Necmettin Türünay

Necmettin Türünay

Terör neden azdı?

Terör neden azdı?

PKK ile mücadelede ülke olarak ne kadar zorlandığımız meydanda. Hemen her gün şehit haberleri ile toplum sarsılıyor. Fakat unutmayalım ki vuku bulan olaylar, genelde Hakkari kırsalı ile belde merkezlerinde yoğunlaşmış gözükmektedir.


Gece veya gündüz dağlık arazide seyyar gezen terör gruplarının, belli gecelerde, ilçe merkezlerine yaklaşarak ani, şok baskınlar gerçekleştirdiği anlaşılıyor.

Mevcut gelişmeler karşısında idarenin sinirlerinin iyice gerildiğinden de şöphe yok. Nitekim Sayın Başbakan’ın uzun aralarla konuşmasının ya da câlibi dikkat suskunluk dönemlerine girmesinin sebebi burda yatıyor. Çünkü hadise sırf kendisi ile sınırlı değil.

Bir defa şu ortada ki, terör örgütünün saldırganlığının artması ile, Suriye probleminin evrilmesi arasında bariz bir ilişki bulunuyor. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikası ısrara dönüştükçe, Batılı büyük güçlerin takip ettiği yoldan Türkiye saptıkça PKK saldırganlığında gözle görülür artış bayağı dikkat çekiyor.

Meseleyi bu noktada tesbit hususunda sağı ve soluyla, sağın ve solun kendi içinde, daha ötede İslâmî ve muhafazakâr kesimler arasında umumi bir müştereklik söz konusu. Fakat bu noktada PKK’yı kim tahrik ediyor, kim kullanıyor ve silah temin ediyor? İşte bu hususta cenahlar arasında, cenahların kendi arasında dahi büyük bir ayrışma yaşanıyor. Ancak PKK saldırganlığının izahı hususundaki bu ayrışmayı böylece öbeklendirmek de mümkün görünüyor. Birincisi:

PKK saldırganlığının artmasının ardında doğrudan ABD ve İsrail bulunmaktadır. Batı Avrupa ile birlikte, ABD ve İsrail’in Suriye politikaları her geçen gün aynileşmiş, Esed’in düşmesinin kendilerine bir faydasının bulunmadığı sonucuna yetmiyor tabii ki! Çünkü Türkiye; ABD ve Avrupa’ya, hatta Rusya’ya ve İran’a rağmen ısrarını sürdürüyor. Bunun üzerine de Türkiye’yi Suriye ısrarından vazgeçirmek için, teröre yönelik stratejik destek habire azdırılıyor.

Burada Türkiye’ye yönelik stratejik bir hataya da işaret etmenin tam zamanı. Biliyorsunuz eskiden Suriye politikalarının önündeki en büyük engel Rusya, Çin ve İran olarak gösterilirdi. Daha ziyade de Rusya!.. İkide bir Rus ileri gelenleri Suriye’ye gider, Suriyeli yetkililer de Moskova’yı yol ederlerdi. Ruslar da bu durumdan müftehir bir havaya bürünürlerdi. Yani Esed’in en büyük destekçisi Ruslar olur, Suriye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeli de Ruslar teşkil ederdi.

Asıl niyetleri böyle olsa bile, bir an geldi ki Ruslar bir şeyi fark etti. Batılıların ve bilhassa da ABD’nin bu noktada sergiledikleri kirli bir oyunu!.. Meğer Suriye’de Esed’in gitmesini asıl ABD ve Batılı büyük güçler istemiyormuş da, bunun fark edilmemesi için suçu bütünüyle Rusya’nın üzerine atıyorlarmış. İşte Rusya bunu fark etti ve Lavrov’un ağzından da açıklayıverdi. O tarihten beri Rusya’nın, Suriye meselesinde kendini geriye çektiği görülmüyor mu?

Yani meseleyi şöylece özetlemek mümkündür:

Şimdiki halde Esed yönetiminin muhafazasını isteyenler ABD, İsrail, İngiltere, Almanya ve Fransa’dır. Fakat bunun Türkiye ve Ortadoğu halkları tarafından fark edilmemesi için de, özellikle Rusya’yı öne çıkarmakta idiler. Yani Esed’in gitmesinin önündeki en büyük engel Rusya’dır demek istiyorlardı.

Birkaç ay var ki, Rusya bu kirli oyunu fark etti ve geri çekildi. Fakat Türkiye maalesef ama maalesef bu okumayı, Ruslar kadar erken yapamadı. Bayan Clinton’ın gelişinde olsun, Türkiye bu uyanıklığı gösterebilse idi ne kadar isabetli olurdu. Nitekim şu sırada CIA Başkanı, Türkiye’den ayrıldı. Bu geliş gidişlerin amacı Türkiye’yi kontrol ve istihbarattan başka bir şey olamaz. Dolayısıyla ortak çalışma zemini alabildiğine azalmış bulunmaktadır.

Şimdi de asıl söyleyeceklerime dikkat edin lütfen!..

Eskiden Rusya’yı öne çıkaran merkezler, Rusya o kötü polis rolünden vazgeçtiği için, onun yerine bir başka ülkeyi ikame etmekte gecikmediler. Meğer Esed’i ayakta tutan asıl güç ve PKK’yı kontrol ve idare eden asıl ülke İran değil miymiş? Eee Eset Nusayri, İran da Şii olduğuna göre!.. Bu açık değil mi? Daha ötede de İran’da, Türkiye aleyhineki açıklamalardan vazgeçilmediğine göre!.. Öyleyse vur abalıya ki, yer gök inlesin!..

Kuşkusuz İran, Suriye’yi destekler ve destekliyor. Fakat bu noktadaki bölgesel kırılmaları sırf İran’la, sırf mezhep dayanışması ile izah, asıl büyük failleri perdelemekten başka bir işe yarar mı? Dolayısıyla Suriye meselesinde köşeye sıkışan Türkiye’yi, bundan sonra İran’la karşı karşıya getirmeyi matuf manipülatif yorumlara dikkat çekmek istedim. İşte o kadar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Necmettin Türünay Arşivi