Dokunulmazlık mı, dokunulamazlık mı?
Dokunulmazlık konusu, son yıllarda ana muhalefet partisinin sürekli altını çizdiği hususlardan biri. Dokunulmazlığın sınırlanması yönünde tavırlar, çıkışlar CHP siyasetinin bir parçası.
Dokunulmazlık kelimesi tek başına açıklayıcı değil aslında. Doğrusu yasama dokunulmazlığı. Hâlâ tedavülden kaldıramadığımız Anayasada 83. maddede tanzim ediliyor. Teşri-i masuniyet olarak ise, 1876 Kanun-ı Esasisinden beri seçilmişlere tanınmış olan bir hak, hatta imtiyaz.
Seçilmişler bu hakkı, bu imtiyazı hak etmezler mi? Elbette masuniyet/dokunulmazlık milleti temsil eden meclislerin, parlamentoların vazgeçilmezlerinden. Dokunulmazlık milletvekillerini koruyan hukukî bir zırh.
Bu zırhı kuşanan bir kimse gerçekten mutlak dokunulmaz mıdır?
Kanun-ı Esaside dokunulmazlık tarif edildiği gibi hangi şartlarda dokunulmazlığın ortadan kalkacağı da belirtiliyor.
Seçilmişler muhtar, yani hükmü elinde olan, istediği gibi hareket edebilen kişiler. Herhangi bir şekilde kayıt altına alınamıyor ve Mecliste ortaya koyduğu görüşlerden ve oyundan ötürü de itham olunamıyor. Burada bir sınırlama var elbette: İçtüzüğe aykırı hareket etmemek. Fakat asıl sınırlama bu değil: Seçilmişler, hıyanet, Anayasayı hükümsüz kılma veya ilgaya teşebbüs ve irtikap (rüşvet alma) suçlamaları varsa Meclisin üçte iki çoğunluğu karar veriyor, mahkeme hapis ve sürgün cezası verirse, üyelik sıfatı düşüyor...
Yürürlükteki Anayasada da, dokunulmazlık geniş tutuluyor, sınırlama olarak 14. Maddeye atıf yapılıyor. Bu madde 1876 Anayasasındakine hayli benzeyen hükümler ihtiva ediyor. Lâf uzatılmış sadece. Devletin bütünlüğünü bozmak, varlığını tehlikeye düşürmek, ırk ve mezhep ayrımı yaratmak vs.
Son zamanlarda ortaya çıkan bazı hadiseler üzerine, mevzuata mı bakalım, vicdanımıza mı?
Mevzuata bakarsak, Meclisin yapacağı belli. Terörist oldukları iç ve dış otoriteler tarafından kabul edilen silahlı bir örgütün mensuplarıyla sarmaş dolaş olmak, Meclis üyeliği ile, milletvekilliği ile bağdaşır mı?
Bu sorunun cevabını vermek zor değil.
O bayan milletvekilleri bu yaptıklarından daha ötesini, ancak ellerine silah alarak yol kesmek suretiyle yapabilirlerdi! Silahla yol kesenleri takdir ve teşvik ederek yaptıkları da bundan çok farklı bir şey değildir.
Eğer partilerinin il başkanı veya mahalli yöneticileri böyle bir fiil irtikap etselerdi, mutlaka adalet yakalarına yapışırdı.
Sadece mevzuata bakmayalım. Anayasalar, kanunlar bazı ahvalde izafi olabilir. Yapıldıkları dönemin önceliklerine ağırlık verebilir.
Vicdanlara bakalım!
Vicdan böyle bir fiili asla kabul etmez.
Vicdan sahiplerinin böyle düşünmekten başka bir yolu yok. Devletin mücadele ettiği bir terör örgütünün mensuplarıyla sarmaş dolaş olmak, teröristle bir olmaktır. Böyle bir kimsenin yeri Ankaradaki Meclis değildir.
Meclis açılınca, bu vekiller hangi yüzle gelecek?
Hangi yüzle sıralara oturacak ve normal bir üye muamelesi görecek?
Dokunulmazlık zırhının ne maksatla kullanıldığı ortada. Meclis eğer kendini inkâr etmeyecekse, bu kabil vekillerin dokunulmazlıklarını kaldıracaktır. Bunda bir tereddüt yok. İleri sürülen karşı görüş, yürürlükteki mevzuata ve kamu vicdanına rağmen, bu işlemin siyaseten doğru olup almayacağı.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasını siyaseten doğru bulmayanlar, öyle bir noktaya geliyorlar ki, adeta dokunulmazlığı aşan dokunulamazlık olarak tarif edilebilecek bir statü icad ediyorlar.
Hatta, bu baylar veya bayanlar ellerinde silah yol kesseler, yine dokunulmazlıkları kaldırılmamalı demeye getiriliyor.
Bu kabil hareketlere siyaseten göz yummak, ardından daha büyük siyasi krizlere davetiye çıkarmak olur. Nasıl olsa hukukun, mevzuatın işlemediği bir imtiyazlılar zümresi vardır, bu dokunulamazların fiili durumu emsal teşkil etmeye başlar. Dokunulamazların fiili durumu, bir karşı hukuk halinde sistemi kilitler.
Dokunulmazlığı dokunulamazlık olarak görmek çözüm değil, çözümsüzlüktür!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.