Çileli lider
Türkiye bugün yine bir "Ölü ordunun generali"ni ağırlıyor. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, bu yıl içinde üçüncü kez ülkemizi ziyaret ediyor.
"Ölü ordunun generali", okuyanlar bilir, Arnavut yazar İsmail Kadare'nin muhteşem romanının adı.
Mahmut Abbas da, o hayalet ordunun komutanı gibi, olmayan, bir türlü var olamayan bir devleti yönetiyor. Ayrıca, sınırlı egemenliğe sahip topraklarının yarısında da sözü geçmiyor.
Kısacası, onu dünyanın en çileli lideri diye nitelemek zerrece abartılı olmaz.
***
Mahmut Abbas bugün Türkiye'ye çantasında dört dosyayla, daha doğrusu mevcut dertlerine eklenmiş dört yeni sıkıntıyla geliyor.
İlki, "Sabır taşması"nın somut bir göstergesi: İsrail'le 1993 Eylül'ünde imzalanan Oslo Anlaşmaları'nın feshi talebi. A
nlaşmalar, İsrail-Filistin müzakereleri Oslo'da yürütüldüğü için Norveç başkentinin adını taşıyor ama imza töreni Washington'da yapıldı. İkisi de ebediyete intikal etmiş olan Yaser Arafat ile İzak Rabin, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'ın sevecen tanıklığında, Beyaz Saray'da 13 Eylül 1993'te hayli uzun bir metne imza attılar. Anlaşmalar 5 yıllık geçiş döneminin ardından Filistin'in bağımsızlığıyla noktalanacak barış sürecinin düğmesine basılmasını öngörüyordu.
İsrail bu anlaşmalar uyarınca Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden aşamalı olarak çekildi ama gerisi gelmedi. Tam tersine İsrail, Gazze Şeridi'ni ambargo ile kilitledi, Batı Şeria'yı ise yasadışı yerleşim merkezleri kurarak daralttıkça daralttı. O yetmezmiş gibi, ördüğü güvenlik duvarıyla Batı Şeria'yı bir açık cezaevine dönüştürdü.
Sabrı taşan Mahmut Abbas bu sözde barışın buzlarını kırmak için radikal bir adım atarak, Oslo Anlaşmaları'nın artık geçersiz ilan edilmesini istiyor. Filistin yönetimini oluşturan kadrolar, öneriyi Abbas'ın BM Genel Kurulu'na katılmak için gideceği New York'tan dönüşünde oylayacak.
***
Abbas'ın ikinci dosyasını yine İsrail'le imzalanmış bir başka anlaşmanın yeniden müzakeresi talebi oluşturuyor. Filistin ile İsrail'in 29 Nisan 1994'te Paris'te imzaladıkları anlaşma ya da protokol, Filistinliler'e sınırlı ekonomik serbestlik öngörüyor. Ancak son dönemde Filistin'de tehlikeli biçimde yükselen sosyal huzursuzluk, bu sınırlı özgürlüğün yetersizliğini ortaya koydu.
***
Üçüncü dosya, "Kardeş kavgası" ile ilgili. Batı Şeria ile Gazze Şeridi arasında "İç barış" onca söze ve anlaşmaya rağmen sağlanamadı. Taraflar arasında son olarak 2011 Nisan'ında varılan anlaşma iki taraftaki hükümetlerin de en geç bir yıl içinde görevden çekilmelerini ve geçici bir tarafsız hükümetin işbaşına gelmesini öngörüyordu. O anlaşma da ölü bir metin olarak kaldı.
Ve taraflar arasında gerilim tırmandıkça tırmandı. Mahmut Abbas'ın Türkiye gezisinin arefesinde Batı Şeria'da 70'i aşkın Hamas üyesi tutuklandı. Hamas da bu operasyona misilleme olarak görev süresi üç yıl önce dolan Mahmut Abbas'ın "Makam ve yetki gaspı"ndan yargılanması çağrısında bulundu.
***
Geldik dördüncü dosyaya... Mahmut Abbas önümüzdeki hafta BM Genel Kurulu'nda bir kez daha Filistin'e Vatikan statüsü verilmesi çağrısında bulunacak. Yani BM'de oy hakkı olmayan üye konumuna yükseltilmesini isteyecek.
Bir kez daha diyorum; çünkü Abbas geçen yıl da BM'de bu yönde girişimde bulundu. Konu, Güvenlik Konseyi'ne havale edildi. Ve orada tıkandı.
Çünkü Abbas'ın talebinin kabul edilebilmesi için Güvenlik Konseyi'nin veto hakkına sahip 5 üyesinden (ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) hiçbirinin karşı çıkmaması ve Konsey'in toplam 15 üyesinden en az 10'unun "Kabul" oyu kullanması gerekiyor. Abbas'a destek verenlerin sayısı 8'de kalınca, konu rafa kaldırıldı.
New York'ta bu yıl hava değişir mi? Göreceğiz. Göreceğim. Çünkü o günlerde Başbakan Erdoğan'la birlikte ben de New York'ta olacağım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.