sadece iki örnek: İaşe ibate (yedirip içirme) olarak çevrilmiş. Birinci kelime bunu karşılar, ibate ise, konaklama, barınma anlamındadır. “Liva” kaza olarak çevrilmiş. Liva “sancak”tır, şimdi idari taksimatımızda yoktur. Cumhuriyet’ten sonra livalar vilayet yapılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi