Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kürt halkının en büyük düşmanı PKK’dır!

Kürt halkının en büyük düşmanı PKK’dır!

Dün, 1990’lı yıllarda Saraybosna’da yaşananları yazmıştım... Hatırlayacağınız gibi; Almanya, Rusya ve Yunanistan’dan gelen “insan avcıları”, Sırp Çetniklere gitmişler, onlara “1000’er dolar” vermişler ve onların “silâh”larını kiralayıp, tıpkı onlar gibi “Boşnakları katletmeye” başlamışlardı...


Öylesine bir “öldürme şehveti” içindeydiler ki; ellerinde hiçbir silâh bulunmayan Boşnakları, “hangi düğmelerinden vuracaklarına” dair, birbirleriyle bahse bile giriyorlardı.


Evet, böylesine “barbar”dılar,


Böylesine “vahşi”ydiler,


Böylesine “insanlıktan nasipsiz”diler.


Ama, asıl önemlisi;


“Müslüman”a karşı böylesine “tahammülsüz” ve böylesine “hınç” doluydular.


Bu “cinayet şehveti”nde, elbette dönemin Fransa Devlet Başkanı Mitterrand gibi siyasetçilerin “tahrik” ve “teşvik”leri de rol oynuyordu.


Mitterrand diyordu ki;


“Avrupa içinde Müslüman bir devletin varlığını hazmedemeyiz!”


“Baş” böyle der de,


“Ayak”lar boş durur mu?


Onlar da;


“Avrupa içinde Müslüman bir devlet kurulmaması” için “Sırp Çetnikler”le işbirliği yapıp, habire “Müslüman” öldürüyorlardı...


Ne var ki;


Bütün “saldırı”lara, “baskı”lara, “cinayet” ve “tecavüz”lere rağmen, “Avrupa içinde Müslüman bir devlet kurulmasını” engelleyemediler.


Peki, 1980’li yıllardan bu yana Türkiye’ye saldıran ve son haftalarda saldırılarını yoğunlaştıran PKK, bunu başarabilecek ve “Güçlü Türkiye”yi engelleyebilecek mi?..


Hiç kimse hayal görmesin!..


KİRALIK TETİKÇİLER!


Her zaman söyledim, yine söylüyor ve avazım çıktığı kadar bağırarak diyorum ki;


“PKK’nın, Kürt halkının talepleri ile uzaktan-yakından ilgisi yoktur... Bazı gerizekâlıların iddia ettiği gibi, PKK; bir Kürt isyan hareketi filan da değildir!


PKK, kiralık bir örgüttür.


PKK, bir taşerondur!


PKK, bir cinayet örgütüdür.”


PKK, eğer “Kürt halkının hakları” için mücadele veriyor olsaydı; “verilen” ya da onların ifadesiyle “kazanılan” bunca haktan sonra “silâh” bırakırlar ve “silâhsız çözüm” girişimlerine destek verirlerdi.


Öyle ya;


1990’larda olduğu gibi, “terörle mücadele” adına, artık; köylüler “çırılçıplak” soyularak köy meydanında toplanmıyor, dipçik zoruyla “insan dışkısı” yedirilmiyor, hapishanelerdeki tutuklulara “Türkçe konuşma dayatması” yapılmıyor, eskisi gibi “elektrik” verilmiyor!..


Bunların aksine;


Cumhuriyet tarihi boyunca belki de ilk defa Kürt vatandaşı “adam” yerine konuluyor, “saygı” görüyor, onun için “24 saat Kürtçe yayın yapan televizyon” kuruluyor, “Kürtçe kurslar” açılıyor ve Kürtçe, “seçmeli ders” yapılıyor!..


Haa, bütün bunlar yeterli mi, “dahası” da olmamalı mı?..


Olmalı...


Ama PKK da “silah” bırakmalı ve “iyileşmeye katkı” sunmalıdır!..


KIZAK MI, UÇAK MI?


Ama, PKK ne yapıyor?..


Güneydoğu’da inşa edilen “tesis”lere, “fabrika”lara saldırıyor, “işçi”leri kaçırıyor, “iş makinaları”nı yakıyor!..


Diğerleri neyse de;


Hakkari Yüksekova’da inşaatı devam eden “havaalanı”nın başına neler geldiğini biliyor musunuz?.. Havaalanına yönelik “PKK saldırıları”ndan dolayı, inşaat uzadıkça uzuyor, iyi mi?..


Peki, bunun zararı kime?..


Elbette “Kürt halkı”na!..


En başta da, “Kürt kadını”na!..


O Yüksekova ki;


Bir zamanlar, yılın en az 6 ayında yolları kapalıydı... “Hasta” veya “hamile” kadınlar “kızak”larla taşınırdı hastanelere...


Devlet, oraya “havaalanı” yapıyor ki, Kürt kadını kızakta doğum yapmasın, hastaneye yetişemeden ölmesin!..


En önemlisi de;


Binsin uçağa, istediği şehre gidip, “gün yüzü” görsün!..


PKK, işte bunu istemiyor!..


Biliyor ki;


“Gözü açılan” bir Kürt üzerinde baskı kuramaz, onu tehdit edemez, palavralarını yutturamaz!..


O halde!..


Kürdün gözü açılmasın!..


Otursun, oturduğu yerde!..


“Dünyayı tanımak” da neymiş, “PKK’yı tanısın” ve örgüte “biat” etsin yeter!..


“Uçağa binmek” de neymiş,


“Kızak” neyine yetmiyor?!?..


Uzun lâfın kısası;


PKK, bugün itibariyle “Kürtlere zulüm” hareketi haline gelmiştir... Örgütün, “Kürt halkının taleplerini karşılamak”la da hiçbir ilgisi yoktur... Zira, dayandığı güç, artık “Kürt halkı” değil, “uluslararası güçler”dir!..


PKK, “Kürt halkının talepleri”ni karşılamaktan çoktan çıkmış, “uluslararası güçlerin çıkarları”nı yerine getirmeye çalışan “kiralık bir örgüt” haline gelmiştir!..


Lütfen dikkat edin;


Türkiye, ne zaman “inisiyatif” alacak bir girişimde bulunsa, ne zaman bölgede “önemli bir rol” üstlenecek olsa, uluslararası güçlerin “Saldır Co” emrini verdiği PKK, anında devreye girmekte ve ya “köprü”leri havaya uçurmakta ya da “askerleri veya polisleri” şehit etmektedir.


Söyleyin Allah aşkına;


Böylesine “sütü bozuk”lardan “Kürt halkı”na bir fayda gelir mi?..


Fayda beklemek boşuna!..


İHMAL-İHANET!


Merhum Nasreddin Hoca’nın; “Peki hırsızın hiç mi suçu yok?” demesi gibi, işte “hırsızın suçları”nı sıraladık ve PKK’nın; “Kürtlük taslayan hırtlar”dan oluştuğunu gözler önüne sermeye çalıştık...


O halde, merhum Hoca’nın sorduğu sorunun tersini soralım;


“Peki, bizim hiç mi suçumuz yok?”


Olayı biliyorsunuz;


“Elazığ’da, izinli ya da birliklerine katılmak üzere olan 200 askerden oluşturulan 5 sivil araçlık konvoy ve ona refakat eden zırhlı araca, Muş ve Van istikametine giderken, önceki gün saat 12.30 sıralarında Muş-Bingöl karayolu Kardeşler köyü mevkiinde teröristlerce roketatarlı saldırı düzenlendi... Hain saldırıda 10 asker şehit olurken, 70 asker ise yaralandı.”


Haber bu...


O halde soralım:


“200 askerin eline, geçici de olsa birer silâh verilemez miydi?.. Güzergâh boyunca helikopter takibi yapılamaz mıydı?.. En azından, hareket öncesi, o güzergâhta bir helikopter kontrolü yapılamaz mıydı?


Belli ki; Kardeşler Köyü civarından bir konvoyun geçeceği PKK tarafından istihbar edilmiş... Onlara bu istihbaratı veren içteki hain kim?.. İnsansız hava araçları, o an ne yapıyordu, niye yeterli istihbarat vermediler?..


Konvoyun önündeki ve arkasındaki zırhlı araçlardan ne derece karşılık verildi ki, PKK’lılar, cinayet mahallinden hiçbir zayiat vermeden kaçtılar?


Bir-iki korucu ve köylü kadınlar PKK’ya silahla karşılık verirken, zırhlı araçlarda bulunanların eli armut mu topluyordu?..”


Soruları çoğaltmak mümkün...


Kestirme soru şu:


“Bu olayda ihmal mi var, kasıt mı?.. Bir pusu ile mi, yoksa ihanetle mi karşı karşıyayız?”


Bunlar araştırılmalı ve “sorumlular”ın yakasına yapışılıp, “10 şehit”in hesabı sorulmalı ve yapanın yanına kâr kalmamalıdır!..


ERDOĞAN NE YAPSIN?



Tamam, PKK, “Türkiye düşmanı” bir örgüttür... Ama, şu son olaydaki “ihmal” veya “kasıt” da, asla “Türkiye dostluğu” ya da “vatanseverlik” ile izah edilemez!..


Kalkmışlar, Hükümet’e çatıyorlar.


Çatsınlar da;


Ne yapsaydı Hükümet?..


Ne yapsaydı Tayyip Erdoğan?..


Ne yani; saldırının yapıldığı bölgede nöbet mi tutsaydı?..


Herkes işini ve de “üzerine düşeni” yapsın!..


Unutmayalım ki;


Bu ülke hepimizin...


“Kiralık tetikçiler”in değil!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi