Vicdan kanamaları...
Türkiyenin 20. yüzyılda maruz bırakıldığı ağır zihin hasarı ile ilgili ciddi bir tesbit çalışması hâlâ yapılamadı. Hatta, zihnimizin hasar görmediğine dair resmî kanaat yerleşikliğini sürdürüyor.
Bugünlerde çok sık karşılaştığımız vicdan kanatan hadiseler işte bu zihin hasarlarımızın bir sonucu olarak da görülmeli...
Vicdan dedik de, Dil Devriminin (şu günlerde Dil Bayramının seksenincisi kutlanacak) yasakladığı kelimelerdendi vicdan. O yüzden Dil Kurumunun 1945 baskılı ilk Türkçe Sözlüğünde vicdan kelimesinin karşısına bulunç yazılmıştı. Açıklama, tarif orada veriliyordu.
Kurum 10 yıl sonra Sözlüğün yeni baskısını yaptı. Bu baskıda Bulunç korunuyor, fakat, vicdandan bulunça atıf yapmaktan vazgeçiliyordu. Yani bulunçun karşısında olan tarif aynen vicdan için de kullanılıyordu. 1959da yapılan 3. baskıda da durum değişmemişti.
1983te yapılan 7. Baskıda bulunçtan vicdana atıf var. Yani nice yıl sonra bulunçtan vicdana dönülüyor ve tanımlama burada yapılıyor.
Elbette bir kelime her şey değildir; fakat çok şeydir. Kelimelerle oynamak zihinle oynamaktır, akılla oynamaktır, muhakeme ile oynamaktır. Bütünüyle düşünceyi zora sokmak ve hatta dumura uğratmaktır. Düşünce hayatımız, Dil Devriminden sonra uzun süre kendine gelemedi. Düşünmeyi sağlayan kelimeler, düşüncenin düşmanı haline sokuldu. Yerleşik kelimeleri reddettik, bu onun arkaplanındaki yüzlerce yıllık zengin birikimi reddetmekti. Yeni kelimelerle düşünmek ise bir okyanustan dibi görünen bir havuza girmek gibiydi.
26 Eylülde, yani Dil Bayramında bu konular gündeme getirilebilir mi dersiniz?
Bulunç Dil Kurumunun uydurduğu, sadece sözlüklerde kalan kelimelerden biri. (Şöyle hafızamı yokladım, benzer kelime olarak sadece kulunç hatırıma geldi!) Her şeye rağmen, bu süre içinde vicdan kelimesi kullanılmaya devam edildi. Fakat, böyle örneklere bakarak dilimizin aldığı yaranın vicdan kanatan bir tarafı olduğunu inkâr edebilir miyiz?
Dil devrimi ahlâka dokunamadı. Son zamanlarda olduğu gibi, ahlâktan kaçıp etike sarılmadı. Fakat, ahlâkîyi törel yaparak ciddi bir anlam karışıklığına yol açtı. Burada kavramların tarifine fazla girmek istemiyorum, çünkü sadece kelimelerle oynanmadı, belki ondan daha fazla anlamlarla, anlamlandırmalarla ve tariflerle oynandı. 1945 baskılı sözlükte ahlâkın tanımlarından biri şöyle: Bir kimsede, içinde bulunduğu çevrede güdülen töreye uymak yetisi (kabiliyeti).
Ahlâkı töreye bağlamak... Dinden kaçış, böyle bir tarife yol açıyor. Bu tür kelimelerdeki sıkıntının kaynağında bu kaçış var zaten. Ahlâkın, vicdanın dinle yakınlığı, irtibatı ciddi korku oluşturuyor. Çünkü din, yüzyıllar boyunca toplumun yaşatıcı kodlarında belirleyici bir unsur olarak yer aldı. O yüzden onu red, tarif ederek tahrif etmeye kadar vardırıldı. 1980lere kadar resmi sözlüklerde Kemalizm (veya Atatürkçülük) Türkün dinidir cümlesinin örnek olarak yer alması nasıl yorumlanmalıdır?
Velhasıl, bugün içinde bulunduğumuz durum, muhakeme bozukluğu, zihin karışıklığı, akıl tutulması, mantık yoksunluğu gibi kavramlarla açıklanabilir.
Son bir ay içinde öyle hadiselere şahid olduk ki, bütün vicdanların ayağa kalkması gerekirdi. Böyle olmadı. Kimileri bu olaylardan kendilerine pay çıkarmaya yürüdü, kimileri de şerefsizce yok saydı.
Gaziantepte çoğu masum, sabi çocuklar katledildi...
Beytüşşebapa, Şemdinliye akla ziyan saldırılar gerçekleştirildi.
Bir partinin bazı milletvekilleri yol kesen teröristlerle sarmaş dolaş oldu.
Cephanelik patladı, 25 asker şehid oldu, bundan siyasi rant devşirilmeye çalışıldı..
Bunlar zihni bu kadar tahrib edilmemiş bir ülkede olsa idi, bu kadar karşılıksız kalabilir miydi?
Teröristlerle sarmaş dolaş görüntüleri zihnimizden silinmeyen vekillerin bilhassa kadın olanları, annelik ve kadınlık hislerinden yoksun kadavralar gibi cesetlerini gezdirmeye devam ediyorlar.
İçleri burkulmuyor, vicdanları kanamıyor, ruhları ürpermiyor...
Terör örgütü, üzerine aldığı işi ölümüne gerçekleştirmeye çalışırken 15-16 yaşındaki kız ve erkek çocukları cepheye sürmekte beis görmüyor.
Onların parçalanmış cesetleri bu kadınlıktan, annelikten ve insanlıktan nasibini almamış ruhsuz bedenlerde bir tesir uyandırmıyor... Vicdanları kanamıyor, vicdan azabı kavramı sözlüklerinde yer almıyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.