Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dedesinin camisinde yatan Beyhan Sultan

Dedesinin camisinde yatan Beyhan Sultan

Eski Üsküp’e nereden bakarsanız bakın; altı beyazımsı, üstü vişne rengi dev saat kulesini görürsünüz.

Saat kulesinin yanına vardığınızda bir başka ayrıntıya dikkat etmeli ve kulenin tepesine bakmalısınız. Dikkatle göz attığınızda bir “ok” görürsünüz.

İşte o ok, yeniçerilerimize aittir. Ve kulenin Osmanlı’ya ait olduğunun nişanıdır.

Şimdi o oku oradan indirmeye veya aynı yerine koymaya kalksanız, dev inşaatlarda kullanılan vinçlerden yararlanmalısınız.

Yine mevzu dağılacağa benziyor, en iyisi anlatacaklarıma döneyim.

¥

Efendim işte bu saat kulesinin yanında, bahçesi çok güzel düzenlenmiş, 500 yıllık bir cami vardır. Cami; Kosova Fatihi Sultan I. Murad’ın adını taşımaktadır.

Osmanlı geleneğinde mümkün mertebe uygulanan bir adet vardır. Bu gelenekten yalnızca İstanbul hariç tutulmuştur.

Diğer Osmanlı kentlerinde sadece bir Padişah camisi vardır. Yani bir şehirde iki padişah ismi taşıyan cami yoktur.

Üsküp’te de bu adete uyulmuş. Sultan camii olarak, “Sultan Murad Camii” yapılmış. Halen faaldir, içi dışı insana huzur ve sürur verir.

¥

Sultan Murat Camii’ni gezerken, 10 yaşlarında bir delikanlı, az Türkçesiyle camide müezzinlik yaptığını ve caminin arkasındaki türbeyi göstermek istediğini söyledi.

Genç müezzinle türbeye uğradık. Fotoğraflarını çektim. Türbe’nin duvarları sağlam ama içi ve pencereleri perişandı.

Bu bir şikâyet değil. Balkanların şartlarında iyi bile ayakta kalmış denilebilir. Devlet Bakanı Bekir Bozdağ ile TİKA başkanı Serdar Çam’a duyurmuş olalım.

Ve sözü daha fazla uzatmadan, dedesinin camisindeki türbede yatan Beyhan Sultan’ı 1932 yılında Üsküp’e giden ve burayı ziyaret eden Yahya Kemal’den okuyalım.

¥

“Ziyarette yanımda bulunan Kemal beyle beraber caminin arka tarafında Beyhan Baba Türbesi’ne yaklaştık. Türbenin içindeki lahitlerin güzelliği gözlerimi kamaştırdı.

Biz tenha türbeyi ziyaret ederken, türbeye bitişik küçük bir odadan, türbedar olan Hintli bir fakir çıktı. Şapkalı olduğumuz için ürkmüştü.

Ah tarihin garabetleri... Türbe Bayezid-iz Veli’nin kızının türbesi... Türbedarı Hintli bir derviş... Sırbistan altında bir Üsküp... İnsan kendini masal içinde sanır...

Hintli dervişe Türkçe sordum;

- “Bu kimin türbesidir?” Hintli biraz durdu, bir kuş sadası çıkararak;

- “Baba... Arnavut Baba...” dedi. Türkçe bilmiyordu. Belki nerede bulunduğunu da bilmiyordu. Kendisini Arnavutluk’ta ve Arnavut bir babanın türbedarı zanediyordu.

Zavallı Beyhan Sultan; ya İstanbul’da ya Edirne’de belki de Sivas’ta doğmuş olan bu Türk kızı, mimarinin kuvveti sayesinde hala yaşıyordu.

Yüzyıllar içerisinde; ‘Beyan Baba,’ ‘Arnavut Baba’ ‘Cihan Baba’ olmuş.”

¥

Evet bugün, Beyhan Sultan’ın türbesi bakımsız da olsa halen ayakta ve Osmanlı’nın tapusu olarak, Üsküp’ün en güzel tepesinde, geçmişe ve geleceğe bekçilik etmekte.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi