Resul Tosun

Resul Tosun

Muhtarlara yüzme öğretmek ve çevre bilinci

Muhtarlara yüzme öğretmek ve çevre bilinci

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 'çevre bilincinin aşılanması için' 28 kıyı ilinden 28 muhtara yüzme dersi vereceği haberlerini gazetelerde okuduk ve ekranlarda seyrettik.

Teknolojinin gelişmesi ve görgüsüzlüğümüzün çevreyi çok fena biçimde kirlettiği çağımızda çevre bilincinin aşılanması fevkalade önemli bir husus.

Bakanlığı bu duyarlılığı için kutlamak gerekir. Ancak bana öyle geliyor ki bakanlık çevre bilincini aşılamak için yanlış yerden başlamış.

İşe, 28 kıyı şehrinin de içinde bulunduğu 81 vilayetimizin çevre il müdürlerinden başlaması gerekirdi diye düşünüyorum. Çevre ve Şehircilik il müdürlerinin çevre bilincine sahip olması ve mevzuatı uygulamada aktif görev yapması sadece 28 değil bütün muhtarları da olumlu etkileyecektir.

2005'ten bu yana çevre konusunda ülkemiz, çağdaş ülkelerdeki standartları yakalayan bir yasal at yapıyı yönetmeliklere varıncaya kadar tamamladı. Mevzuat eksikliği yok gibi bir şey. Ama uygulamaya gelince maalesef -istisnaları tenzih ediyorum ama- işin başındakilerin yeterli bilince sahip olmadıklarını görüyoruz.

Bi defa çevre bilinci denince fiziki temizliği anlayan bir eksik anlayış var toplumda. Fiziki temizliği küçümsemiyorum ama görüntü ve gürültü kirliliğini adeta görmezden gelen bir uygulamayla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.

Görüntü kirliliği zamanla çözülecek bir sorun ancak gürültü kirliliğinin insan sağlığını tehdit eder seviyede olduğunu ve bu konuda yeterli mevzuata rağmen yeterli bilincin oluşmadığını üzülerek müşahede ediyoruz.

Hele de düğünlerin yoğunlaştığı mevsimlerde.

Köylülükten kurtulabilmiş değiliz. Eskiden bütün düğünler evin önündeki bahçede yapılırdı. Evlerin bahçesi vardı. Evin önünde davul zurna ya da saz ekibi misafirleri eğlendirirdi. Bir gürültü olurdu ama davulun sesi uzaktan kulağa hoş geldiği için sağlığı tehdit eden boyutlarda değildi.

Şimdi birbirine bitişik binaların sıralandığı daracık sokaklarda, apartman önünde düğün icra ediliyor. Davul zaten kalmadı. Müzik icra ediliyor ama doğal ses ile değil. Çok güçlü hoparlörler yerleştiriliyor ve kulakları sağır edercesine bütün sokağı değil bütün mahalleyi o gece rahatsız ediyor. Dedim ya köylülükten kurtulabilmiş değiliz, vatandaş mutlu gününde bu gürültüye hakkının var olduğunu zannediyor. Vatandaş masum değil ama bilinçsiz. Asıl sorumlu mevzuatı uygulamayan yetkililer.

Hadi bu sokak arasındaki hayatı komşularına zehir eden düğünleri bir kenara bırakalım, çünkü bu düğünler senede birkaç kez oluyor ve bitiyor.

Bir de sabit mekânlarda yapılan açık hava düğünleri ve müzik yayınları var ki bu gürültü kirliliği çevre sakinlerini yıl boyunca rahatsız ediyor.

Mesela Boğaz'ın Anadolu yakası Reina'nın müzik yayınından illallah demişti. Medyada epey haber konusu olmuştu. İstanbul sabit mekânların gürültü kirliliği sorununu büyük ölçüde çözmüşe benziyor.

Ama taşra maalesef öyle değil. Yakından tanıdığım bir dostum var. Evinin bitişiğinde yüksek volümlü müzik yayını yapan bir park var, geceleri haram olmuş, "ne namaz kılabiliyorum, ne bir şey okuyabiliyorum, cinnet getireceğim" diyor. Soruna bir türlü çare bulamıyor. Muhatap bulamıyor. Daha doğrusu muhataplar çevre bilincine sahip olmadıkları için ellerinin altındaki mevzuatı bile uygulama duyarlılığı göstermiyor. Başbakanlığa kadar müracaat etti. Sonuç yok.

Geçenlerde yine bir Anadolu şehrinde evinin yakınında beş yıldır açık havada canlı müzik yayını yapan restorandan rahatsız olan komşular sonunda çevre il müdürlüğüne şikâyet etmişler. Çevre il müdürlüğü bu şikâyet üzerine bir ekip göndermiş ve o restoranın canlı müzik yayın ruhsatının olmadığını tespit etmiş. Uyarmış ruhsat için mühlet vermiş. Ama restoran aynı gün gürültüye devam etmiş. Komşular çevre müdürünü arayarak gürültünün devam ettiğini söylemişler. Müdürün verdiği cevap ilginç, "beş yıldır devam eden sorun bir günde çözülmez ki."

İşte size çevre bilinci. Sanki beş yıldır oraya moloz yığılmış da o molozu kaldırmak için günlere ihtiyaç varmış. Oysa elindeki mevzuat gayet net. Bir ekip gönderecek ses desibeli ölçülecek yasal sınır üstündeyse ikaz edilecek ve ses yasal düzeye çekilecek. Yani beş on dakikalık bir işlem hepsi bu kadar.

İşin başındaki müdürün çevre bilinci olmayınca aşağıdaki memurların yapacağı fazla bir şey yok.

Çünkü 2005'te yayınlanan yönetmelik sorunu çözecek yöntemi belirlemiş. Tıpkı hız limitini aşan sürücüye ceza kesildiği gibi yasal sınırın üstüne çıkana otomatik ceza kesilir yine devam ederse kapatmaya varıncaya kadar bir yığın müeyyide var, uygulanır.

Kaldı ki vatandaşın şikâyetine gerek yok, müdürlük gürültü kirliliğine takip edip gereğini yapacak. Oysa beş senedir o semte uğramamış bile.

Başbakan'ın geçen hafta Kanaltürk televizyonuna verdiği mülakatta kimi müdürlerin geceleri gündüzüne katarak çalıştığını kimilerinin de başarısız olduğunu ifade eden bir açıklaması oldu. Okul müdürlerini kastediyordu ama bu tespit diğerlerine de teşmil edilebilir.

Zaten bürokrasi Başbakan'ın onda biri kadar duyarlık gösterse bugün Türkiye sorunlarını o kadar fazla çözmüş olurdu.

Yasal alt yapı var ama o mevzuatı uygulayacak bilinçten mahrumuz.

Onun için muhtarlara yüzme dersinden önce müdürlere çevre bilinci aşılansa ve pratik uygulama öğretilse daha faydalı olur diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Resul Tosun Arşivi