Bir milletvekili
Ortadoğu'nun Pencereleri (2)
Üç bölümlük yazımın ilkinde, dün, Türkiye'nin sınırlarının çizildiği anlaşmaları anlattım ve şu bilgiyle noktaladım: "Birileri, Atlantik'in öte yakasındaki bazı önemli odaklar, sınırların en eskisini, 1639'da Kasr-ı Şirin Antlaşması ile belirlenen hattı mıncıklamaya başladılar. Bizim değil, İran'ın başına dert açmak için..."
İlk bakışta size bilmece gibi gelebilir. Ama anlattığımda gözlerinizin önündeki perdenin çekileceğinden eminim. En azından öyle sanıyorum.
***
ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Dana Rohrabacher'i, bilmem kaçınız, ne ve nereye kadar hatırlar.
Şaşırtıcı çıkışlara çok meraklı olan bu milletvekiliyle ilgili birkaç haber geldi Atlantik'in öte yakasından uzun zaman aralığında ama iç sayfalarda tek veya çift sütunlara sıkıştırıldığı için fark etmemiş veya belleğinize yerleştirmemiş olabilirsiniz.
Önce kendisini tanıtayım.
21 Haziran 1947 doğumlu Dana Rohrabacher, 1989'dan bu yana Temsilciler Meclisi'nde Cumhuriyetçi Parti milletvekili olarak görev yapıyor.
3 Ocak 1989'da Kaliforniya eyaletinin 42'nci bölgesinden seçildi. Sonra, 1993-2003 arası aynı eyaletin 45'inci bölgesinden sandıktan çıkmayı başardı.
2003'ten bu yana da yine Kaliforniya'nın 46'ncı bölgesinin milletvekili. Epey Ermeni kökenli seçmenin yer aldığı bir bölge burası. Kapsadığı ilçelerin ve mahallelerin birkaçını sayayım: Huntington Beach, Costa Mesa, Fountain Valley, Seal Beach, Avalon, Rancho Palos Verdes, Rolling Hills, Palos Verdes Estates and Rolling Hills Estates, Lonf Beach'in bir bölümü, Westminster, Sana Ana, San Pedro...
***
Dana Rohrabacher'i belki zor anımsayabilirsiniz dedim yukarda; belleğinizi hareketlendirebilecek birkaç uyarıcı da göndereyim:
Bundan 5 ay önce ABD Kongresi'nden bir heyet Afganistan'a inceleme gezisi yapmak istedi. Afgan Devlet Başkanı Hamit Karzai veto etti: "O varsa, gelemezsiniz..."
Karzai'nin kastettiği Dana Rohrabacher idi. Çünkü aylar boyunca Karzai'nin rüşvet ve yolsuzluk iddialarından ötürü hesap vermesini isteyen açıklamalar yapmıştı. Sonunda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton devreye girdi, Rohrabacher'i Kabil'e gitmemeye ikna etti, heyet bir eksiğiyle Afganistan'da istediği temasları yapabildi.
***
Dana Rohrabacher, Afganistan'dan önce Irak'la ilgili tavırlarıyla da kendisinden söz ettirdi. Bundan yaklaşık 1.5 yıl kadar önce.
Yine ABD Kongresi üyelerinden oluşan 6 kişilik heyetle Bağdat'a gitmişti. Ve de Başbakan Nuri El-Maliki ile görüşmüştü. Ne istemişti dersiniz Maliki'den? Cevap: "Eh, giderek istikrara kavuşuyorsunuz. Petrol gelirleriniz de artmaya başladı. Umarım bizim Irak Savaşı için yaptığımız harcamaları telafi edersiniz..."
Anlamı: Dana Rohrabacher açıkça Irak'tan "Savaş tazminatı" istiyordu!
Pes mi diyorsunuz? Haksız değilsiniz; bence de pişkinliğin bu kadarına pes!
***
Bir anekdot daha: Bu yılın başlarında Rohrabacher bir kez daha netameli coğrafyanın gündemine bağdaş kurdu. Bu kez Pakistan'la. Çünkü, İslamabad'ın en hassas sinir uçlarıyla oynadı: Pakistan'ın Belucistan'da izlediği baskıcı politikalar. Ve bu "Merkezden güdümlü" baskılara son vermek için bölgenin bağımsızlık seçeneğinin masaya getirilmesi! Belucistan, Pakistan'ın yumuşak karnı ve başta o bizim "Kan Sınırları" teorisinin yazarı ünlü Yarbayımız Ralph Peters olmak üzere bazı gruplar, o bölgenin İslamabad'dan kopmasını, sınırın öte yakasıyla, İran'ın Belucistan'ı ile birleşerek bağımsızlığını ilan etmesini istiyorlar veya planlıyorlar.
Bu çabalar size bir şeyleri çağrıştırıyor mu?
Belucistan, Pakistan'ın kurulduğu 1947'de bir süre bağımsız bir devlet olarak dünya siyasi coğrafyasında boy göstermişti. Sonra kendi rızasıyla, daha doğrusu bölgenin gerçek egemeni aşiret reislerinin kararıyla Pakistan'a katılmıştı.
Bu da size bir şeyleri anımsatıyor mu? Örneğin, Belucistan'ın başına buyrukluğunun bir yıl öncesinde, 1946 başında kurulup aynı yılın sonunda ABD ve Sovyetler Birliği'nin sessiz onayıyla, İran ordusunun kanla bastırdığı Mahabat Cumhuriyeti'ni mi? Molla Mustafa Barzani, birkaç ay ayakta kalabilen o devletin silahlı kuvvetlerinin başkomutanıydı. Onu da hatırladınız mı?
Kusura bakmayın; sözü uzattım ama değer. Çünkü Ortadoğu ve ötesine açılan pencereler o kadar çok ki... Üçüncü ve son bölüm, kısmetse salı günü bu köşede...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.