SREBRENİTSA
Günümüzde zihinlere önemle kazınması gereken isimlerdendir Srebrenitsa. Niçin? Bizimle ne ilgisi var ki zihinlerimizde sadece yer etmemeli, kazınmalıdır?..
Bosna’da Sırp saldırısının azdığı yıllardır. Milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmiş, yüz binlerce Müslüman kadını kirletilmiş, on binlerce insan öldürülmüştür. Sırplar, Balkanların Müslüman nüfustan arındırılması projesinde görevli, gönüllü katillerdir. Hırvatistan’a bir haftada müdahale edip, orada katliama dur diyen Avrupa, Bosna’da yıllardır seyircidir. Kahraman Amerika, müdahale için kendisine umut bağlamış insanların, tükenme noktasına gelmesini beklemektedir.
İşte böylesine günlerde, ana gövde ne yapar eder kendisini korumak üzere harekete geçer. Hani, Saraybosna’ya güvenli girebilmek için insanların tünel kazdığı günler.. İnsan avcısı, keskin nişancı Sırpların zevkle Müslüman avladığı bir zaman.. İnsan olanların yüreklerinin ağzına geldiği sıralar.. Hani, Amerikan Hıristiyanlarının Sırpların iğfal ettiği kadınlara çocuklarını doğurmaları için yardım düşündüğü, Türkiye’den Deniz Baykal’ın gözleri yaşlı, Boşnak kadınlarına “yazma” götürdüğü sıralar..
Bosna savaşmaktadır. Ama Srebrenitsa ana gövdeden ayrıdır. Fakat BM askerleri tarafından güvenli bölge ilan edilmiştir. Güvenli bölge olduğu için de halktan silahları toplanmıştır. İşte ne olduysa bundan sonra olur. BM. Askerlerinin koruduğu Srebrenitsa’ya Sırp katilleri saldırır. Yüz binden fazla insanın dünyanın gözü önünde katledildiği bir yerde halk ne yapabilir? İlk düşünülen, güvenli bölge ilan edenler tarafından savunulmaktır. Ama başta, Hollanda askerleri olmak üzere BM askerlerinin öyle bir “insanlığının” kalmadığı, sözünün eri olmadığı, asker namusunun bulunmadığı fark edilir. Bunun üzerine halk, kendisini savunmak üzere, bari toplanan silahlarının geri verilmesini ister. Fakat Hollandalı kahramanlar, BM askerleri; halka silahlarını vermez. Bunun üzerine, Sırplara karşı savunmasız kalmış insanlar, BM’in kışlalarına sığınır. İşte soykırım denilen, insanlık ayıbı, alçaklık denilen ne kadar aşağılık sıfat varsa hepsinin ifadeden aciz kalacağı gelişmeler bundan sonra olur. Aslında Avrupa’yı, Hıristiyan dünyasını, BM’i, ABD’yi tanımak isteyenlerin birazcık Srebrenitsa bilmesi gerekmektedir.
Tarih, 11 Temmuz 1995’tir. BM, eli altındaki güvenli bölgeyi korumaz, Sırpların şehre girişine seyirci kalır. Buraya kadar Hıristiyan dayanışması gibidir. Bundan sonrası insanlık tarihinde görülmedik bir durumdur. BM’in Srebrenitsa’daki Barış Gücü komutanı Sırp komutan ile kameralar önünde kadeh tokuşturur, ardından Srebrenitsalı erkeklerin Sırp ordusuna teslim edilmesini emreder. Sekiz-on bin Müslüman, kamyonlarla Sırp ordusuna taşınarak Hollandalı kahramanlar eliyle katillerine verilirler. Katliam üç gün üç gece sürer. Yaşları on ile yetmiş arasındaki Müslümanlar, bütün dünyanın gözü önünde katledilirler. çağdaş Firavunlar, Boşnakların, Balkan “Türklerinin” erkek soyunu kazıyacaklardır.
Katliamın üstünden on üç yıl geçmiştir. Hocalı, Karabağ gibi, Atlılar Muratağa gibi, Altınköprü gibi hatta onlardan çok daha hunharca bir katliam..
Sonuç önemli mi? Eğer öyleyse şunun bilinmesi gerek. Hollanda, katliama göz yuman, hatta kolaylaştıran, elleriyle korumak üzere silahlarını aldıkları insanları katillerine teslim eden askerlerine altın madalya dağıtmıştır. Katliam fotoğraflarının parlamentosundaki sergisini kaldırtmıştır. Uluslar arası Adalet Divanı, katliamı kabul etmiş ama Sırbistan’ı suçlamayı uygun bulmamıştır.
Halbuki, yıl 1915 değildir. Yıl 11 Temmuz 1995’tir. Soykırım Suçunun önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, 9 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmiştir.
Dünyada yirmi civarında devlet parlamentolarında, soykırımı sözleşmesi yok ve soykırımı ile ilgili bir mahkemenin tespit ettiği suç bulunmazken Türkiye’yi doksan üç yıl sonra soykırımı ile mahkûm ederken Srebrenitsa niçin dünyanın, özellikle Avrupa ve Amerika’nın gözlerinden uzaklaştırılmaktadır? Kendi mahkemeleri soykırımını kabul ederken Hollanda niçin askerlerini altın madalya ile ödüllendirmektedir?
Bunlar normalde anlaşılabilecek gelişmeler değildir. Bunları anlayabilmek için öncelikle Haçlılığın, haçlı bağnazlığının anlaşılması gerekmektedir. Güce tapanların adalet anlayışlarının olmadığının bilinmesi, gücün haksızlara karşı elde tutulması gerekmektedir.
Srebrenitsa’da katledilenlerin; psikolojik tedavi gören, dengelerini yitiren, insan yönü sonradan sonraya depreştiği için vicdanlarını kanatan Hollanda askerlerinden, toprak olan cesetleri ile bile yüksek olduğu meydandadır. Aile ve yakınlarına başsağlığı dilemek acıları hafifletir mi bilinmez. çünkü bu yıl, katliamdan yeni iki yüzün üzerinde ceset tanınıp ailelerine teslim edilmiştir. Olanların hatırlanıp, tanınıp, anılması, ikiyüzlü Haçlıların suratına vurulması gerekmektedir. “Asrın maskeli vicdanı” tükürülse bile ağarmayacak kadar kararmıştır. Ama 1915 zorunlu göçünü soykırımı olarak taze tutanların birazcık olsun yüzlerini kızartmak için Srebrenitsa’nın anılması gerekmez mi? Gözleri önündeki soykırımını görmezden gelenlerin, soykırımı yardımcılarının adalet duygusu taşıdıklarına inanmak mümkün müdür.. Srebrenitsa’yı Avrupa anmayabilir. Biz, insan olanlar anmalı.. çocuklarımız bilmeli..